07.08.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Çoğumuzun aşina olduğu “orta yaş krizi”, son yıllarda yerini yeni bir kavrama bıraktı: Çeyrek yaş krizi. Yaşamın belki de en güzel zamanları kabul edilen 20’lerin ikinci yarısıyla 30’ların ortalarına dek süren dönemi kapsadığı öngörülen bu fenomen, günümüzde dünya çapında gelişen benzer olumsuz koşullar nedeniyle çok daha erken yaşlara kaymış durumda. Z kuşağı ağırlıklı olmak üzere, bugünün ergen ve genç yetişkinleri, ekonomik kaygıların yanında iklim krizinin, pandeminin yarattığı belirsizliğin tam da ortasında hissediyor, sosyal medyada karşılarına çıkan “parıltılı” hayatlarla kıyasa giriyor. Uzmanlar kişinin kim olduğunu ve hayatta ne yapmak istediğini anlamlandırmaya çalıştığı bu süreçte yaşanan yoğun stres ve kaygının çeyrek yaş krizini tetiklediğini ve gençlerin henüz yolun başındayken kendini kapana kısılmış hissettiğini anlatıyor. Peki, çeyrek yaş krizi kendini nasıl gösteriyor, baş etmenin yolları neler? Uzmanlar klinik gözlemlerini ve tavsiyelerini anlatıyor.
Uzm. Dr. Fatma Nur Elmas / Çocuk ve Genç Psikiyatristi
“Çeyrek yaş krizi” son zamanlarda seanslarda gençlerle en çok konuştuğumuz gündemlerden biri. Yedi yıllık klinik deneyimimde psikoterapi süreci yürüttüğüm ya da psikiyatrik görüşme yaptığım 15-21 yaş arası yüzlerce genç oldu. Özellikle pandemi sonrası gençlerin seanslara getirdiği gündemlerde ilginç bir değişiklik olduğunu fark ettim; gelecek kaygısı. İnternetin yaygınlaşması “Z kuşağı” gençlere yaşadığımız dünyayla ilgili daha fazla farkındalık, farklı ülkelerde yaşayan akranları hakkında daha fazla bilgi sahibi olma, sosyal medya kullanımı ile çok daha uyarana maruz kalma ve bunun sonucunda kendi yaşadıkları hayatı daha fazla sorgulamayı ve gelecek hakkında daha fazla düşünmeyi beraberinde getirdi. Henüz lisede okuyan gençler “X kuşağı” ebeveynlerinin gittiği üniversiteden mezun ol, iş bul, çok çalış, evlen, çocuk yap yolundan yürümek istemiyorlar. Önceden üniversiteden mezun olunca ortaya çıkan gelecek kaygısı çok daha erken yaşlara çekildi. Üniversiteden mezun olsalar iş bulma zorluğu yaşayacaklarını, iş bulsalar ebeveynlerinin sosyoekonomik düzeyine dahi ulaşamayacaklarını, sosyoekonomik sınıf farkının giderek açılacağını düşünüyorlar. Gençlerin çoğu yurtdışında yaşama ile ilgili planlar yapıyor, fakat eyleme geçme konusunda bocalıyorlar. Aslında derin bir umutsuzluk ve kaygı hisseden bu gençler ebeveynleri tarafından anlaşılamıyor, kapana kısılmış hissediyorlar, üniversite sınavına hazırlık, meslek seçimi gibi yaşlarının getirdiği sorumlulukları almakta zorlanıyor, adeta uzamış bir ergenlik yaşıyorlar.
Gençler ne yapmalı?
Kendinizi güçlü yanlarınızla birlikte tanımaya çalışın ve bu güçlü yanlarınızı beslemeyi hiç bırakmayın.
Gerçekten içsel bir merakla ilgi duyduğunuz konuları (dil öğrenmek, dünyayı gezmek, hobi vb) işe yaramaz olarak değerlendirmeyin, ciddiye alın, saygı duyun ve peşinden gidin.
