02.02.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
1883 Selanik-Serez doğumlu. Bir hahamın oğlu. Ömrünün neredeyse tamamını Yahudilerin Türkleştirilmesi için harcayan gazeteci, yazar, avukat, tüccar... Liz Behmoaras, "Mazhar Osman" biyografisinden dört yıl sonra çıkardığı, "Bir Kimlik Arayışının Hikâyesi" (Remzi Kitabevi) adlı biyografik romanında 1961de Nicete ölen Moiz Kohenin ya da sonradan edindiği adıyla Munis Tekinalpin hayatını anlatıyor. Behmoaras: "Kitabımda da belirttim. Kohenin yaptıklarında her şey iç içe. Çıkar da var, ülkesine hizmet isteği de, inanç da..." Mazhar Osmandan sonra, biyografisini yazmak istediğim yeni kişiler üzerine düşünüyordum. Biyografik bir roman yazmak istiyordum. Tarihçi Zafer Topraka "Kimi tavsiye edersin?" diye sordum. "Tekinalpin çok güzel bir biyografisi yazıldı ama belki bir Yahudi olarak sen onu daha iyi anlarsın" dedi. Moiz Kohenin hayatını yazmaya nasıl karar verdiniz? Bir Yahudi olarak yazdığınızda, sizi rahatsız edecek ya da takdirinizi kazanacak davranışlarını daha yoğun hissediyorsunuz. Kimi zaman yaltaklandığını gördüm Kohenin; o zaman onunla aynı küçük gruba mensup bir Yahudi olarak, rahatsızlık duymuşumdur belki. Ama öte yandan gurur verici işlerini gördüğümde de mutlu oldum tabii. İçeriden yazmak, ekstra bir duyarlılık getiriyor. Yahudi kimliğiyle Koheni yazmak nasıl bir deneyimdi? Sonuç olarak başka birini yazıyordum ve ona belli bir mesafeden bakmam gerekiyordu. Objektif olmak zor oldu mu? "Gökalpin ideolojisi kendini arayan bir adama cazip geliyor" Moiz Kohen, Ziya Gökalpi yeni bir Kabalist olarak görüyor. Onun Kürt kimliğinden haberi bile yok bence. Gökalpin ideolojisi, kendini arayan bir adama çok cazip geliyor. Kürt olup da "Türkçülüğün Esasları"nı yazan Ziya Gökalp ile "Türkçülük", "Türk Ruhu" adlı kitapları kaleme alan Moiz Kohenin buluşmasını nasıl yorumluyorsunuz? Hepsi var. Ayrıca o dönemde, Osmanlı Yahudilerinde Türkleştirme akımı yaygın. Moiz Kohen onların en ileri saftaki neferlerinden. Çünkü Türkleştirme söz konusu dönemde Yahudiler için trendy bir şey. 20li yaşlarındayken, "Türkçe konuşalım, Türkleşelim..." demeye başlıyor Moiz Kohen. Bunu bütün hayatı boyunca da sürdürüyor. Ne kadarı, yaşadığı ülkeye vefa ne kadarı kendince, cemaatine iyilik? Çok pratik bir sebepten dolayı... O kadar çok söz edildi ki Sabetaycılardan, benim kitabımda da eksik kalsınlar diye düşündüm. Elbette Kohenin de Müslüman arkadaşları içinde Sabetaycılar vardır. Özetle Kohenin biyografisinde vazgeçilmez bir ayrıntı olmadığı için ilgilenmedim. İttihat ve Terakkinin çalışmalarına da katılıyor. Ki dernekte Sabetaycılar da var. Zaten Selanik, Sabetaycılığın üssü durumunda. Ama onlardan hiç söz etmiyorsunuz kitapta... Kendine hayrı dokunduğunu söylemek zor. Belki uzun vadede Yahudi cemaatine, yaşadığı ülkeyle uyum içinde yaşama yollarını gösterenlerden biri: Ya kalk git ya da burada yaşayacaksan, buranın bir vatandaşı gibi hisset diyenlerden... Kendine hayrı olmayanın başkasına hiç olmaz denir. Kime hayrı dokundu Moiz Kohenin sizce? "Kohende Ben de herkes gibi olayım isteği var" Özürden ziyade, "Ben de herkes gibi