31.03.2024 - 01:00 | Son Güncellenme:
ALİ EYÜBOĞLU
ALİ EYÜBOĞLU-Röportajdan sonra oyunu izledim, seyircinin “Veda” ekibini ayakta alkışlamasına ve Leyla Feray’ın YEKÜV’den ’Yılın En Başarılı Genç Tiyatro Oyuncusu Ödülü’ alışına tanıklık ettim.
*Google beni yanıltmadıysa 1966’dan bu yana 48 film ve dizide, 28 tiyatro oyununda oynamışsınız, doğru mu?
Nevra Serezli: En ufak bir fikrim yok, senden öğreniyorum. Ama benim tahminim tiyatro oyunum daha fazla, filmim az. En fazla 15 - 18 filmim vardır. Dizi var çok. Çok reklam, çok dublaj var benim hayatımda önemli yer eden. Metin’cim (Serezli) bunları hesaplayacaktı, ömrü yetmedi. Kendi listesini yaptı, bana sıra gelmemişti. Bir gün bütün arşivi çıkarıp, oyunlarım ve filmlerimi listelemek stiyorum. Hatta geçenlerde “Şu filmde Nevra Serezli var,” dediler, ben filmi bile hatırlamıyorum. Geriye dönüp baktım; Sadri Alışık ve Feridun Karakaya ilk çektiğim komedi filmlerinden biriymiş. Çok eski oldukları için o kadar iyi hatırlayamıyorum ama sayı hiç önemli değil, bende yarattıkları etki, aşk, mutluluk ve başarı önemli…
*58 yılda kaç karakter canlandırdınız, onlar sayesinde kaç yat, kat veya apartman aldınız?
Nevra S.: O kadar çok ki saymadım. Sadece 11 senem oyunsuz geçti. ‘Altı Haftada Altı Dans Dersi’nden sonra piyes bulamadığım için bir de Murat’ı ve Selim’i doğurunca ara verdim. Ömrümün 30 küsur senesi tiyatroda, uçamadığım için otobüsle gidip – geldiğim turnelerde geçti. Benden fazla oynayan belki bizim kuşaktan vardır.
*Kaç yat, kaç kat soruma cevap vermediniz?
Nevra S.: Ben de kaç kere yattın, kalktın, oyun oynadın anladım onu. Nerede yat, apartman? Aslında senin esprili anlatım tarzına ekranlardan alışkınım, ama bunu çözememişim. Tabii bir evim, bir de yazlığım var ama yatım yok!
İz bırakan oyunlar
*Şimdiye kadar canlandırdığınız karakterlerden sizde iz bırakanlar olmadı mı?
Nevra S.: Çok var. Şöyle kısaca özetleyeyim. İlk tiyatroya başladığımda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Genco Erkal’la “Durdurun Dünyayı İnecek Var”da beş ayrı tipi oynamıştım. Beni çok etkileyen tabii ki “Hisseli Harikalar” oldu, arkasından “Geceye Selam” geldi. Haldun’un benim için yazdığı “Yolun Yarısı”nda da aynı anda iki farklı karakteri oynuyordum. Biri kapıdan çıkıyordu, diğeri öbür kapıdan giriyordu. Kıyafetimi, peruğumu ve konuşma tarzımı değiştirmem 17 saniyeyi alıyordu. “Nevra bu oyunda çok iyi, ama öbür kadın da fena değil” yorumları bile yapılmıştı. Yeminle… Sonra 1991’de çok sükse yapan “Çılgın Sonbahar” var, dört sene oynadık. Cihan Ünal’la “Altı Haftada Altı Dans Dersi” de büyük sükse yaptı, dört sene sürdü. ‘’Ağaçlar Ayakta Ölür” ise beş senedir sürüyor. Bunlar beni biraz zorlayan ama seyirciden büyük reaksiyon ve ödüller aldığım beni çok mutlu eden işler.
*Tiyatrokare’nin “Veda” ve “Ağaçlar Ayakta Ölür” oyunlarını peş peşe oynuyorsunuz. Hiç rolleri, replikleri karıştırdığınız oldu mu?
