Pazar“Güldürmek için yaşıyorum”

“Güldürmek için yaşıyorum”

20.11.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Geçtiğimiz hafta “Soytarı Özgürlüğü” isminde bir kitap çıkaran oyuncu Nursel Köse “Ben güldürmek için yaşıyorum. İnsanların gülmesinden ve gülümsemesinden çok mutlu oluyorum” diyor

“Güldürmek için yaşıyorum”

Her pazartesi binbir deliliğiyle evlerimize misafir olan, Endemol Shine Türkiye’nin dizisi “Paramparça”nın Keriman’ı olarak izliyoruz Nursel Köse’yi. Kendisi de en az karakteri kadar renkli biri. Bu, röportaj yapmamıza vesile olan yeni kitabının isminden de belli zaten. Geçtiğimiz hafta Destek Yayınları’ndan “Soytarı Özgürlüğü” ismini verdiği kitabı çıkan Köse, “Ben o içimdeki soytarıya yapışanlardanım çünkü gülmenin hayatımızda, yemek kadar, uyku kadar önemli bir bedensel işlev olduğuna inanıyorum” diyor.

Haberin Devamı

Kitabınız çıktı nasıl hissediyorsunuz?

Kitapla görücüye çıkmak farklı. Oyunculuk yaparken başka kişilerin senaryosunu, yarattığı karakterleri sahneliyorsunuz ama kitap baştan sona tüm sözleriyle bana ait. İnsanlar beğenecek mi büyük bir soru işareti.

Ne anlatıyor kitap?

Kitaptaki hikayeler; anekdotlar, skeçler veya küçük oyunlar halinde yazdığım şeyler. Yani aynanın önüne geçip oynayabilirsiniz. Komedi oyunculuğu üzerine çok workshop yaptım. Oralarda gençlere anlattığım şey şu: “Ana kahramanımız içimizdeki soytarıdır. Onu keşfedemez, özgür bırakamazsak özgür bir komedyen olmamız da mümkün değil.” O soytarı bizim şizofrenik yanımız yani.

Kitabın adı nereden geliyor?

Biliyorsunuz soytarılar kralın karşısında kellesi gitmeden her şeyi konuşabilen, kritik edebilen tek canlı. Bunu da mizah gücüne borçlu. Mizahın kendine has, ona açılmış bir özgürlük kapısı var. Ben de içimizdeki çocuk yerine içimizdeki soytarıyı keşfetmenin komedi oyunculuğunda çok mühim olduğunu düşünüyorum. Komedinin kalplere açtığı bir kapı var, dramla yapamadığınız şeyleri komediyle çok rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Çat kapı girebiliyorsunuz insanların ruhuna, hayatına. Orada da sınırsız bir rahatlık ve özgürlük söz konusu. Ondan esinlenme, faydalanma, soytarının özgürlüğüne doğru ilerleme isteğinden geldi adı da.

Haberin Devamı

“Bütün kapılarımı gülerek açtım hayatta”

Sizin için komedi biraz daha farklı bir yerde sanırım...

Ben güldürmek için yaşıyorum. İnsanların gülmesinden ve gülümsemesinden çok mutlu oluyorum. Farklı kapılar, perspektifler açılıyor. Hele de her gün farklı kederli şeyler yaşadığımız ortamda insanların yüzünde sıcak bir gülümseme oluşturmak çok arzu ettiğim bir şey.

Kitapta her konu başlığı altında anlattığınız şeyi tanımlayan bir sözcüğün açıklaması var...

Evet, komedi sözlüğü diyorum ona. Almanca ve Türkçe’de komediyle ilgili hangi kelimeler var diye bir araştırma yaptım. Aslında kendim için yaptım, mizah, hiciv, kara mizah ne demek onu araştırdım. Sonra bunları atacaktım ama o kadar çok hazırlopçuyuz ki bir de böyle kitaptan okuyalım dedim.Hoş da oldu sanırım.

