Pazar'Instagram sizi günaha sokabilir'

'Instagram sizi günaha sokabilir'

27.05.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Cemâlnur Sargut gündelik hayatta esiri olduğumuz şeyleri öyle bir anlattı ki; elime telefonu alırken artık bir kez daha düşünür oldum. “Hakiki zina başkasının hayatını tecessüs etmektir” dedi. Aklıma hemen sosyal medya geldi. Peki ya Instagram diye sorunca “Getireceği neticeler günaha dönebilir. Çok dikkatli olmak lazım” yanıtını verdi.

Instagram sizi günaha sokabilir

Tasavvuf deyince akla gelen ilk isimlerden biri olan Cemâlnur Sargut’la Ramazan ayı vesilesiyle bir araya geldik. Kendisi hem sohbetleri hem de yazdığı kitaplarla herkesin yakından tanıdığı biri. Tasavvuf felsefesinin üniversitelerde öğretilmesi gerektiğini yıllardır üstüne basa basa söylüyor. Hayal ettiği Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nü de YÖK’ün desteği ve Üsküdar Üniversitesi kurucu Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan’la güç birliği yaparak nihayet 2014 yılında kurdu. Cemâlnur Hoca’yla bin geceden daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nden tutun da gıybet konusuna kadar her şeyi konuştuk. Nazar, beddua, evlilikler ve mutluluğun formülü de bu sohbette var. Üstelik yanıtlar için fizana gitmeye gerek yok. Her şeyin cevabını tasavvuf vermiş zaten.

Haberin Devamı

-Din boyun eğme fiilinden türemiş, bu nedenle boyun eğmektir” diyorsunuz. Neden boyun eğmektir, neye boyun eğmektir.

Allah’a teslim olup kadere razı olmak diyelim isterseniz. Çünkü aslında ezel âleminde Allah’ın sonsuz birlik ve güzelliğinden isimler olarak ayrıldığımızda ona yalvardık, dedik ki: “Ne olur bize birer vücut giydir de, tekrar seni sevmeyi, sana dönmeye çalışmayı öğrenelim”. Allah da bize lütfetti, buyurdu ki; “O zaman sen tekâmülünü hızlandıracak şeyleri seç. Ananı, babanı, evladını, acılarını, çilelerini”. Biz de dedik ki; “Lütfen, onları özellikle istiyoruz, bütün gayemiz sana kavuşmak”. Ve dolayısıyla biz bütün bu başımıza gelen hadiseleri ezelde seçtik. Şimdi gelmişiz burada itiraz ediyoruz. Yani “Kendi seçtiğiniz şeye boyun eğin, teslim olun” diyor Allah, “Çünkü ancak böyle huzura kavuşursunuz”. Dolayısıyla teslimiyet Allah’a karşıdır. Daha doğrusu Allah’ın bize lütfettiği, yaşam için bahşettiği bütün hadiselere ve onunla tekâmül etmeye teslim olmaktır.

Haberin Devamı

-Peygamberimiz Hz Muhammed’e sorulunca “Din güzel ahlaktır” cevabını veriyor. Güzel ahlak nedir?

Güzel ahlak Allah’ın ahlakıdır. Peygamberde tecelli eden de Allah’ın ahlak anlayışıdır. Nedir mesela güzel ahlak: Yalan söylememek, kimseye kötü muamele etmemek, kimsenin aleyhine konuşmamak, burun bükmemek, kendini büyük görmemek, tevazu sahibi olmak, gıybet etmemek, söze ve vakte sonsuz riayet etmek. Güzel ahlak insandaki bütün negatif tarafları kaldırır, kişiyi pirüpak, tertemiz bir insan haline getirir. Allah cümlemize nasip etsin.

-Neden Instagram ve Twitter gibi sosyal mecralar üzerinden insanlar hakkında bu kadar fazla konuşur olduk. Dalgasını bile geçiyoruz, “Hadi bakalım gıybet vakti geldi” diye.