Nevra S.: Bir gün birini, ertesi gün diğerini oynuyorum neredeyse ve hiç öyle bir durum olmadı. Hâlâ çözebilmiş değilim bunu. Beynimiz bilgisayar gibi, bir tarafa bastığın zaman o oyun başlıyor, gidiyor ve hiç aksamıyor. Diğer tarafa basıyorsun, öbürünü oynuyorsun. İkisinde de gri peruk kullanıyorum. Birinde peruğun modeli başka, diğerinin başka. Peruğu taktığım anda beynim bugünkü oyun bu diyor ve roller karışmıyor. Bu nasıl oluyor da karışmıyor çözemdim. Bana has bir şey değil herhalde. İki oyunda da aynı yaşı oynamama rağmen ikisinin vücut dilinde çok büyük farklılıklar var. “Ağaçlar Ayakta Ölür”de bastonlu yürüyen, biraz kendini bırakmış bir kadını oynuyorum. İzleyip, “Ya Nevra da çok çökmüş” diyenler oluyor. Finalde bir ufak hile yapıyorum Nevra olarak kendi enerjimle çıkıyorum ve “Oh neyse öyle değilmiş” dedirtiyorum.
“Uçak fobim yüzünden çok fırsatlar kaçırdım”
*Nevra Hanım, uçak fobiniz yüzünden yaşadığınız çileler ve kaçırdığınız fırsatlar neler?
Nevra S.: Mesela dün 10,5 saat gemiyle Mersin’e, sonra İstanbul’a arabayla yolculuk yaptım ve 22 saatim yollarda geçti. Çekilecek çile mi? Değil ama önüne geçemiyorum uçak fobimin. Üstelik 18 yaşında Amerika’ya gitmiştim. Sonra birkaç kez kere Londra’ya gittim. İngilizce müzikal oynadım. Uçakla ilgili bir sorun da yaşamadım ama birden bir fobi geldi. Uçak fobim yüzünden maddi olarak da çok imkânlar kaçırdım. En basitinden Bodrum’dayım, birdenbire bir reklam dublajı geliyor. Uçakla gidip birkaç bin lira kazanıp geri gelebilirim. Uçamam, beni affedin deyip reddettiğim çok olmuştur. Gençliğimde tatil bölgelerindeki beş yıldızlı otellerden sunuculuk teklifi gelirdi, onlara da gelemem diyordum. Sorduğun yatları, katları bu sayede alabilirdim ama hiç de gocunmuyordum. Elimde değil uçak korkusu…
“Leyla’yı hep takip ediyordum”
*Bu projeyle ilgili teklif geldiğinde ve “Nevra Serezli de var” dediklerinde ne düşündün? İlk oyununda tiyatronun duayeniyle aynı sahneyi paylaşacak olmak korkutmadı mı seni?
Leyla F.: Aslında beni bu role öneren kişi Nevra Serezli’ydi. O sırada dizim devam ettiği için o ulaşılamıyor bana. Aradan aylar geçtikten sonra başka biri ulaştı…
Nevra S.: Nedim Saban, “Genç bir oyuncu lazım, kimleri önerirsiniz?” dediğinde herkes aklındaki ismi söyledi, ben Leyla Feray’ı yazdım. Uzunca bir süre ulaşamadıklarını söylediler. Diğer arkadaşların önerdiği isimlerden gelenler oldu, kendileri turne yüzünden vazgeçti, ama kısmetten öteye gidilmiyor. Zaman geçti geçti, “Leyla Feray müsait konuşalım mı?” denildi, havalara uçtuk hepimiz.
Zaten annesi benim çocuklarımla yazlıktan komşu, birlikte yıllarımız geçti. Anneannesi yazlıktan en yakın arkadaşımdı. Leyla’yı hep takip ediyordum. Güzelliğine hayran olduğum için bütün dizilerini izledim. Güzel insanı severim, sahnede de güzel insan olması gerektiğine inanıyorum. İltimas yaptın mı? Yaptım, ama ben onun yeteneğine inandığım için ismini verdim.
* İlk tekliften kaç ay sonra oldu bu?
Nevra S.: Leyla sen hatırlıyor musun?
Leyla F.: Siz Eylül gibi başlamışsınız, ben görüştüğümde Şubat’tı.
Nevra S.: Onca aday geldi gitti olmadı. Çünkü bizim oyunumuz Leyla’yı bekliyordu.
