11.12.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Albert Einstein Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Davranış Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Toksöz Bayram Karasu'nun yazdığı ve ABD'de best seller olan "The Art of Serenity" kitabı "Huzurlu Yaşama Sanatı" (Boyner Yayınları) adıyla Türkçeye de çevrildi. Doğduğu Erzurum'u 50 yıl sonra ziyaret eden Karasu, kitabıyla ilgili sorularımızı yanıtlarken çiftlere, kendilerini sekse değil sevgiye odaklamalarını tavsiye etti. Sağlıklı bir birliktelik için eşlerin birbirini çok iyi seçmesi gerekiyor. Halk arasında söylenen "Anasına bak, kızını al" deyişi çok doğrudur. Ama sadece anasına değil, babasına da bakmak gerekir. Hangi aileden geldiği önemlidir. Evlendikten sonra birbirinize saygı gösterin. Bize seksin çok önemli olduğunu öğretiyorlar. En büyük aşk ile dolu olan çiftler bile bir süre sonra seks yapmaktan bıkmaya başlar ve bir başkasıyla birlikte olma ihtiyacı duyarlar. Bu yüzden kendinizi sekse değil, sevgiye endeksleyin. İyi birer arkadaş olun. Evlilikte en önemli unsur nedir? "Sevgi mukaddestir" ABD'de evliliği yürütemeyenlerin yüzde 55'i boşanmış, yüzde 30'u ise çevre baskısı ve diğer faktörlerden dolayı boşanmaya cesaret edememiş. Evlilikte yaşanan sorunlara karşı en önemli davranış biçimi hoşgörü yöntemidir. Evliliğin yürümesi için eşler, yaptıkları hatalardan dolayı birbirlerini mutlaka affetmeli ve o olayı da unutmalıdır. Aradan üç-beş yıl geçtikten sonra "Sen işte böyle yapmıştın" demek, o olayın affedilmediğini, unutulmadığını ortaya çıkarır. Bu eşler arasında huzursuzluk yaratır. Eşler birbirlerinin hatalarına katlanmak zorundadır. Bunun için "Affet ve unut" evliler için bir slogan olmalıdır. Evliliğin uzun süre devam etmesi için nelere dikkat etmek gerekiyor? Ben kitabımda, mutluluğun para, ev ve arabalarda olmadığını anlattım. Huzur için, insanları, işimizi, çevreyi ve ait olmayı sevmemizin gerekli olduğunu söyledim. Sevginin mukaddes olduğunu ifade etmeye çalıştım. Amerikalılar, Avrupalılar mutlu kişiyi aldığı eşyalarla ölçerler. Yani, "Ne kadar büyük evleri, ne kadar güzel arabaları var" diye. Oysa huzur Erzurum'da, Pasinler'de "almak" değil "olmak"tır. Sevmek, sevilmek, cömert olmaktır. Ben huzurlu olmak için çalışıyorum. Aldıklarınızın bir bölümünü muhtaçlara verirseniz mutlu olabilirsiniz. Günümüz dünyasında insanlar mutlu değil. Çünkü onlar sadece yeni bir araba veya ev aldıkları zaman küçük bir sevinç yaşıyorlar. Aradan bir-iki gün geçtikten sonra yeni şeyler almak istiyorlar. Huzurlu yaşama sanatı nasıl bir şey? İnsanlar genellikle mutluluğu hiç olmadık yerlerde ararlar. Mal, mülk, para ve iktidar elde ederek içlerindeki çatışmayı çözmeye çalışırlar. Ama sonunda elde ettikleri şey tatminsizlik ve eksiklik hissidir. Aradıkları ancak kolayca dile getiremedikleri "şey" ise ellerinden sürekli kaçıp gider. Evlenir, boşanır, aşk maceraları yaşar, yaptıkları işleri, yaşadıkları kentleri değiştirirler. Ama her değişiklikle birlikte mutsuzluğun ve huzursuzluğun geçici olarak azaldığını, iç kemiren bir hoşnutsuzluğunsa geri geldiğini görürler. Ruhunuzun derinliklerine dalarsanız, kendinize huzurlu ve sakin bir hayat bulursunuz. Kişinin en büyük hayali zengin olmak değil midir? Başkalarını sevmek, çalışmayı sevmek, ait olmayı sevmek, kutsala inanmak, birliğe inanmak ve değişmeye inanmaktır. Huzuru arayanlar için bir reçete söyler misiniz? Mutluluğa ve huzura giden yolun bir sonu ya da bitiş çizgisi yoktur. Yalnızca başlama noktası vardır. Bulunduğunuz nokta ise başlamak için en iyi yerdir. Mutluluğun sonu var mıdır? "Ruhun derinlik yolları bazen çok ayartıcı yerlerden geçer" Sevmek herkesi olduğu gibi sevmektir. Akıllıyı, akılsızı, zengini, fakiri, güzeli, çirkini sevmektir. Sevmeyi bilmiyor muyuz? İşinize şevkle dalarsanız gerçek kendinizi bulursunuz. Ruhun derinlik yolları bazen çok ayartıcı yerlerden geçer. Durmayın, dalın. Çalışmayı sevme ilkesini açıklar mısınız? Ait olmak kendinizden belli ölçüde feragat etmek ve ortak yaşamla ilgilenmektir. Kendi başarınızı değil, toplumun başarısını hedeflemektir. Ait olmayı sevmekle neyi anlatmak istiyorsunuz? Sağlık, hastalık, acı, neşe, keder, kayıplar, başarılar ve yenilgiler dahil bütün deneyimler kutsaldır. Kutsala inanmak nedir? Bu hepimizin bir bütün olduğumuzu hissetmektir. Ya birliğe inanma ilkesi? Bu ruhsal devamlılığa inanmaktır. Yaşlanmak ölüm, doğum ve yenileme devrinin bir parçasıdır. Değişime inanmak nasıl olur?