28.10.2021 - 09:47 | Son Güncellenme:
Fatma Çakır
Osmanlı döneminde yalıların renkleriyle ilgili belli bir sistem uygulanıyordu. Müslümanların yalıları daha açık renkte olurken, Müslüman olmayan tebaanın yapıları gri tonlarında, devlet mensupları ve bürokratların yalıları ise kırmızı renkte oluyordu.
Kont Ostrorog Yalısı
19. yüzyılın başlarında yaptırılan Kont Ostrorog Yalısı, “Kırmızı Yalı” olarak İstanbul’da nam salmıştır. Polonyalı bir hukukçu olan Kont Ostrorog yalıyı 1904’te satın almış ve yalı kontun adıyla ünlenmiştir. Aynı zamanda Osmanlı döneminde dönemin tek üniversitesi olan Darülfünun’da dersler veren Kont Ostrorog, yalının Çanakkale Savaşı sırasında hastane olarak kullanılmasına izin vermiştir. Yalı, 2000 yılında ise Rahmi Koç tarafından satın alınmıştır.
Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı
Bu yalı adını Osmanlı Dönemi’nde tıp çalışmaları ile oldukça saygın bir yeri olan ve saray doktoru olan Salih Efendi’den alır. Anadolu Hisarı’nın yakınlarında Kanlıca’nın son yalısı olan bu görkemli yalı, Salih Efendi botanik meraklısı olduğu için bahçesi ile birlikte ünlenmiştir. Bu yalıyı pek çoğumuz Ferzan Özpetek’in ünlü sinema filmi “İstanbul Kırmızısı” sahnelerinden de hatırlayabiliriz. 1905’te hayatını kaybeden Salih Efendi’nın bazı eşyalarının yalıda bulunması ile yıllarca özgünlüğünü koruyan bu muhteşem yalı, ne yazık ki 2018 de bir yük gemisinin arızalanması ve yalıya çarpması sonucu büyük hasar görmüştür. Günümüzde restorasyon çalışmaları devam etmektedir.
Mısırlı Yusuf Ziya Paşa Yalısı
Mimarisi ile diğer yapılardan oldukça farklı olan bu yapı İstanbul’da “Perili Köşk” olarak da bilinmektedir. Osmanlı döneminde önemli tüccarlarından olan Mısırlı Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırılan yalının inşasına 1910’da başlanmıştır. Ancak 1914’te 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle inşaatta çalışan ustalar askere alınmıştır. Savaş boyunca Paşa’nın ticaret gemilerinden ikisi batırılmış ve maddi sorunlar baş göstermiştir. Bölge halkı bir türlü tamamlanamayan bu yalı için bir süre sonra “Perili Köşk” yakıştırmasında bulunmuştur.
Sadullah Paşa Yalısı
Çengelköy’de bulunan görkemli yalı, ilk olarak 18. yüzyılda inşa edilmiş ve sonrasında Padişah 1. Abdülhamit tarafından Darüssade Ağası olan Mehmed Ağa’ya armağan edilmiştir. Osmanlı döneminde Berlin ve Viyana büyükelçisi olarak görev alan önemli bürokratlardan olan Sadullah Paşa ise yalıyı 1872’de satın almıştır. Bu yalıya dair anlatılan ilginç bir hikaye ise Sadullah Paşa’nın ölümüne ilişkindir. Aktarılanlara göre Viyana elçiliğinde intihar eden Sadullah Paşa’nın ölümüne, eşi Necibe Hanım inanmamış ve kendi ölümüne kadar Paşa’nın dönmesini beklemiştir.
Yalının ilk sahibi bilinmese de, çeşitli kaynaklar 1900’lerde Birinci Dünya Savaşı sırasında iki İngiliz doktor tarafından satın alındığını aktarmaktadır. Savaş bitince ülkelerine dönme kararı alan İngiliz doktorlar, yalıyı Likardopulos isimli bir Yunan’a satmıştır. 1946’da ise yalı, avukat Hadi Semi tarafından satın alınmış ve o gün bugündür Hadi Semi Yalısı olarak ünlenmiştir.
Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı
Kanlıca’nın en ihtişamlı yalılarından olan Yedi-Sekiz Hasan Paşa Yalısı, Yedi-Sekiz Hasan Paşa olarak bilinen Abdülaziz döneminde Beşiktaş Karakol Amiri iken 2. Abdülhamit döneminde Paşalığa kadar yükselen Hasan Paşa’ya aittir. Sert ve otoriter mizacı ile tanınan Paşa’nın yedi-sekiz lakabını alması okuma yazma bilmemesinden kaynaklanır. Okuma yazması olmadığı için Arapça daha kolay bulduğu 7 ve 8 harfleri ile imzasını atan Hasan Paşa’nın adı zamanla Yedi-Sekiz Hasan Paşa’ya çıkmıştır.
Kadınefendi Yalıları
Vaniköy’de bulunan Kadınefendi Yalıları, adını Sultan Reşad’ın dördüncü kadınefendisi Dilfirib Kadınefendi’den alır. “Kadınefendi” tabiri 17.yüzyıldan itibaren Osmanlı döneminde padişahın eşliğine yükselen kadınlara verilen unvandır. Daha önceki yıllarda ise bu unvan yerine “haseki” ifadesi kullanılmıştır. 1700’lerde inşa edilen bu yalılar, arkeolog Halet Çambel, Şeyhülislam Mehmet Efendi ve yazar Mine Urgan gibi birçok ev sahibi ve kiracıya sahip olmuştur.