PazarKeşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

05.11.2023 - 02:00 | Son Güncellenme:

Sinan Turaman, 15 Temmuz Şehitler Anıtı ve Özbekistan Simge Anıtı gibi projelere imza atan Outdoor Factory’nin yaratıcı mutfağını Milliyet’e açtı. Bugünlerde Deprem Anıtı ve Cumhuriyet Müzesi üzerine çalışan Turaman, “Keşke dediğimiz yerlere, zaman makinesi gibi bizleri göndermek istiyorum” diyor.

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

Evrim Altuğ- Eğlence parkları, müzeler, anıt ve heykel tasarımları ile üç boyutlu dünyaların tasarım ve uygulamasına imza atan ‘Outdoor Factory’, çoğumuzun aşina olduğu sosyal ve kültürel unsurları, sonsuzluk yolunda bütün kuşakların ilham kaynağı olarak simgeselleştiriyor.

Haberin Devamı

Kurucu ortaklığını tasarımcı Sinan Turaman’ın üstlendiği, Doha, Şikago ve Milano ile Münih’te ofisler açmış 13 yıllık kuruluş, açıldığında hayli yankı uyandıran, İstanbul Haliç kıyısındaki Sütlüce ‘Miniatürk’te başlayan geçmişini, yaratıcılık ve üretim karnesini, İstanbul açıklarındaki ‘Yassıada Demokrasi ve Özgürlükler Müzesi’nden, ‘15 Temmuz Şehitler Anıtı’na, Çanakkale Zafer Müzesi’nden, Özbekistan Ulusal Anıtı’na birçok proje ile geleceğe taşıyor.

Tarihten, geleceğe rotalıyor

İstanbul Maslak’ta yer alan UNIQ’teki özel üretim ‘üssünde’ bir araya geldiğimiz Turaman, bu tasarımları birlikte kaleme aldığı, arkasında büyük güç olarak tanımladığı tasarım ekibi ile ofisinde bir orkestra şefi misali oradan oraya, yarı neşe ama tam disiplin içinde hareket ediyor. Outdoor Factory, küresel 110 anıt ve heykel projesiyle de kendini sürekli tarihten, geleceğe rotalıyor.

Haberin Devamı

Şikago, Münih, Doha, Milano gibi şehirlerdeki her ofisine yaratıcı isimler vermeyi ihmal etmeyen Turaman, ürettiği işlerin öykülerini heyecan içinde anlatmaya başlamadan, eşi ve çocukları ile, lise öğretmeni Gülercan Hacıoğlu’nun kendisine ne denli destek ve zenginlik kattığını bizlere özellikle vurguluyor. 

“Şirketi kurduğumuzda 2010 senesiydi. Buralara geleceğimize o günlerde inanmıştık. Toygar Yedigöz, Tan Erim, Sinan Cihan, Suphi Aydıner ve ben, bu günleri ve daha ilerisini görerek ilerledik ve ilerliyoruz. Ülkemizi temsil etmekten her zaman gururlu ve mutluyuz,” diyen Turaman, son dönemde üzerine titrediği ve Dante Alighieri’nin 1308 yılında yazmaya başladığı ‘epik şiir’i, “İlahi Komedya”dan ilham aldığı dünyadaki ilk müze projesinden söz ederken, kendisini bir ‘sosyal mühendis’e benzetmemiz üzerine, sözü tekrar esas güç ve ilham kaynağı olan ailesine getiriyor:  “Ailem de sanatın içinde, eşim, çocuklar, oğlum ve kızım da güzel sanatlar üniversitesinde, eşim seramikle uğraşıyor. Kimsenin yapmadığı, düşünmediği Dante Alighieri var. Onun ‘Cehennem Yolculuğu’ ve ‘Cennete Gidişi’nin hikâyesini (İlahi Komedya) müzeleştiriyorum. Meselâ bu da yine bir sosyal bakış açısı. İnsanların manevi hazlarını görselleştirmeye çalıştığım, doğrudur. Bu da benim hep üzerinde çalıştığım, yapmaya çalıştığım şeydir.”

Haberin Devamı

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

“Kronolojik bir yükseliş” 

Turaman, elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını da, aynı tutku ve yaratıcılık içinde karşılıyor. Turaman, Outdoor Factory’nin bu projesinin de ‘yükselişe odaklı’ bir “Türk Tarihi ve Cumhuriyet Müzesi” olduğundan, övünerek şöyle söz ediyor:

“Türkiye milleti, burada kronolojik olarak bir yükselişe giriyor. Anıtın en üst kısmını boş bırakıyorum. Burada bayrak mı olması lâzım, hiçbir şey olmaması mı gerekiyor? Biraz karşı tarafa bırakmak gerekiyor. Bu yapının altında müze bulunuyor, orta kısmında ekran yer alıyor. Bir amfi, dinlenme alanı, yürüyüşten de müzeye geçilebiliyor.”

