Pazar“Kadınlara evliliğin kurtuluş olmadığını anlatıyorum hep”

“Kadınlara evliliğin kurtuluş olmadığını anlatıyorum hep”

25.08.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

İzdivaç programı deyince akla ilk gelen isim Esra Erol, yeni sezonda yine aynı tarzda bir programla Fox TV ekranlarında olacak. Bir yandan evlendirmeye, bir yandan da Umut Evleri projesine devam edecek olan Erol “Hep kadınların tarafında duruyorum. Her zaman eğitimin sürmesi gerektiğini, evliliğin bir kurtuluş olmadığını anlatıyorum” diyor

“Kadınlara evliliğin kurtuluş olmadığını anlatıyorum hep”

Bitmiş bir ruh haliyle gelip kapımı çalsan bir gün, seni hemen eve alır, bütün gece seninle konuşur, sana hayatın iyi taraflarını, senin güçlü yönlerini anlatır, seni yeniler, ertesi gün çok dik şekilde evden çıkacak hale getiririm.” Esra Erol bunları öyle bir söylüyor ki daha o an gidip o evin kapısını çalmak geliyor içimden. Türkiye onu “evlendiren” kadın olarak tanıyor. Aslında o, “iyi eden” kadın. Evlendirme kısmı o “iyi etme”nin bir parçası olabilir olsa olsa...
Fox TV’ye transfer olan evlilik programı vesilesiyle bir araya geliyoruz Esra Erol’la. Erol, altı yılda evlenmesine vesile olduğu 300 çifte
2 Eylül’den itibaren yenilerini ekleyecek. Bir yandan yeni programın hazırlıkları, bir yandan ev taşıma telaşı, tatlı bir yorgunluk var üzerinde.
Hep gülen ve klişe cümleler kuran kartondan bir ekran yüzü değil Esra Erol. Sohbetimiz sırasında, bazen hep aynı şeyi yapmaktan sıkıldığını, şehit haberlerinin geldiği günlerde programı sunarken kendini samimiyetsiz bulduğunu, RTÜK’ün bazı cezalarına kırıldığını, kapı kolu silmede ne kadar usta olduğunu, ikinci çocuğu ne zaman doğuracağına bir türlü karar veremediğini içtenlikle anlatıyor. Yardım eli uzattığı kadınları anarken gözleri doluyor, tabağındakilerden sevdiği bir şeyi elleriyle bana da ikram ediyor, iki yaşındaki oğlunun fotoğraflarını gösterip taklidini yapıyor.
Kendisi de kabul ettiği için rahatlıkla söyleyebilirim, sahiden “fırlama” bir tarzı var. Ağırbaşlı cümleler de kuruyor ama ciddi bir cümlesi bitmeden zıplamaya başlayıp kahkahalar atacak gibi bir hali var her zaman. Öyle bir röportaj oluyor bu da, ağırbaşlı cümleler içeren, bol kahkahalı.

Haberin Devamı

“Evlilikten önce kendi gücünüzü keşfedin”

Eski kanalınızda ayda 250 bin, burada ise 500 bin lira alacağınıza dair haberler çıktı...
Bu benim kaderim, ne zaman kanalım değişse böyle haberler çıkıyor. Ben Allah’ın bana açtığı şans kapısıyla bir iş edindim. Bu işi layığıyla yapmaya çalışıyorum. Sadece halk sevgisi var arkamda. Bizler profesyoneliz. Yaptığımız işin bir hakkı var. Bir de reklam pazarının hareketlenmesinde benim gibi ekran yüzlerinin önemli bir rolü oluyor. Her seferinde böyle haberlerin çıkması beni çok rahatsız ediyor. Babam emekli memur. Kız kardeşim öğretmen. Öbür kız kardeşim bankacı. Damadımız bankacı. Kendi ekonomik özgürlüğümle destek olduğum bir ailem var. Onun dışında son derece sıradan bir kadınım ve basit bir hayatım var. Ünlü olmadan önce neysem, şimdi de oyum. Ben sadece televizyon programı yapmak ve evime gitmek istiyorum. Paranın ve şöhretin getirdiği şeyleri yaşamaktan haz almıyorum.