Evet, “Gıybet yapalım” diyorlar televizyonda da. Vallahi neden biliyor musunuz? Çünkü insanların hakiki meseleleri yok. Hakiki meseleleri olmayınca da birbirleriyle irtibat kurabilmek için başkalarının hayatını tecessüs ediyorlar. Benim Kuran’ı Kerim hocam çok mühim bir laf ederdi “Hakiki zina başkasının hayatını tecessüs etmektir” derdi. Derdi olmayan kişi boş şeylerle meşgul olur. Onun için de insanların ideal edinmesi ve o ideale gözünü dikmesi lazım. Burada çok önemli bir nokta daha var “Desinler”in kölesi olmaktan kurtulmalı insanlar. Yani “Bu benim için şunu dedi, bu benim için bunu dedi” ile hiç ilgilenmese... Ne hürriyet düşünsenize. İşte bütün bunlar işsizlikten, güçsüzlükten, kültürsüzlükten, manevi kültürün eksik oluşundan. Maddi kültür çok olsa da fayda etmiyor.

Haberin Devamı

-Peki, hakkınızda konuşulan iyiyi de kötüyü de önemsemezseniz nazar dediğimiz şey yine de gerçekleşir mi? Gerçekten var mı nazar?

Var. Nazar şöyle var: Hiç çocuğu olmayan bir hanımın yanında siz oturup, kendi çocuğunuzu methettiniz. Ne oldu? O kadının kalbi kırıldı. O zaman demez mi içinden “Keşke benim de olsaydı da, ben de konuşsaydım”. İşte onun kalp kırıklığı size zarar olarak geliyor. Tesettür ayetinin bir manası da bu; güzel taraflarınızı çok fazla ortaya çıkartmayın. Mesela evlat insanın güzel tarafıdır, eşi, sıhhati öyle. Onları oturup gece gündüz methederseniz onlar ilgi çeker, nazar çeker. Nazar haktır. Ve mesela hiç nazar olsun diye yapmadığınız bir hareket bile çok fazla lüzumsuz konuşmalarınız yüzünden nazar haline geçebilir.

Haberin Devamı

- “Hakiki zina başkasının hayatını tecessüs etmektir” de dediniz. Günaha mı sokuyor bizi Instagram?

Gerçek Müslümanlık insanın başkasıyla değil kendisiyle uğraşmasını ve tekâmül için çalışmasını gerektirir. Günah olmasa da neticede başkasının hayatını tecessüs ettiğimizde İslam’da bu çok sevilmeyen bir hadise olduğu için Allah indinde makbul olmayan bir şeydir. Ayrıca da insanın kendi ailesini bu kadar göz önüne sermesi mutlaka nazara sebebiyet verir. O bakımdan getireceği neticeler zarar verip, dedikoduya, iftiraya yani günaha dönebilir. O yüzden çok dikkatli olmak lazım.

Instagram sizi günaha sokabilir


“Kime düşkünsek, oradan kazık yiyoruz”

-Mesela birine “Şunu yapacağım, şöyle iyi olacak” diyorsun ama bir anda olmayıveriyor, üstelik neredeyse kesinken. Bu da mı nazar?

Bu da nazara gelmek demektir. Mesela benim hocam, kızının bile evleneceğini saklamış, son dakika misafir davet etmiş. “Ben vukuundan önce söylemeyi sevmem” demişler. Yani olmadan önce söylediğiniz zaman bir kere Allah’a karşı bu nasılsa olacak havasına giriyorsunuz. Hâlbuki elimizde hiçbir kuvvet-i kudret yok. Bir şeyleri olmadan önce söylememek lazım. Erken konuşmak, olayı engelleyebilir.

Haberin Devamı

-Neler tam olarak gıybete girer? İnsanlarda inkârı görüyorum ben konuşuyor, “Bu, gıybet değil ki” diyor.

Tabii ki gıybet! Kimseye anlatılmasını istemediğiniz bir hadiseyi sır olarak arkadaşınıza vermişsiniz, o her tarafa yayıyor, örtmüyor. Bir kusurunuz olsa örtmüyor, onu oturup anlatıyor. Bunlar gıybettir. İftira değil ama iftiraya da dönebilir. Sonuçta kul hakkı yemiş oluyorsunuz. Allah diyor ki; “Her şeyi affederim, iki şeyi affetmem, birincisi kul hakkını affetmem”.

