Kayıp kalpler için göbekli dua ilmihaliHADEP’e bayılmanız, İHD’ye hayran olmanız gerekmiyor. Ürkmeniz için "kötülüğün yayılmacı doğasını" bilmek yeter. Yoksa "tek sütuna beş satır" kaybolmalara alıştınız mı? Haklısınız. Çünkü burası Kayıp Kalpler Ülkesi. Buy’run, siz kimi aramıştınız?Günün birinde Silopi Jandarma Karakolu’na giden, aradan üç hafta geçmesine rağmen bir türlü bulunamayan iki HADEP’li için Şırnak Valiliği
son derece gayretkeş arama çalışmalarını başlattı. Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış için kayıp ilanları bastırıldı, dere tepe düz gidildi, konu komşudan soruldu. Fakat işte adamlar koyduğun yerde durmuyor ki, yoklar. Tam da Avrupa Birliği’nden para geleceği sırada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tutturdu: "Ner’de bu adamlar?" Türkiye de hiç gecikmeden sert tavrını ortaya koydu tabii ki:
"Valla biz de merak ediyoruz"Halbuki topraklarını sulamayı beceremediğinde "resmi yağmur duası" yapılan bir ülkede nasıl olur da kimsenin aklına "kayıp duası" gelmez? Memleketin içine düştüğü dar durumdan kurtulması için biz de üzerimize düşeni yapıyor ve mevcut imkanları gözden geçirdikten sonra uygulanabilecek en "fizibıl" yöntem olan "İbrahim Ethem Dedem Kayıp Duası"nı öneriyoruz. Aşağıda metnini bulacağınız duanın OHAL’deki mülki amirlerin başkanlığında bölgedeki
devlet erkânınca icra edilmesi kesin sonuç verecektir. Dua şöyle:
"İbrahim Ethem Dedem / Gömleği keten dedem / Aradığımı bulayım / Yedi göbek atayım."
Ancak duanın metninden anlaşılacağı üzere kaybolan şey bulunduğunda güneşe karşı ve İbrahim Ethem Dede’nin yüzü suyu hürmetine yedi göbek atılması gerekiyor. Duadan daha sonra yeniden yararlanabilmek için -ki gelecekte duaya yeniden ihtiyaç duyulacağı kuvvetle muhtemeldir- bu göbekleri atmak mecburi. Diğer yandan, göbek faslının bir alt komisyona havalesi herhalde daha uygun olacaktır.
Komik değil, hem de hiç değil. Ama ne yapalım ki burası, insanların çeşit çeşit kaybolduğu, insanların çeşit çeşit kaybettiği "Kayıp Kalpler Ülkesi." Buy’run, siz kime bakmıştınız?
Önyargı bitti, yargı versekNTV’de Mirgün Cabas, Şırnak Valisi ile konuşuyor. Valinin, aradık taradık bulamadık konuşmasının arasında Mirgün nezaketle ısrar ediyor:
"Jandarma karakoluna sordunuz mu efendim?"
Vali ısrarın sonunda şikayete başlıyor:
"Bu insanlar önyargılı. Eve gelmeyen bir insanın kaybolduğuna karar vermek için birkaç gün beklersin. Şahısların yakınları, şahısların Jandarma karakoluna gitmelerinden
yarım saat sonra ‘Kayboldular!’ diye ayağa kalkıyorlar. Önyargılılar."
Mirgün, sesindeki sakin tonu bozmadan "etraflıca" teşekkür ediyor:
"Efendim önyargı değil de belki yargı demek daha doğru olur. Biliyorsunuz HADEP’liler sık sık kayboluyor. Yayınımıza katıldığınız için teşekkürler."
HADEP’i sevmekHADEP’liler koyduğunuz yerde durmuyor, sık sık kayboluyorlar. Bu yüzden, muhtemelen "tek sütuna beş satır" haberiniz olacaktı bu kaybolma hikayesinden, Avrupa meseleye yakın alaka göstermeseydi eğer. Haberi göz ucuyla okurken, kafamızın ensesine yakın olan yerinden tuhaf bir biçimde "Vardır yaptıkları bir şey" cümlesini geçirecektiniz büyük olasılıkla. Sanki çok uzakta, hatta sanki başka bir ülkede geçen, size ulaşması imkansız gibi görünen şeyler bunlar, değil mi? Siz, işinizde gücünüzde, doğru dürüst yaşayan, bu tip şeylere bulaşmayan, temiz insanlarsınız. O yüzden de sizinle hiç ilgisi olmayan bu tür şeyler için canınızı sıkmaya lüzum yok. Nasılsa bunlar "karanlık" işler, "acayip" meseleler... Kaybolan HADEP’liler, basılan İHD büroları, bitti mi bitmedi mi bir türlü anlaşılmayan ölüm oruçları... Bu insanlara, düşüncelere, partilere bayılmanız, onaylamanız gerekmiyor. Ama, kötülüğün yayılmacı doğasından ürkmelisiniz. Çok uzakta gibi görünen şeylerin o kadar da uzakta olmama ihtimalinden... Birkaç gündür aklımda Wiemar’ın Naziler için yazdığı, kötülüğe göz kapayışın ve kötülüğün yayılışını anlatan, mantık harikası şu şiiri:
"Çoğu bilmiyordu / Birçoğu bilmiyordu / Bazıları bilmiyordu /... / Birkaçı bilmiyordu / Hiç kimse bilmiyordu"
Biraz düşünün, kötülüğün mantığını gösteren mantık oyununu kavrayacaksınız...
PAZAR