Şimdiye kadar en çok eğlendiğiniz, en çok zorlandığınız programlar hangileriydi?
Benimki öyle bir program ki agresifi de geliyor, megolamanı da... “Hobin ne?” dediğinde, “Hobi tutmuyorum” diyen de geliyor, onu ağırladığımız oteldeki odasını çamaşır sularıyla temizlemeye kalkanı da... Herkesin nabzına göre şerbet vermem gerekiyor. O yüzden her program biraz zor aslında. Ama kendi evlendiğim günkü program çok daha zordu mesela. Çünkü normalde kontrol bendedir ama o gün birileri beni kontrol ediyordu, bu da benim hiç hoşlanmadığım bir şey. Bazen programda kriz anları oluyor. Din, dil, ırk ve mezhep farklılıklarıyla ilgili tartışmalar çıkıyor. O anlarda çok yoruluyorum. Hayatımın en zor yayınlarından biri Van Depremi’nden sonraki yayındı. Hemen ertesi gün program yapmadım. İki gün sonra şehit haberleri geldi. O gün de yapmadım ama televizyonculuk şu gerçek üstüne kurulu; hayat devam ediyor. Samimiyetsiz olduğumun sonuna kadar farkındayım o programlarda. Gezi Parkı dönemi de çok enteresandı. Programda inandıklarımı söylediğim için kimi tebrik etti kimi de çok rahatsız oldu.

RTÜK’ten ceza aldığınızda ne hissediyorsunuz?
Türk aile yapısı, örf ve âdetleri benim için çok önemli. Ben gelenekçi bir aileden geliyorum. Şu anki yaşam tarzım da öyle. Buna rağmen elimde olmayan sebeplerden ceza alıyoruz bazen. Bu cezalarla ilgili kırgınlıklarım oluyor ama onlardan da ders çıkarmaya çalışıyorum.

Programınıza katılan insanlar, hayatlarını değiştiren kararlar alırken yanı başlarında oluyorsunuz ve çoğu zaman sizin etkiniz de oluyor. Bu sorumluluk çok ağır değil mi?
Ben programa gelenlere önce şunu söylüyorum; evlilikten önce kendi gücünüzü keşfedin. Siz kendi değerinizi bilin ki başkaları da size değer versin. Bir de hep kadınların tarafında duruyorum. Kadının ekonomik sebeplerden erkeğe boyun eğmesini kabul edemiyorum. Her zaman eğitimin sürdürülmesi gerektiğini, evliliğin bir kurtuluş olmadığını anlatıyorum.

“Çöpçatanlık isteyen arkadaşlara kendi işinizi kendiniz görün diyorum”

Hangi çiftin uyumlu olacağını bir bakışta anlayabiliyor musunuz artık?

Her zaman değil. Uyumsuz olacaklarını hissettiysem “Biraz dikkat mi etseniz?” falan diyorum en fazla. Bizde kıskançlık sevgi gösterisi olarak algılanıyor. Bazen şiddet bile... Öyle bir durumda müdahale edip “Seven insan asla karşı tarafa zarar vermez” diyorum.

Programda evlenen çiftlerin evlilikleri yürüyor mu?
Tabii. Sürekli geliyorlar, çocukları oluyor, onları getiriyorlar.

Esra Ceyhan’ı, Seda Sayan’ı izler miydiniz onlar gibi gündüz kuşağında program sunmaya başlamadan önce?
Tabii. Onlar bu alanda Türkiye’nin markalaşmış isimleri, benim ustalarım. Annem deli gibi Seda Sayan izlerdi. Faks falan çekerdi hatta. O yüzden Seda Abla’nın dostluğu, bana “Aferin kızım, yürü be!” demesi benim için çok önemli.

Çöpçatanlık yapmayı becerebilenlerden miydiniz eskiden de?
Tabii. Ama artık program dışında yapmıyorum. Çok yakın arkadaşlarım “Bari bizim için bir VIP program yap” diyorlar (gülüyor). “Kendi işinizi kendiniz görün” diyorum ben de.

“Belki de Allah’ın gözüne girebilmek için yapıyorum bu sosyal sorumluluk projelerini”

Pek çok sosyal sorumluluk projesi yaptınız. Ağaç dikme, mavi kapak toplama, kitap toplama, Umut Evleri....
Engellilerin hayata katılması benim için çok önemli. Esenler’de bir ormanımız var. Programa gelen bir mektup bizi kitap toplamaya itti. İki kitabım var; “Sessiz Kadınlar” ve “Kara Duvak”. Onların gelirleriyle Bolu’da, Düzce’de ve Fatih’te Umut Evleri açtık. İhtiyacı olanlara buralarda hukuk ve danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bugüne kadar beş bin kişi Umut Evleri’ne gelip ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmeti almış. Sadece Fatih’teki Umut Evi’ne bu hafta 30 kişi başvurmuş. Yakında Umut Evleri’ni karavan haline getireceğiz, tüm Türkiye’yi gezecekler.

