13.10.2024 - 02:00 | Son Güncellenme:
Didem Seymen - Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2004 yılından bu yana meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri farkındalığının vurgulanması amacıyla 1-31 Ekim Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı olarak belirlenmiştir. Erken evrede tespit edilmesi mümkün olan meme kanseriyle mücadelede toplumun bilgilendirilip, eğitilmesi oldukça önemlidir. Toplumun bilinçlendirilmesi amacıyla "Ekim Ayı Meme Kanseri Bilinçlendirme Etkinlikleri" ülke genelinde düzenlenmektedir. Medicana Çamlıca Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Mehmet Altıntaş, meme kanseri ile ilgili bilgiler verdi…
Meme kanseri kadınlar arasında en sık rastlanan kanser türüdür ve dünyada her 8 kadından biri, hayatının bir döneminde meme kanserine yakalanmaktadır. Son 50 yılda görülme sıklığı iki kat artan meme kanserinin yaş ortalaması da giderek genç nüfusa doğru inmektedir.
En sık görülen meme kanseri tipi, memenin süt kanallarından kaynaklanan duktal kanserlerdir. Süt üretimi yapan bezlerden köken alan lobüler kanser de sık görülür. Ayrıca memenin diğer dokularından köken alan ve daha nadir olarak görülen medüller, tübüler, müsinöz gibi değişik tipleri de vardır.
Aşırı kilo veya obezite riski artırır
Meme kanseri gelişiminde en önemli risk faktörlerini obez veya aşırı kilolu olmak, yeterli günlük fiziksel aktivite yapmamak, alkol kullanımı, ilk adetini erken yaşta görmek, ilk doğum yaşının 30 yaşından sonra olması veya hiç doğum yapmamış olmak, ileri yaşta yani geç menopoza girmek, kadın cinsiyeti, ileri yaşlar, BRCA-1, BRCA-2 mutasyonları gibi birtakım memeye spesifik genetik değişiklikler, ailede meme kanseri öyküsünün bulunması, başka endikasyonlar nedeniyle göğüs bölgesine radyoterapi almış olmak şeklinde sıralamak mümkündür.
Zamanla büyüyen kitleye dikkat!
Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi, memede ağrısız ve zamanla büyüyen bir kitlenin hissedilmesidir. Hastaların çok azında ağrı da belirtilere eşlik edebilir. Daha nadir olarak meme başının, meme dokusunun ve cildinin içe doğru çekinti yapması ve meme derisinde düzensizleşme ile kalınlaşma görülebilir. Nadir hastalarda meme başından kanlı akıntı gelebilir. Kendi kendine meme muayenesinin ayda bir kez yapılması önerilir. Düzenli olarak yapılan bu muayeneler, kadınların meme kanseri farkındalığını artırarak, olası değişiklikleri erken fark etmelerine yardımcı olur.
Erken tanı için yapılması gerekenler
Meme kanseri de diğer kanserlerde olduğu gibi ileri evrelere gelene kadar fark edilebilir bir belirti vermeyebilir. Erken teşhiste en önemli yaklaşım, kişinin bu konuda bilgilendirilip bilinçlendirilmesidir. Bu amaçla meme kanserinin erken tanısı için tavsiye edilen kontrol programlarını uygulamak çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını artırır.
Erken tanı için üç yöntem uygulanabilir:
1) Evde kişilerin kendi kendine yaptıkları meme muayenesi ve kontrolleriyle normal meme dokusu içerisinde herhangi bir farklı veya şüpheli kitle ele geldiğinde en kısa sürede doktora başvurulmalıdır.
2) 20-40 yaş arasında kendi kendine meme muayenesi yanında yılda bir kez doktora meme muayenesi yaptırmak önerilir. Şüpheli durumlarda meme ultrasonu ile kontroller yapılmalıdır. Bu nedenle erken dönemde hastalığın yakalanması için kadınların bilgi sahibi olması ve bilinçlendirilmesi gerekir.
3) 40-69 yaş arası kadınlar 2 yılda bir mamografi tetkiklerini yaptırmalıdır. Gerekli durumlarda yine ultrason ile kontrollerin yapılması önerilir.
Meme kanseri ile mücadelede en önemli adım, kendinize zaman ayırmaktır. Yoğun günlük hayatınızda, sağlığınızı ihmal etmeden düzenli kontrollerinizi yapmak ve kendi vücudunuzu tanımak, meme kanserinin erken teşhisinde kritik bir rol oynar. Kendinize ayıracağınız birkaç dakika, hayatınızı kurtarabilir.
Meme kanserinde tedavi yöntemleri
Meme kanserinin tespit edildiği yerine, evreye, hastanın yaşına, kanserin tipine, yandaş sağlık sorunlarının varlığına ve hastanın isteklerine cevap verebilecek şekilde her hastanın tedavisinde farklı planlamalar yapılabilir. Bu tedaviler multidisipliner bir yaklaşım gerektirir ve cerrahi, radyoterapi, kemoterapi gibi kombine şeçenekler içerebilir.