PazarKırmızı değirmen efsanesi

Kırmızı değirmen efsanesi

11.11.2001 - 00:00 | Son Güncellenme:

Gösterimdeki "Kırmızı Değirmen" gibi pek çok filme ve kitaba esin kaynağı olan Moulin Rouge, fahişeyle prensin beraber eğlendiği efsanevi bir kabare. Ve 110 yıl sonra bugün hâlâ ayakta

Kırmızı değirmen efsanesi

Kırmızı değirmen efsanesi

Gösterimdeki "Kırmızı Değirmen" gibi pek çok filme ve kitaba esin kaynağı olan Moulin Rouge, fahişeyle prensin beraber eğlendiği efsanevi bir kabare. Ve 110 yıl sonra bugün hâlâ ayakta

(Derleyen: MEFARET AKTAŞ)

Paris 1889... Burjuvazi çatırdamakta... Sosyal sınırların yavaş yavaş ortadan kalktığı, daha iyi yaşam ümitlerinin doğduğu, sanatın her dalının zirvede olduğu ve artistik vizyonların genişlediği bir yer Paris. Avangard sanatçılar, müzisyenler, yazarlar ve şairler geleneksel sanatın yerleşmiş standartlarına karşı geliyorlar. Bohemler burjuvaziye savaş açmış. Daha sonra Dadaizm, sürrealizm ve Fluxus gibi pek çok 20. yüzyıl sanat akımına öncülük edecek sanatçılar, zamanlarını Montmartre kafelerinde, kabare ve müzikhollerinde geçiriyor.

Cancan’ın doğuşu...
Bohemler kapitalist endüstride çalışan sınıfın sefaletine karşı "Tembellik hakkı" kavramını ortaya atmışlardı. İşçi sınıfın organize olmaya başlamasıyla "dinlenme saatleri" konsepti ortaya çıktı ve bu da eğlence ihtiyacını doğurdu. Patlayan orta sınıf eğlenceye daha çok zaman ve para harcamaya başladı. İnsanlar sirklere, balolara ve kabarelere hücum ettiler. Buralarda burjuvalar, işçiler ve bohemler birlikte şarkı söylüyor ve bir içki parasına tiyatro oyunu izliyordu. Özellikle seksin başrolde olduğu alemler alıp yürümüştü. Bu bohem camianın ve Paris yeraltı suç dünyasının tam ortasında ise Montmartre semti vardı. Ve Montmartre’ın gelir kaynağı olan eğlence dünyasını 6 Ekim 1889’da Joseph Oller ve Charles Zidler unutulmaz bir mekanla taçlandırdı.
İki ortak, tüm bu kültürel hareketliliğe dekor olan, efsanesi günümüze kadar süren ve ışıklı kırmızı değirmeniyle tanınan kabare /müzikhol "Moulin Rouge"u açtı. Mekanın ressam Adolphe Willette tarafından yapılan egzotik dekoru, renkleri ve teması bir gecede efsane oldu. Zidler ve Oller buraya "kadınların ilk sarayı" diyordu. Çünkü orada ister fahişe, ister dansçı olsun, kadınlar başroldeydi.
Moulin Rouge’un açılmasıyla pek çok şov ortaya çıktı. Bunlardan biri daha sonra Fransız Cancan’ı olarak anılan "le Quadrille"di. Bunlar şov kızlarının çok hızlı bir ritmle ve neşeyle kabarelerin dev sahnelerinde dans ettikleri şovlardı. Her yeri aynalarla çevrili Moulin Rouge’un hem içinde hem de dev ahşap fil heykelinin bulunduğu bahçesinde yapılırdı gösteriler. Yılda 1-3 revü ya da iki yılda bir revü sahneleniyordu ve bu periyot "zamanın ruhu"na bağlı olarak değişebiliyordu. "Le Fete Galante", "Mars et Venus" ve "Au Harem" gibi bu şovlarda dans eden kızlar mekanın sanatçı müdavimlerinin yakın dostları ve eğlence ortaklarıydı.

Kırmızı değirmen efsanesi
Sınırsız seks alemleri
Tabii zamanın zevk alemlerine de ev sahipliği yaptı kırmızı değirmen. Erkek müşteriler bahçedeki dev filin bacağından girip, bir merdivenden göbek dansı yapılan salona ve afyon tekkesine çıkıyorlardı.
Galler Prensi de dahil olmak üzere Avrupa kraliyet aileleri, politikacılar, işadamları, kanun adamları, işçiler, kortezanlar, "madamlar", hırsızlar, Cancan kızları ve pezevenkler birlikte eğlendi Moulin Rouge’da. Değirmenin kadife kaplı duvarlarında, kadın parfümü, pudra, tütün ve içki kokuları birbirine karışıyordu. Kabare, Paris’in en egzotik seks pazarıydı ama bir kültürel ve sosyal devrimin de temsilcisi oldu. Sanatçılar anne-babalarının burjuvazi dünyasına burada savaş açtılar. Eğlenceye, uyuşturucuya, alkole ve sol ideolojilere yöneldiler.