Bir anlamda sahip olduklarınıza şükretmek için mi yapıyorsunuz bunları?
İşten eve gelince doymamış oluyorum. Doymam için birilerine yardım etmem lazım. Belki de Allah’ın gözüne gireceğimi düşünüyorum böyle... Birilerini hayata kazandırabilmek bana çok iyi geliyor. “Beni hayata döndürdün, bana psikolog gibi geldin” cümlesini duymak için bir şeyler yapmak, benim ibadetim.

Kadın şiddeti haberleri neler düşündürüyor size?
Şiddetin çözümü ailede ve yerel yönetimlerde... Kesinlikle sessiz kalmamak gerekiyor. En ufak bir şiddetle karşı karşıya kalındığında hemen gerekli yerlere başvurmak lazım. Komşulara da çok büyük bir görev düşüyor. “Aman karışmayayım, başım belaya girer” diye düşünmesin hiç kimse. Şiddet şiddeti doğuruyor çünkü. Polisin de daha atak olması lazım.

“Ali bir evlilik programına katılmazdı”

Eşinizi bir evlendirme programında görseydiniz talip olur muydunuz?
Hem de koşa koşa! Ama Ali (Özbir) bırakın programa katılmayı izlemezdi bile. Sadece Eurosport, haber kanalları ve film izleyen bir adamdır.

Kendi evliliğinizle örnek olma sorumluluğu taşıyor musunuz?
Hayır, önemli olan benim mutluluğum. Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilim. Hayatta her şey olabilir. Ama şu an sevgilimle çok mutluyum.

“Pepe’yle yatıp Pepe’yle kalkıyoruz”

Bu aralar nasıl geçiyor günleriniz?
Ev taşıyorum, o yüzden temizlik yapmakla geçiyor. Kapı kolu temizliği benden sorulur. Onun dışında şahane cam silerim.

Var mı tüyolarınız?
Bir litre suya yarım çay bardağı sirke, yarım çay bardağı da bulaşık deterjanı koyup köpürtün. Jarse kumaşla silin. Cam çekçeğiyle de çekince jilet gibi oluyor. Temizlik yapmak çok büyük bir terapi benim için. Sinirlendiğim zaman bütün dolapları indirip temizlerim.

Yemek yapar mısınız?
O konuda becerikli değilim. Altı yıl önce Ali’nin gözüne girmek için yapıyordum. Sebzeli incikler, kuru fasulyeler, pilavlar... Şimdi uğraşmıyorum. Ama bu sene belki bir yemek kursuna gidebilirim. Güzel yemek yapmak isterim çünkü.

“Küçük partilerim vardır”

Siz beş çocuklu bir ailede büyüdünüz, İdris Ali için kardeş düşünüyor musunuz?
İstiyoruz. Ama yakın zamanda mı olsun yoksa birazcık bekleyelim mi hiç bilemiyorum.

Anne olduktan sonra hayatınızda neler değişti?
Çocuk şarkıları konusunda çok iyi bir repertuvarım var artık. Bir de hayatımıza Pepe girdi. Pepe’yle yatıp Pepe’yle kalkıyoruz. Eşimle ilişkimiz de daha güzel oldu. İdris Ali’nin anneannesinde olduğu bir günde “Ya biz ikimiz ne yapıyormuşuz? Ne kadar boşmuş hayatımız” demiştik.
Pilates ve kick boks yapıyor

Nasıl eğlenirsiniz?
Gece çıkmayız pek. Ben tavukgillerdenim, erken yatarım. Alkol almıyorum. İyi yemek, sakin müzik, dostlarımla sohbet yetiyor. Çok canım istediği zaman arkadaşlarla bir yeri kapatır, orada eğleniriz. Küçük partilerim vardır, doğum günü partisi, yaz partisi, kış partisi... Onun dışında evde film izleriz hep.

Ne yer, ne içersiniz?
Çorba içmeyi çok seviyorum.
Bu ara diyet yok hayatımda. Şekeri kaçırınca biraz kısıyorum. Tuz kullanmıyorum zaten. Çok su içiyorum.

Spor?
Pilates’i bıraktım, geçen yıl bir hocayla ağırlık çalıştım. Bir de kick boks deneyimim var. Bu yıl da bunlar devam edecek.

Nasıl giyinirsiniz program dışında?
Ben babet kadınıyım. Spor ayakkabı, düz ayakkabı giyerim. Yazın şort giyiyorum. O eleştirilen şortlardan (gülüyor)...