-Kul hakkı dışında Allah’ın affetmediği ikinci şey nedir Hocam?

Şirk; yani “Benden çok bir şeyi sevme, zarar verir sana” diyor Allah. “Sen bilirsin, serbestsin ama acı çekersin” diyor. Öyle ya kime aşırı düşkünsek, oradan kazık yiyor, oradan acı çekiyoruz.

-İnsanların “Kötü ol, bak sen de kazanırsın” diyerek kötülüğü övdüğü bir çağdayız. Peki, biz iyi olmayı nasıl başaracağız?

Peygamber devrini hatırlayın, dünyanın en büyük eziyetini peygamber çekti. Kötülerin prim yaptığı zamandı, sayıca çok az olan Müslümanlara yapılmadık eziyet kalmadı. Şimdi de aynı şeyler tekrarlanıyor. Demek ki, her devir hem iyiler hem kötüler var fakat her zaman da insanın içinde Allah aşkı var. Doğuştan verilen bir his bu. Mutlaka yaratıcıyla ilgili bilgi edinmeye çalışmak lazım. Aşkı çoğaltmaya çalışmak lazım. İnsanlarla meşgul olacağımıza, Allah'la meşgul olursak, hayat son derece kolaylaşıyor. İşte Allah aşkı arttığı zaman hadiseler size sevgilinin selamı, merhaba deyişi gibi gelir. Allah’la irtibat artar. Bir de her duyduğunuz yerden ondan bir mesaj gelir. Bir örnek vereyim, bir gün yine benim hakkımda dedikodular artmış. Ben de hiç aldırmam ama o gün ilk defa hassas zamanıma denk gelmiş herhalde. Bir taksiye bindim, gözümden iki damla yaş akıyor, çok ayıp biliyorum Allah'a karşı ama o kadar üzüldüm ki “çok fazlaya kaçmadılar mı Allah’ım?” dedim. Taksici radyoyu açtı ve Ayten Alpman “Sen Üzülme Ben Varım” şarkısını söylüyordu. Allah sizinle her yerde konuşuyor, yeter ki O’na odaklanabilelim.

-Maneviyatı yükseltirken, materyalist hayatı, iş hayatını yönetmek de çok güç değil mi?

Hayır, asla! İkisini bir arada götürmek doğru.

-İyiliğin aptallık sayıldığı bir çağdayız ama Hocam!

Çok şükür, çok şükür. Hocam "Dost" kitabında diyor ki "Hala sana enayi demediler mi? E sen derviş olmamışsın demek ki!" Onun için enayi falan denmesi sizi üzmüyor. Bakın, hocam derler ki 3 tip gözlük vardır. Birincisi uzağı gören ki hiç makbul değil. Böyle manevi âlemde uçan, dünyanın hakikatlerinden bihaber meczuplar bunu takarlar. Bir de yakın gören gözlük var. Onu da genelde maddi hayatla meşgul olup Allah korkusu olmayanlar takar; bu da benim olsun, o da benim olsun düşüncesindelerdir. Artık onun uzağını düşünmüyor, yarınımı ben benim olarak geçireyim de sonrası önemli değil diyor. Bir de ikisini aynı anda takanlar var. İşte o tasavvuf gözlüğüdür. Siz maddi insanla konuşurken, bir yandan da düşünüyorsunuz, "Acaba Allah'ım bu söylediğimden memnun mu?" Karşımdaki memnun mu demiyorsunuz. İşte bu ilişkiyi kurduğunuz zaman hep dürüst, hep ahlaklısınız. Geri kalan sizi ilgilendirmiyor. İnsanlar için değil Allah için çalışıyorsunuz.

“İnsanlara cinsel bakıyorsan, her sevgiyi cinsel görürsün”

-Hocam neden herkes mutsuz, günümüzde neredeyse herkes antidepresanlara yöneliyor. Bunun bir çözümü var mı?