Leyla F.: Nevra Serezli’yle oynayacağımı öğrendiğimde korku değil, heyecan duydum. Çünkü o benim için sonsuz bir ilham kaynağı. Onu sahnede izlemek de bana çok şey kattı. Sayesinde bunu fırsata çevirmiş oldum. Nevra Abla’nın olması ve hikâye cezbetti beni. Biraz da dizilere ara vermek istediğim bir dönemdi…
Nevra S.: Şunu vurgulayalım bir daha dizi yapmayacak gibi bir durum da yok. Kızın işlerini de engellemiş olmayalım. İkisini de yapabilir. Dizi yüzünden tiyatroya ara verirse Leyla’ya günah olur. Hangi kelimelerle methedeyim onu... Leyla, çalışkanlığı, disiplini, kulisi, ilk günden beri ezberini yapıp hazır gelmesiyle mükemmel bir genç oyuncu. Çok teşekkür ediyorum, çok büyük gurur. Gerçekten öyle.
Hobileri çok farklı
*Hobileriniz neler? Var mı hobiniz?
Nevra S.: Çok beceriksizim. Yün öremem, dikiş dikemem, tığ işi veya resim yapamam. Yemekle biraz aram iyidir, yemek yapmayı severim. Yeni şeyler denemeyi severim. Aşırı derecede yerli – yabancı film ve dizi izlerim. Kitap okumayı severim, otobiyografiyi çok severim. Son hobim de torunlarımla ilgilenmek.
Leyla F.: Hobilerim sanatın çoğu dalı. Fotoğraf çekmek, resim yapmak, şimdi de seramiğe merak saldım.
“İlkokul ve lisede hep tiyatrolarda oynadım”
*Oyunculuğa 2013’te başladınız, 8 dizi ve 2 filmde oynadınız, “Veda”yla tiyatroya ‘merhaba’ dediniz. Tiyatro için teklif geldiğinde bunu nasıl karşıladınız?
Leyla Feray: Benim aslında bu mesleği seçmem ve oyuncu olmayı istemem ilkokuldan beri tiyatro sayesinde oldu. Çünkü ilkokulda, lisede hep tiyatrolarda yer aldım. Ama sonrasında bunu mesleğe dönüştürüp dönüştürmeyeceğimi çok bilmiyordum. Ta ki Koç Üniversitesi’nde kamera arkası bölümünü okuyana kadar. Sonra bir şekilde kendimi kamera önünde buldum. Üniversiteyle ikisi eş zamanlı gitti. Tiyatro teklifleri hep geldi ama hem doğru projeyi, hem o zamanı ve cesareti bulamıyordum bir türlü. Ama hem Nevra Ablanın bu projede olması hem hikâyesi hem rol hem de zamanlaması çok uydu bana. Bütün bu bileşenler olunca da “Veda”yla beraber bu cesareti gösterdim ve bu projeye dahil oldum.
Nevra S.: Bizim de büyük şansımız oldu gerçekten.
Leyla F.: Çok teşekkür ediyorum.
*Oraya tekrar döneceğim, üniversitede kamera arkası okudunuz, kamera önüne geçişiniz nasıl oldu?
Leyla F.: Aslında kamera önü hep ilgimi çekiyordu. Zaten çevremde de çok fazla sanatçı ve oyuncu vardı. İlkokuldan beri istediğim ve bu yüzden de çevremdeki oyuncuları da gözlemlediğim zamanlar oldu. O zamanki menajerimin beni cesaretlendirmesiyle adım attım diyebilirim. Nasıl olsa kamera arkasını okuyordum. Kamera önüne de bir şekilde geçtim ve her şey çok hızlı bir şekilde ilerledi. Şanslıydım aslında bir noktada. Öyle diyebiliriz.
Nevra S.: Birazcık da güzelliğinin faktörü var tabii.
*Peki, üniversitede okurken hedefiniz neydi, şimdi ne?
Leyla F.: Koç Üniversitesi’nde okurken sanatın her alanıyla çok ilgiliydim. Resim yapmayı çok seviyorum. Hatta “Camdaki Kız”da resim yaptım, sonra sergilendi. Sadece kamera arkası okumadım, oyunculuk dersleri de aldım. “Ya nefret edeceksin ya da çok seveceksin” dediler, ben de çok sevdim. Çok çalıştım, okulla işi bir arada götürdüm ve üstesinden geldim.
*Koç’ta burslu mu okudun, paralı mı?
Leyla F.: Bursum yoktu, paralı okudum. Çok fazla arkadaşım oradaydı ve istediğim bir üniversiteydi gerçekten. Hocaları olsun, kampüsü olsun. Sadece kamera arkası ve resim değil, senaristlik hatta gazete yazarlığı dersi bile aldım.
*Koç Üniversitesi’ni bitirip tiyatrocu olan ilk insan olabilirsin.
Leyla F.: Çok fazla oyuncu var, ama tiyatrocu çıkmadı galiba.