olayım" isteği var. Sanki kenarda kalmış, başkalarının oyunlarına katılamamış bir çocuğun büyüdüğü zamanki davranışı gibi... İsmim herkesinki gibi olsun, herkes gibi konuşayım, kabul göreyim, sevileyim, beğenileyim... Sevgilisi Nadya diyor ki "Sen her zaman, herkesten özür dilemeye biraz meyillisin". Gerçekten de yaşamı uzun bir özür dileme süreci gibi... Sanki Yahudi olduğu için bile... Zaman zaman o da oldu ama, bu ayrı bir konu. Çocukluğumda, Kohen kadar ağır olmasa da, zaman zaman kabul görme, herkes gibi olma duygusunu hissettim. Okuldayken, hatta bugün bu yaşta, bazı gruplarda kabul görme isteğinizin çok baskın olduğunu ve bunun uğruna birtakım size ait olmayan davranışlarda bulunduğunuzu hatırlıyorsunuz. Kohenin kimi davranışları bana bunları hatırlattığı için ona sinirlendiğim oldu. Kohenle kendinizi karşılaştırdığınız zaman kendinizle ilgili neler gördünüz? Kimliğinizi sorguladınız mı? "Sanıyorum hem olumlu hem olumsuz tepkiler gelecektir" Attığı her adım için samimi olduğunu söyleyemem. Ama bazılarında, "Kemalizm" kitabında ve bu konuyla ilgili düşüncelerinde samimi bence. Kohenin samimimiyeti konusunda ne düşünüyorsunuz? Kemalistler, Moiz Kohenin iyi bir Kemalist olduğunu düşünüyor. Konuştuğum tarihçilerin çoğu, bu kitabı son derece ciddiye alınması gereken bir inceleme olarak görüyor. Tarihçiler bu kitabı nasıl değerlendiriyor, araştırdınız mı? Onu koruyanı, kollayanı çıkmıştır belki de biz bilmiyoruz. Varlık Vergisi öylesine keyfi bir uygulamaydı ki, aksi takdirde belki varlıklı olmamasına rağmen daha da büyük bir miktar tarh edilirdi ona; 60 yaşını geçmiş olmasına rağmen Aşkaleye de yollanırdı. Milli ekonomiyle ilgili yazılar yazarken Varlık Vergisine maruz kalıyor. Evini satmak zorunda kalıyor. Niye onu koruyan kimse çıkmadı, onca çalışmasından sonra? Kitabımda da belirttim: Her şey iç içe, çıkar da var, ülkesine hizmet isteği de, inanç da... Mutlaka tavır alınacaksa hadi diyelim ki burada çıkar ağır basıyor çünkü hayatta en çok istediği şeylerden biri politikaya atılmak. İki kez aday olduğu CHPyi, Varlık Vergisi söz konusu olunca, gerçekten partiye duyduğu inanç yüzünden mi savundu? e-postadan anlıyoruz ki Kohen, son yıllarında Nicete fahri başkonsolosluk yapmak istiyor ama Yahudi olduğu gerekçesiyle Türk hükümeti bunu reddediyor.Ben bunun doğruluğundan emin değilim ama yeğeninden gelen e-postayı olduğu gibi yayımlayıp kararı okura bıraktım. Kitabın sonunda, yeğeninden aldığınız Kitabın ismine bakılırsa Museviliği ön plana çıkaracak bir kitap yazmayı planlıyordu. Moiz Kohenin, yazmayı düşündüğünü günlüklerinde belirttiği son kitabının adı "Musevi Mucizesi". Ömrü yetseydi yazacaktı kitabı. Bu size ne ifade ediyor? Belki de bütün o hayal kırıklıklarının sonunda köklerine dönme kararı almış olabilir. Ama "Yahudiden konsolos olmaz" sözünü o e-posta dışında doğrulatamadığım için gene de kesin bir şey söyleyemem. Bu durumda yeğeninin e-postası doğru olamaz mı sizce? Bilemiyorum. Sanıyorum hem olumlu hem de olumsuz tepkiler gelecektir. Yahudi cemaatinden "Kol kırılır yen içinde kalır; bunlar yazılmamalıydı" gibi bir yaklaşım gelebilir mi kitabınıza?