Vallahi biz çok mutluyuz elhamdülillah. Ben kimyacıyım âcizane, şöyle ki, negatif enerji pozitif enerjiden daha hızlı yayılır. Pozitif yayılmaz, ortada durur. Şimdi mutsuzlar bol bol konuşurlar, mutlular hiç konuşmuyor. Mutsuzların yapısı güzellikleri görmeye kör, hep şikâyet halindeyiz ve şikâyet ettikçe depresyonumuz artıyor. Tasavvuf şart diyorum, dünya için de şart. Globalleşen tek lisan tasavvuf. Bir şeyi güzel görmek de bizim elimizde kızım, bir yeri cennet yapmak da bizim elimizde. Aynı yeri cehennem yapmak da bizim elimizde.

-Tasavvuf dünya çapında bir dil oldu, Mevlana, Mesnevi çok yayılıyor. Ama zaman zaman Türkiye'de Şems ve Mevlana arasındaki ilişki ne yazık ki farklı bakış açılarıyla dillendiriliyor. Ne düşünüyorsunuz?

Mevlana ve Hz Şems arasındaki hadiseyi ben çok anlattım ama mürşidi olmayan anlayamaz kızım. Yani mürşit sevgisi olacak. Mürşit kim? Ben mesela lisedeyken tarih hocama âşıktım Emin Oktay bey. Kendisi 90 yaşındaydı. “Aşk nedir?” desen belki hala o duygularımı hatırlarım. Tarihi bilgisi kuvvetli ve güzel anlatıyor diye bir hocaya âşık oluyorsan, sana Allah yolunu ve Allah’ın hakikatini anlatan ve tek gayesi bu olan öğretmene hürmet duymaz mısın? Saygı ve sevgi duymaz mısın? Ondan ayrılmak ister misin? Ama tabii sen insanlara cinsel bakıyorsan, her sevgiyi cinsel göreceksin. Ne yazık ki cehaletimiz var kızım. Kendi değerlerimizden bihaberiz. Mirasyedi gibi değerlerimizin üstüne oturmuşuz bu değerleri hakkımız sanıyoruz. Maalesef ilkokula dönüp Budistlerdeki tasavvufu arıyoruz.

Instagram sizi günaha sokabilir

“İnsanın geninde inanma ihtiyacı var”

-Belli yaş aralıklarında inanma dürtüsü ki günümüzde artık 30’larda başlıyor, neden artıyor?

Zaten insanın geninde, şimdi de ispatlandı inanma ihtiyacı var, öyle doğuyor. Ateizm de bir inançtır, neye inanacaksan artık. Peygamber efendimiz bir hadisinde “Taşa bile biat etsen seni Allah’a götürür” diyor. Dolayısıyla bu dürtünün neticesinde arayışa giriyor insanlar. Bir de tatmin olmuyorlar. Yani geçici zevkler insanı mutlu etmiyor. Kalıcı ve baki bir zevk arıyorlar. O da imanda tabii. Onun için arayışlar artıyor.

-Bugün insanlık İslam’ı doğru yaşıyor mu?

Dinimizin bugünkü uygulanışı İslam mıdır? Hayır, değildir. İslam dini güzel ahlaktır, cihat insanın nefsiyle yaptığı savaştır, gidip etrafıyla yaptığı savaş değil. Mücadele vereceksin, nefsinle savaşacaksın. Kendini oruca, sıkıntıya alıştıracaksın. İşte insan ancak o zaman gerçek Müslüman olma kabiliyetini elde eder. Gerçek Müslüman başkasıyla meşgul olmaz. Yalnız kendini adam etmekle meşguldür. Öyle kimliğinde Müslüman yazmakla Müslüman olunmuyor.

-Beddua etmek de çok kötü değil mi?

Çok günah. Eğer diyorsan ki “Her şey Allah’ın ismi” kime beddua ediyorsun o zaman? Direkt Allah’a.

-Sonra dönüp sana geliyor zaten!

E tabii çünkü Allah’a beddua ediyorsun. Herkes bu dünyada vazifeli herkes, şaki de, katil de, hırsız da hepsi vazifeli. “Herkesi sevin” demiyor ama “Vazifesine hürmet edin, o da vazifesini yapacak” diyor. Şimdi Ebu Cehil eğer peygambere muhalefette aşırıya gitmeseydi, peygamberin o nur gibi güzelliği nasıl ortaya çıkacaktı? Firavun aşırıya gitmeseydi Musa’nın güzelliği nasıl açığa çıkacaktı? Belki de seni zorlayan bir arkadaşın da senin güzelliğini ortaya çıkarır.