Hayatın anlamını ararken anlamın herkesin gittiği yoldan gitmek olmadığını düşünebilirsiniz fakat anlamın gerçek dünyadan da çok uzakta olduğu düşünmeyin. Hayatın anlamı tam olarak sizin gitmek istediğiniz yolun içinde, iniş çıkışlarda.
Üniversite sınavına yeniden hazırlanmak, iş değiştirmek, ilişki bitirmek, şehir değiştirmek, ebeveynlerden ayrı bir evde yaşamak gibi büyük değişikliklerden kaçınmayın, çünkü bu yaşlar birçok sorumluluk getirse de aynı zamanda en özgür olabildiğimiz yaşlar.
Ebeveynler neler yapabilir?
Öncelikle gençlerin kendi geçtiği yollardan geçmediğini, çok daha farklı zorluklarla baş etmeye çalıştıklarını bilmeliler.
Gencin sorumluluklarını yerine getirmediğini düşündüğünüzde bunu “tembellik” olarak yorumlamamak, onları anlamaya çalışmak, ona yardım etmenin yollarını aramak bu duruma çözüm bulabileceği gibi aranızdaki bağı da kuvvetlendirecektir.
Sizin desteğiniz işe yaramadığında ya da onu anlayamadığınızı hissettiğinizde bir profesyonelden yardım almaktan çekinmeyin.
Klinik psikolog S. Aybeniz Urhan / Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi
Birçok ülkede sıklıkla karşımıza çıkan çeyrek yaş krizi ülkemizde de yaşanıyor. Özellikle üniversite mezuniyet döneminde olan gençler ve lise son sınıf olup üniversite sınavına girecek öğrencilerde kaygı ve depresif belirtiler oldukça yoğun olarak karşımıza çıkıyor. Ülkemizde yapılan bir araştırmaya göre, hukuk mezunlarının yüzde 40’ı, yeni mezun öğretmenlerin yüzde 56’sı, işletme mezunlarının yüzde 66’sı asgari ücretle işe başlıyor. Diğer kuşaklara oranla Z kuşağının devlet memuru olma isteği diğer kuşaklara oranla çok daha yüksek; bu da yarınlarını güvence altına alma isteğiyle ilişkilendirilebilir. Belirsizliğin yoğun olarak kaygıyı tetiklediği ve beraberinde olumsuz düşüncelerin artmasıyla birlikte depresif tablonun gözlemlendiği bireylerde hayattan keyif alamama, yaptıkları ve yapacaklarının önemsiz olduğunu düşünme ve sosyal çekilme gözlemliyoruz. Özellikle ergenlik sürecinden itibaren aileleri ile aynı dili konuşamadıklarını aktaran gençler ihtiyaç duydukları sevgi, güven, kabullenilme gibi duygular bakımından ihmal edildiklerini ve yalnızlaştıklarını ifade ediyorlar. Sosyal medyanın günden güne artan etkisini gençlerin yaşam ve ideallerinde de sıklıkla görüyoruz. Sosyal medyada fenomen ve ünlülerin paylaşımları ile benzer yaşta olan kişilerin hayatlarına bakarak kendi yaşamları ile kıyasladıklarını ve sonrasında bu durumdan negatif etkilendiklerini gözlemliyoruz.
Çeyrek yaş kriziyle baş etmek için öncelikle kişinin kendini tanıması oldukça önemlidir. Olumlu ve kendinde geliştirmeye açık olduğu yönlerinin, iç ve dış motivasyon kaynaklarının farkında olması sorunlarla baş ederken kişiye yardımcı olur. İş hayatında nelerden mutlu ve mutsuz olduğunu fark etmek için erken yaştan itibaren stajların yapılması faydalı olabilir. Ve ne olursa olsun, zorlu dönemlerin sadece belirli bir zaman dilimi olduğu ve zorlu dönemlerin de gelişimimize katkı sağladığını sık sık hatırlamak gerekiyor.
Gençleri anlama kılavuzu
Ipsos Türkiye Araştırma şirketi; çeyrek yaş krizi dosya içeriğini Milliyet Pazar için derledi