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

Turaman’ın İtalya’da Dante’ye adadığı müze, ‘İlahi Komedya’ deneyimi vadediyor.

Turaman’ın hayalleri, 7/24 dünyanın unutkan ve yapay tarihiyle çarpışan bir araştırmacılık ve yaratıcılık hızı ortaya koyuyor: “Ben işime tutkulu âşığım. Tüm bunlarda ailemin desteği çok önemli. Eğer öyle olmasa zaten belirli bir seviyeye gelemezdim. Uyurken bile kalkıp bir şeyi yaptığımı çok bilirim. Uyurken bile düşünüyorum. Sağlık açısından benim adıma kötü bir şey ama bir şeye konsantre olduğumda uyusam bile uyumuyorum.”

Haberin Devamı

Turaman öte yandan, on binlerce canı kaybettiğimiz 6 Şubat 2022 Kahramanmaraş merkezli büyük afeti de bir anıt-müze ile biçimlendirme ödevini, ekibiyle üstlendiğini belirtiyor. Tasarımcı, bunun gibi pek çok projesini ise, günümüzde müzelerin işlevi ve bireylerin, nesillerin tarihle, inanç ve yaratıcılıkla olan iletişim eksikliğini yeniden düşündürecek şekilde Milliyet’e şöyle açıklıyor: “Malezya’daki Putra Camii’ni nerede göreceğim? Veya Mescid-i Aksa’yı nasıl görebilirim? Bunu çok düşünüyorum. 1453 yılına gidelim, Fatih Sultan Mehmed Ayasofya’da ilk namazı kılıyor. Ya da 1071’e gideyim, Alparslan Kars’ta... Yine maneviyata dayalı ama göremediğimiz, keşke dediğimiz yerlere biraz zaman makinesi gibi bizleri göndermek istiyorum.”

Haberin Devamı

Tarihteki ilk müze

Sohbetimizin sıcaklığıyla çaylarımızı soğuttuğumuz ofisinden ayrılırken, kendisine “Sizce tarihteki ilk müze hangisi?” diye sormadan edemiyoruz. Turaman, ‘Düş ve Gerçeklik Fabrikası’ Outdoor Factory’nin prestij ve portfolyo kitabını imzalarken, şu tespitte bulunuyor: “Bence Anadolu. Sonrasında sanki Maya - Mısır gibi geliyor. Birbirinden çok uzak olmasına rağmen mimari olarak yakın çizgide olmaları, bana çok garip tesadüf gibi geliyor. Orada bir grilik var. Zaten onu çözdüğümüz zaman ya burada olmayacağız ya da çok başka yerde olacağız.”

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi

“İlahi Komedya’dan yola çıktım”

Turaman, Dante’nin dünyada ilk olarak 1472 tarihinde yayımlanan “İlahi Komedya”sına ithaf ettiği müzesine dair merakımız ve Outdoor Factory çatısında ürettiği soluk kesen dijital 3D  imgelere de kayıtsız kalmayarak, projesi hakkında şu detayları bizlerle ilk kez paylaşıyor:

“Dante benim için çok önemli. Kimse bana bunu yap, sıfırdan getir filan demedi. Dante’nin “Cehennem Yolculuğu” ve “Cennete Gidişi”nin hikâyesinden (İlahi Komedya) yola çıktığım dijital bir müze. Tasarımımızda diyor ki, “Burada bütün umutlarınızı geride bırakın. Şimdi, Hıristiyanlarda şöyle bir şey vardır, öldüklerinde gözlerine bozuk para koyarlar. Bu müzeye de bozuk paralarla giriliyor, sizi bir kayıkçı alıyor, ‘Limbo’da, ilk günaha götürüyor. Bu salonda yalnızca kırmızı kırmızı, ayak izlerinizi görebiliyorsunuz. Yine, baktığımız zaman ‘yeterince iman edemeyenler’ burada maneviyatla ilgili bir şeye gitmiş. Şehvet, kıskançlık, ihanet gibi unsurları buraya üç boyutlu olarak koyuyor ve günahları salonlara ayırarak bu işin yolculuğunu anlatıyor. Benim bunu yapmam gerekiyor. Sadece konuyu dijital sergileme ve müzecilikle değil, kendi adıma ve sosyal olarak da çok başka bir şekilde deneyimleteceğim. Dante projesi hayata geçtikten sonra hedefim Mimar Sinan’ın hayatı ve eserlerini de aynı mantıkta dünyaya anlatmaya çalışmak olacak.

Keşke dediğimiz yerlere bir zaman makinesi