“Başkasında gördüğün hata sana aittir”

-Büyük konuştuğun ya da birinde eleştirdiğin her şey mutlaka başına geliyor, onu yaşamadan ölmüyorsun. Neden?

Din bize şunu öğretiyor: başkasında gördüğün hata ayna gibi sana aittir. Hocama dedim ki; “Ben kıskanç değilim ama karşımdaki insanın kıskanç olduğunu görüyorum” o da “İçinde meyil vardır, çıkar o ortaya” dedi. Demek ki, başkasında gördüğümüz her hata kendi hatamız. Şimdi onu kötülediğimiz zaman aslında kendimizi kötülemiş oluyoruz. O nedenle kınadığını yaşamadan gitmiyorsun. Hem kendini kötülemiş oluyorsun ama başkasını da kötülemiş olduğundan, kul hakkı da yiyorsun.

-Asla yapmam dediklerimiz peki?

Asla lafı da “Ben yapıyorum” demek. Hâlbuki yapan da yaptıran da Allah. Bizde hiçbir güç ve kuvvet yok. Onu bilsek böyle büyük konuşmayız zaten.

-Evlada anneye babaya aşırı düşkünlük bunlar normal mi? Ölümün karşısında nasıl durmalıyız?

Normal aslında fakat tapmayın diyor Allah. Düşkün olun tapmayın, düşkün olmazsan çocuk bakamazsın ki!

-Tapmak derken neyi kastediyorsunuz?

“O olmazsa ben mahvolurum, illa benim istediğim gibi olacak”, “Benim istediğim kızla evlenecek”, “Bu benim hayatım, devamlı onu kontrol altında tutayım”, “Acaba nereye gitti, ölür mü kalır mı?” Bütün bunlar bağımlılıktır. Allah’a emanet etmek gerek. Halil Cibran’ın “Ermiş” kitabında çok önemli bir örneği var: “Karı koca beraber bir mabet kuruyorsunuz, iki sütun, bu sütunlar birbirine yapışırsa mabet çöker, aradan Allah aşkı geçecek kadar bir mesafe bırakın o zaman çökmez” diyor.

-Günümüzde boşanmalarda çok büyük bir artış var. İnsanlar birbirlerine karşı tahammülsüzler. Neden?

Biz analar çok yanlış eğitim verdiğimiz için. Bir kere egoist çocuklar yetiştiriyoruz. Her istediklerini veriyoruz, onun için de hiçbir zaman tatmin olmuyorlar. Şimdi kızım evlilik nedir? Kuran-ı Kerim karı kocayı zevç ve zevce diye anlatıyor. Ne demek biliyor musunuz? Ayakkabının iki teki, demek. Hiçbir zaman birbirine eşit olmuyorlar ama bir yolda gideceklerse biri olmadan öbürü gidemiyor. Eğer hakiki zevç ve zevce olmayı başarabiliyorsanız o evlilik yürüyor. Yani el ele verip, ideale doğru yürümek gerek. Ama siz ikiniz devamlı birbirinize bakıyorsanız, başka kimseyi görmeden, o zaman kusur da görürsünüz.

-İslam’da flört yasak mıdır?

İslam’da Allah’ın ahlakına bir halel getirmemek şartıyla her türlü dostluk, arkadaşlık, okumak, üniversite okumak şart kadınlar için. Orada erkek arkadaşlarınız var. Belki de kadınlardan daha çok anlaşıyorsunuz. Orada işte ahlaki değerleri korumakla beraber her tür birliktelik İslam’da mubah ve sevaptır.

“Kadir Gecesi dünya demektir”

-Kadir Gecesi’ni siz çok güzel anlatıyorsunuz. Nedir “Kadir Gecesi’nin anlamı?