Haberin Devamı

Kitaba “Dünya bir karnaval yerine dönüşsün isteyenler, içindeki soytarının şarkı söylemesine izin verir” diyerek başlamışsınız. Biz pek izin vermiyoruz buna galiba...

Bu, toplumlarda gülmenin nasıl karşılandığına bağlı aslında. Gülen toplumlar bizden rahat. İzin vermemiz lazım çünkü oradan inanılmaz şarkılar çıkıyor. İçimizdeki o soytarı, bir sürü özelliğimizin toplandığı muzip yanımız. Gülerek, olumlu bakmak çok önemli. Ben bütün kapılarımı gülerek açtım hayatımda. Suratsız olduğumda işlerimin iyi gitmediğini görüyorum.

Kitapta sekse dair de gayet açık ifadeleriniz var. Bunları yazarken bir çekinceniz oldu mu?

Kendi kendime sansür yapmadım. Dozajımı kendi ahlakıma göre ayarladım. Cinselliği normalize etme amacıyla kitaba koydum. Üzerinde konuşabilmeyiz çünkü ama kadının tabu olduğu toplumlarda seks de tabu oluyor maalesef.

“Sahneyi özledim”

“Paramparça” üçüncü sezonuna girdi. Güzel geri dönüşler oluyor mu?

Her hafta çok farklı çalışıyorum. Üzerine tuz biber eklemeye gayret ediyorum. Keriman da her seferinde farklı çıkıyor. İnsanlar da bıkmıyor. Mutlaka bir gün unutulacaktır ama ben onun insanlarda yarattığı sevgi durumundan çok mutluyum.

Haberin Devamı

Almanya’da tiyatro yaptığınızı biliyoruz. Burada yapmayı düşünmüyor musunuz?

Düşünüyorum. Sahneyi inanılmaz özledim. Ufaktan başladım da çalışmalara. Bence ülkemizde kadınlar çok az konuşuyor. Kadınların daha fazla konuşmasının önünü açmak istiyorum. Komediyi kadından duymaya pek alışık değiliz. Bunu kırmak için kendimin yazıp, oynayacağım bir stand-up düşünüyorum.

Sinema peki?

Ocak ayında vizyona girecek bir filmim var, “Cehennem / Die Hölle”. Kahramanı bir Türk kadını olan gerilim filmi. Viyana’da çektik, yönetmenimiz de Oscar’lı yönetmen Stefan Ruzowitzky (“Kalpazanlar”).

“Kan grubuma göre besleniyorum”

Klişe olacak ama gerçekten çok zayıfmışsınız...

Evet, sokakta da görenler hep “Aa bu ne?” oluyorlar. Hayatımda hiç diyet yapmadım ama yediklerime dikkat ediyorum, kan grubuma göre besleniyorum. 10 yıl kadar önce sigarayı bırakınca kilo aldım ve ne yapsam gitmiyordu. “Tibet’in 5 hareketi / Tibet’in gençlik pınarı” diye bir şey var onu yapıyorum.

Haberin Devamı

Uzun süreli bir ilişkiniz var. Bir de sizden dinlesek nasıl gidiyor?

Müzisyen kendisi (Ulrich Mertin). Hezarfen Ensemble diye bir topluluk kurdular, çağdaş müzik yapıyorlar. Sahne korkusu hakkında bir seminer veriyor. O da burada huzurlu olduğu için birbirimizi taşımak zorunda kalmıyoruz. Huzurlu olunca eve de o yansıyor.

Evlilik peki?

11 yıldır birlikteyiz işte. O kurum, imza olayı, birine hayatınla ilgili “hep seninle kalacağım” sözünü vermek, onun da bana vermesi çok ağır geliyor. Bu sözün tutulmadığını da biliyorum. O sözü vermeden daha dengeli, daha sağlıklı, dikkatli olduğumuza inanıyorum.