30.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu uzun listeyi aklımdan geçirirken başkan sakindi. Bize kıyıya kadar eşlik edecek iki "taze kuvvet" tekneyi beklerken konuya hakim olduğunu gösteren sorular soruyor ve hadiseyi anlamaya çalışıyordu. Tekneye bindiğimizden beri ilk kez suratı asılmıştı. Tıpkı söyleşi sırasında olduğu gibi. Teyp kapandığında neşelenen Topbaş, kayıt düğmesine basıldığı andan itibaren sıkıntılı bir hale bürünüyordu. Son zamanlarda İstanbul'la ilgili pek çok proje tartışıldı. Kadir Topbaş eleştirilerin odak noktasındaydı. Taksim'deki Ulaşım A.Ş. binasının en üst katında bulunan ofisinde onu ziyaret etmek istedim. Tartışmalarla ilgili ne düşündüğünü, bir de başkanlık dışında neler yaptığını öğrenecektim.Trafik nedeniyle son anda yetişip teybi açtım. Marmara Denizi'nde tekneyle yol alıyoruz. Amacımız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın fotoğraflarını çekmek. Şöyle arkada İstanbul silueti, önde başkan çekeriz diye foto muhabirimiz Ercan Arslan'la konuşurken teknenin altından "Tak!" diye bir ses geldi. Kaptanımız Şenol birden "Allah!" diye bağırdı. Hem de iki defa. Kaptan böyle bağırınca, deniz bilgisi bir Moğolunki kadar olan ben de korktum tabii. Hemen aklıma Topbaş'a kızanların komplosu olabileceği geldi. Hangisi yapmıştı? Dubai Towers karşıtları mı? Bitmek bilmeyen trafik sıkışıklığından bunalanlar mı? Galataport ihalesine karşı kuşku duyanlar mı? Haydarpaşa Limanı projesini beğenmeyenler mi? Üçüncü köprüyü istemeyenler mi? Göztepe Parkı'na camiyi gereksiz bulanlar mı? Bir şantiyeye gitmiştim, oradan geldim. Sabah buraya nereden geldiniz? Erken geldiğim için hayır. Ama belli saatlerde belli istikametlerde problemler var tabii. Trafiğe yakalandınız mı? Zamanımı iyi ayarlıyorum. Bir yere gideceksem ona göre hazırlanıyorum. Çok nadirdir geciktiğim. Hiç takılıyor musunuz trafiğe? Bu bugünün sorunu değil. Kenti uzun yıllardır iyi kullanamamanın getirdiği bir sorun. Ne kadar geri, kime kadar gideceksiniz? Ayrıca günde 600, yılda 200 bin araç trafiğe çıkıyorsa sonuç bu olur. İstanbul düzenli biçimde gelişen bir kent değil. Önce köyler, mahalleler, beldeler, ilçeler derken bir ur gibi gelişigüzel büyümüş. Kent bir organizmaya benzer. Yüreği, kalbi, damarları vardır. İstanbul şu anda spastik özürlü. Bunlar da geçmişteki hataların yansıması maalesef. Biz trafikte kaldığımız zaman belediyeye kızıyoruz. Siz başkan olarak kime kızıyorsunuz? Yaz aylarında 1000'in üzerindeydi. Şu anda 30'un üzerinde kavşak inşaatı sürüyor. 80'i hedefliyoruz, belki 100'ü bulacağız. İstanbul'un hudutları büyüyor. Daha önce sorun gibi görünmeyen noktalar soruna dönüşüyor. Kentin trafiğinin yoğunlaştığı noktaları da hafifletmeye çalışıyoruz. Tabii bunun toplu taşıma ile desteklenmesi de lazım. Gece çalışmayana ceza yok Bugüne dönersek... 49 noktada yol yapımı, 300 noktada bakım ve onarım var. İstanbullular için bir sabır testi değil mi bu? Şu anda 20 civarında, 24 saat boyunca şantiye işliyor. Gece 02.30'da müteahhiti yatağından çağırdığım oluyor. Trafik sorununu sadece yaz aylarında belli mesailer içinde çalışarak çözemezsiniz. Sıkıntı çekerek hızlı biçimde halletmek zorundayız. Bir yıl önce trafiğe çıkan araç sayısı yaklaşık 1,5 milyonken bugün 1 milyon 800 bin kadar. Bunlar Kadir Topbaş geldi diye çıkmıyor trafiğe. Biraz da "Bu kavşağın yapımı 2006 sonunda bitecek", "Buranın trafik sıkışıklığı beş yıl daha sürer" gibi açıklamalar da umutsuzluk yaratıyor. Yaptırımımız olamaz. Ona iş bitirme süresi verilmiş, vaktinde bitirirse yapacağınız bir şey yoktur. Ancak kurumla ters düşmek istemedikleri için, geleceği düşünerek dikkat edebilirler. Müteahhitlerimizin artık kent şantiyesi kavramına alışması gerek. Öyle dağ başındaki gibi iş yapamazsın. Çevreyi rahatsız edemezsin. Düzenli çalışmalısın, uyarılarını