Gece zorluklar demektir, dünya demektir. Ayların en zoru malum Ramazan ayıdır çünkü nefsinle mücadele ediyorsun. Dikkat edersen son üçte birinde en zor zamanda Allah tecelli ediyor, bütün ilmini sana yolluyor ve onu kalbine mıhlıyor. Bunu bir gecede toplamalarının sebebi bütün İslam âlemi aynı anda ibadet etsin de enerji birden yükselsin diye, yoksa o 10 gecenin herhangi biridir Kadir Gecesi. Bin aydan daha hayırlı bir gecedir. Ama Mevlana diyor ki; “Kuran gelin gibidir, yüz görümlüğü vermeyene peçesini açmaz”. O halde nefsinle mücadele edeceksin, terbiye olacaksın, Ahlak-ı Muhammedî için çalışacaksın ki Kuran’ın hakikati kalbine insin. Kadir Gecesi Allah’ın kadrini ve kıymetini bilmemiz gereken gecedir. İbadetle, hizmetle geçirilir. Mesela biz kimsesiz çocuk yurtlarına gideriz, orada iki yetim başı okşarız, onlara hizmet ederiz, sonra ibadete gideriz. Bir garibin gönlünü alırız. O şekilde idrak etmek lazım. Çünkü ibadet kelimesinin anlamı sizi Allah’la beraber kılan her hadiseyi benimsemektir.

-Dualar da çok önemli değil mi hocam, nasıl dua etmeliyiz?

Samimi. Allah samimi insan istiyor. Duanın ana gayesi şu: “Kadir sensin, ben de bir güç yok, onun için sana sığınıyorum”. Bir diğer özelliği de siz bana dua edeceksiniz, ben size dua edeceğim bu şekilde dualar daha çok kabul olur.

-Evet, neden başkasına ettiğimiz dualar daha çok kabul oluyor?

Çünkü ayete dayanıyor: “Bana kendi için günaha girmemiş bir ağızla dua et”.

-Bu kitabı neden yazdınız? Hangi boşluğu doldurmak istediniz?

Çünkü fıkıh hadis gibi derslerin tasavvufi anlamlarını yazmak istedim. İnsanlar idrak etsin de sevsin o dersleri diye. Çünkü hadiste peygamber sözleri var. Onları kalıplaştırmadan iç manalarına girerek anlatmak gerek. Peygambere soruyorlar “Bu dünyada garip kimdir?” diye “Benle Kuran ikimiz de ellenmiyoruz” diyor.

-Kurduğunuz Tasavvuf Enstitüsü’nü biraz anlatabilir misiniz Hocam?

Kenan Rifai hocamın 1920’lerde söylediği “Tasavvuf üniversitelerde öğretilecektir” gayesini vizyon ettik. İlk önce benim de 10 yıldır dersler vermekte olduğum North Carolina Üniversitesi’nde ardından, Çin’de Pekin Üniversitesi’nde İslam Araştırmaları Kürsüleri açtık. Buralarda çok verimli çalışmalar yapılmakta. Sonra YÖK’ ün büyük desteği ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan hocamızla birlikte Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nü kurduk. Ardından da Japonya’da Kyoto Üniversitesinde bir Tasavvuf Araştırmaları Merkezi oluşturduk. Şu an enstitüde 100’ün üzerinde master öğrencimiz var. Program, Temel İslam Bilimleri’nden tefsir, hadis, fıkıh, kelam, İslam felsefesi konularını içeren ve Arapça’yla desteklenen Bilimsel Hazırlık ile başlıyor. Bu yaz da uluslararası bir Yaz Okulu düzenliyoruz, tarihleriyse 16-29 Temmuz. İslam çalışmaları alanında tüm dünyanın hürmet duyduğu profesörler William Chittick, Sachiko Murata, James Morris, Muhammed Rustom, Carl Ernst gibi hocalar dersler verecekler. Enstitü tüm kadrosuyla programda yer alacak. Aynı zamanda Rektör Danışmanı olan Mahmud Erol Kılıç Enstitü’nün bu çalışmasında da dersler verecek ve yaz okulu süresince halka açık konferanslar da yapılacak.
http://tasavvuf.uskudar.edu.tr/