Favori içkileri "absinth"
Mekanın müdavimlerinin favori içkisi, yeşil ve acı bir alkollü kokteyl olan "absinthödi. Yüksek oranda alkol içeren ve zehirli otlarla, halüsinojen maddelerden yapıldığı söylenen içki bohem tabaka arasında kült olmuştu. Bu içkinin 19. yüzyıldaki popülaritesi, Paris barlarının çok sevilen kokteyl saatlerinin günümüzde bile "l’heure verte/yeşil saat" olarak anılmasına neden oldu.

Bugün hâlâ yerinde
Moulin Rouge bugün hâlâ yerli yerinde. Ünlü kabarede yıllar içinde Ella Fitzgerald, Liza Minelli, Frank Sinatra ve Elton John gibi pek çok yıldız şarkı söyledi. Fransız ünlüleri Maurice Chevalier, Jean Gabin, Edith Piaf ve Yves Montand’ın izinden giderek muhteşem galalar verdiler. Mekandaki "sıradan bir gecede" konsept aşağı yukarı 110 yıl öncesiyle aynı: Tüylü şapkalar, fırfırlı etekler, şahane sahne dekoru, orijinal müzik ve tabii ki "dünyanın en güzel kızları". Bugün Moulin Rouge’da Cancan geleneği, Doris Haug ve Ruggero Angeletti tarafından sahnelenen "Féerie" adlı şovla sürdürülüyor. Dünyanın en ünlü kabaresinde 60 kız, çok gösterişli bin kostüm, ünlü Fransız Cancan’ı ve kocaman bir akvaryum müşterileri bekliyor. 800 kişilik mekanda büyük bir orkestranın müziği eşliğinde yemek yemek de mümkün. Ama filmin sloganındaki, eski "Burada kanun yok, limit yok. Tek kural asla aşık olma!" n

Jane Avril: Nicole Kidman onu oynuyor
Moulin Rouge" filminde fakir şair Christian’ı (Ewan McGregor) kendisine aşık eden "Parlayan Elmas" Satine karakteri 1890’larda Moulin Rouge sahnelerinde dans eden Jane Avril’den esinlenerek çizildi. Ressam Touluose-Lautrec’in de esin kaynaklarından Jane Avril "hafif meşrep" bir kadınla bir kontun kızıydı. Çocukluğu fakirlik ve zorluklar içinde geçti. Dansçılık kariyerine 1889’da Moulin Rouge’da başladı. Yarattığı kendine özgü dans stilini Lautrec’in esinlendiği bir başka ünlü dansçı olan ve "Montmartre’ın Utanmaz Kraliçesi" olarak tanınan La Goulou’nun (Louise Weber) kaba teşhirciliğiyle birleştirerek ünlü oldu.

Toulouse-Lautrec: Moulin Rouge ondan sorulurdu
19. yüzyıl Paris bohem hayatının merkezindeki adam olan Toulouse-Lautrec, 24 Kasım 1864’te Güney Fransa’da doğdu. Kont Alphonse-Charles de Toulouse’un oğlu olan Lautrec (Tam adı Henri Raymond Toulouse-Lautrec Montfa), binlerce yıllık aristokrat ailenin en son üyesiydi. Bugün ailenin şatoları müze oldu. Çocukluğundan itibaren zayıf ve sağlıksız biri olan ünlü ressam
12 yaşında sol, 14’ünde de sağ bacağını kırdı. Ve kemikleri düzgün kaynamayıp gelişmediğinden yalnızca 1.50 metre boyundaydı.
10 yaşında resim yapmaya başladı. Toulouse olarak anılan ressam işlerini, hemen tüm zamanını geçirdiği Moulin Rouge gibi kulüplerde çizer, ertesi gün stüdyosunda geliştirirdi.

Burjuvazi düşmanı
Kafe ve tiyatro yıldızlarının, oyunların, sergilerin, kitapların reklamını yapmak için poster ve illüstrasyonlar yaptı. En ünlü poster ve litografları "Divan Japonais", "Confetti", "Prochainement au Théatre Aristide Bruant dans son Cabaret" ve "Le Café Concertödir. Toulouse kendisini "bohem hayatın sözcüsü" ilan etmişti. Bohem alemlerinin neşeli "ev sahibiydi". Burjuvazi düşmanıydı. 1890’da çok içki içtiği için sağlık problemleri yaşamaya başladı. 1901’de ailesinin Malrome’daki şatosunda öldü.




PAZAR


























KEŞFETYENİ
Sevenlerini korkuttu! Ünlü şarkıcı soluğu hastanede aldı
Sevenlerini korkuttu! Ünlü şarkıcı soluğu hastanede aldı

Cadde | 24.04.2025 - 07:25

Peş peşe kayıplar yaşayan ünlü türkücü Mahsun Kırmızıgül, kalp çarpıntısı nedeniyle hastaneye gitti.

Yazarlar