görünür yere koymalısın. AB'ye girsek, bizim müteahhitlerimiz bu yapılarıyla ihale alamazlar. Okullar açıldıktan ve trafik çok sıkışmaya başladıktan hemen sonra hem siz hem de vali Muammer Güler artık çalışmaların gece de süreceğini açıkladınız. Ama Milliyet'in haberi gösterdi ki sekiz noktadan sadece birinde gece iş yapılmaya devam ediliyordu. Bu talimatınıza uymayan müteahhitler hakkında bir yaptırımınız oldu mu? Şu anda Maslak hattı üzerinde pek çok plaza var ve bunların tamamı bizden daha önceki dönemlerde yapıldı, hiçbirinde benim imzam yok. Birçoğu da imar hadlerini aşan yapılar. Şunu açık söyleyeyim. Turizmi teşvik etmek için, bu bölgedeki otellerin imar hadleri konusunda daha toleranslı davranacağız. Dubai Towers için de aynı tolerans söz konusu olacak. Ama daha önceki binalar içinde imar hadlerini 7-8 kat aşanlar var. Hiç kimse bunlara bir şey söylemedi. Dubai Towers da büyük tartışma kopardı. Maslak'ın altyapısı orada 10 bin kişinin daha varlığını kaldırabilecek mi? Lağımların patlamasından bile söz ediliyor... Evet, bizim zaten orada çalışmalarımız var. Kavşak düzenlemeleri yapmak, alternatif yollar oluşturmak gibi projeler... Bu binalar yapılmasa da bunlar yapılacaktı, mecburduk. Yani orası Dubai Towers'ı kaldırır mı? "Parası olana yer göstereyim" Dubaililer 5 milyar dolar nakit para getiriyor. Bazı siyasilerin (ANAP'lı Emin Şirin'i kastediyor) söylediği gibi iki misli fiyat teklif eden varsa hemen veririm ben. Biz yüzde 20 ortaklık yapıyoruz. Belediyenin 5 milyar dolarlık gücü olsa zaten ortağa ihtiyacımız olmaz. Bizim amacımız üzüm yemek. Yani kente hareket getirmek. Bu, yarın bir panikte kaybedilecek bir yatırım değil. Reel ve kalıcı. Ayrıca 6 milyar dolarlık bir şirketin burada yatırım yapması dünyanın ilgisini buraya çekecek. Dünyanın en büyük markalarının yönetimlerinin burada olmasını istiyoruz. Bu harcamalar nedeniyle Büyükşehir Belediyesi'nin kazanacağı paranın sınırlı olacağı konusunda eleştiriler var. 5-6 aydır görüşme halindeydik. Onlara önerdiğimiz yerlerden biri de burasıydı. Beğendiler, bir proje hazırladılar. Parası olan varsa gelsin, onlara da başka yerler gösterelim. Dubaili yatırımcılar Başbakan Erdoğan'la görüştüler. Bir proje konusunda anlaştılar. Ardından birkaç gün içinde önce tam sayfa gazete ilanlarını gördük, sonra bu dev proje ortaya çıktı. Nasıl bu kadar çabuk oldu bu iş? "Galataport'un nesine karşılar?" Birinci köprüye karşı çıkanlar gibi... Galataport örneğin... Nesine karşı çıkıyorlar bunun? Galataport olsun, Marmaray olsun, Dubai Towers olsun; kamuoyunun prensipte onaylasa bile hep bir içine sinmeme hali var sanki. O başka bir şey. Bardağın boş tarafına bakmayı sevenler çok bizim ülkemizde. Projeyi bilmeden, gündem kaçırmamak için yapıyorlar. Şu andaki salı pazarından çok daha iyi bir görüntü oluşacak orada. Ayrıca açık ihale yapılmış, teklifler sunulmuş. Niye tu kaka? Ofer'den fazla vereceğim diyen var mı? Kentin geleceğe adım atmasına engel olmaktır bu. Orada nargileciler var. Belki de onlar istemiyordur, orayı boşaltmak zorunda kalacakları için. Usulüne, ihaleye... "Dünya ile yarışacak yapılar Kartal'da olacak" Tabii. Projeyi ister yatay yaparsın ister düşey, fark etmez. Yalnız şu denebilir, özellikle konutlar için. İnsan toprağa yakın oldukça, yaratılış gereği daha huzurlu olabilir. Bunlar hep yorum tabii. Öyle sınırlayıcı, kısıtlayıcı bir şey yok. Mimarlar genel olarak gökdelen fikrine karşı çıkmazlar, değil mi? Yapının bir şeyler vermesi lazım. Ne katacağı ise fonksiyonuna bağlıdır. Dünyanın hayranlık duyacağı bir şey olursa reklam değeri katabilir. Gökdelen nedir size göre? Kartal'ı seçerdim. Çünkü dünya ile yarışacak yapılar Kartal'da olacak. Tarza gelince... Mimari mutlak etkileşimdir. İnsanlar çok şey görüyor, birbirinden etkileniyor. Birbirini kopya ederek değil tabii. Bir de hayallerin gerçeğe dönüştürülmesi. Size "İstanbul'da bir yer seç, bir gökdelen yap" deseler nereyi seçerdiniz ve nasıl bir tarzı olurdu? Dünyaya bir daha gelsem yine mimar olurdum. Bu iş insan hayatını kapsayan tüm yaşam olgularıyla yakından ilgili. Hayaliniz, kurgulamanız, kalıcı bir esere dönüşüyor. Mimarlık insana nasıl bir tatmin sağlar? Tabii Sinan'ı söyleyebilirim. O bir deha. Frank Gerry'yi sayabilirim. Yerlilerden Sedad Hakkı Eldem hoca. En sevdiğiniz mimar kimdir? "Kızılacak bir tarafım olduğunu düşünmüyorum" Florya'da. Daha önce Beyoğlu'nda oturuyordum. 10 yaşıma kadar Kasımpaşa'da, ardından 38 yıl boyunca İstiklal Caddesi'ne yakın bir evdeydim. Siz nerede oturuyorsunuz? Doğrusu kendime hiç vakit ayıramıyorum. Sadece İstanbul'la ilgileniyorum. Mesela dün 21.00'de başladık toplantıya, 01.30'da bitti. Daha geç çalıştığımız da oluyor. Çok fazla uyku sevmediğim için sıkıntı çekmiyorum. Kendime, aileme vakit ayıramıyorum. Bana "Spor yapıyor musun?" diye soruyorlar. Bütün gün koşturuyorum işte. Ancak davetler gelirse, bulunmamız gereken bazı organizasyonlar olursa gidebiliyorum. Kadir Topbaş'ın İstanbul'unu merak ediyorum. Nerelere gidersiniz? Piste gitmemiştim ama TV'den falan izlerdim. Bu organizasyonlardan biri de Formula 1'di. Hiç izlemiş miydiniz daha önce? Hayır. Örneğin, kupa verdiğiniz pilot Fernando Alonso'yu tanıyor muydunuz? Yemek konusunda çok hassas insanlar vardır. Ama ben yemek için yaşayanlardan değil, yaşamak için yiyenlerdenim. Bu konuda kolay bir insanım. Damak zevkim vardır elbette ama yemek ayırt etmem. Öyle keyifli bir yemek hazırlatayım gibi dertlerim yok. Yemek yemek için nerelere gidersiniz? Saray'la ilgilenemiyor İlgilenemiyorum. O artık gençlerin işi. O bizim ailemizin bir geleneği. Başka işler de yapıyorlar. Yapacaklar elbette ama bu işi bırakmamaları gerektiğini söylüyoruz onlara. Çünkü bu kültürün yaşaması lazım. Ailenizin sahibi olduğu Saray Muhallebicileri'nin New York'ta şube açma planları vardı. Ne oldu? Onu ben söyleyemem. Halka sormak lazım. Seçmen sizin en çok hangi özelliğinizi seviyor? Kızılacak bir tarafım olduğunu zannetmiyorum. Peki en çok neyinize kızıyorlar? "Bağdat Caddesi'ni cezalandırmıyoruz" Bu Belediye Meclisi'nde alınmış bir karar. Bunun geri alınması için iki yol var: 1) Yargı. 2) Alternatif proje önerilmesi. Sayın Selami Öztürk'e de bunları anlattım. Camiye karşı olmadığını ve başka bir alan göstereceğini söyledi ama henüz göstermedi. Göztepe Parkı'na cami inşa etmekte kararlı mısınız? Kararın üzerinden geçmenin yöntemini söylüyorum işte: Yargı. Bir de toplumu "Cami isteyenler ve istemeyenler" olarak ikiye bölmeye kimsenin hakkı yok. Akılcı yolla, doğru yollar neyse o uygulanmalı. Sonuçta bu bir talep üzerine yapılmış. Galataport, Dubai Towers gibi meselelerde olduğu gibi bu cami konusunda da sivil toplum kuruluşları, mimarlar, siyasetçilerden karşıt sesler yükseliyor. Sizin için bu, kararın yeniden düşünülmesi için bir etken olamaz mı? Başkan olarak "Bunun üzerinden bir daha geçelim" demez misiniz? Orada oturmak şart değil. Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının bir şeyler talep etme ya da yanlış gördüğü bir şeylere itiraz etme hakkı vardır. "Sana ne?" denmez. O talebin dayandığı 205 imzalı bir dilekçe vardı. Ama Milliyet'te çıkan bir haber, o dilekçeye imza atan 205 kişiden sadece 95'inin Caddebostan ve Göztepe mahallelerinde oturduğunu ortaya çıkardı. Böyle bir şey söz konusu değil. Bunlar birtakım politik laflar. İnsan herkesi kendisi gibi bilirmiş. Biz şimdi Adalar'a doğalgaz götürüyoruz. Oradan da fazla oy almadık. Üç yazdır süren ve bitmek bilmeyen kazı çalışmalarının üstüne bir de cami eklenince şu konuşulur oldu: AKP kendisine oy vermeyen Kadıköy'ü, özellikle Bağdat Caddesi'ni cezalandırıyor mu?