31.01.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
Mehmet Tez
Son zamanlarda ne zaman televizyonu açsam bir adet “baba”yla karşılaşıyorum.
Orhan baba Vodafone reklamında bize internet sitesi aboneliği satmaya çalışıyor.
Müslüm baba kredici olmuş. “İhtiyacın varsa kredi al” diyor.
Ferdi baba şovmen oldu. Kanal 7’yi açıp yeteri kadar beklerseniz muhakkak ekranda belirip başlıyor ayar vermeye... Ayrıca dizilerde de rol aldığını biliyorum.
Ümit baba da son dönemde eski klasik şarkılarıyla yeniden popüler. Şimdi bize bisküvi satıyor (bayağı da iyi oynuyor bu reklamda ve ekran sempatisi çok yüksek bence. Bu potansiyelinin üzerine gitmeli).
Babalarımıza saygımız sonsuz, onlar kollektif belleğimizin birer parçası. Giyim kuşamlarıyla, şarkılarıyla, laflarıyla, tavırlarıyla, mimikleriyle bakışlarıyla onları klişeleştirdik. Popüler kültürümüzün birer parçası yaptık çoktan. Şimdi de bisküvi, ya da telefon hattı satmak için kullanıyoruz.
Tamam, hiç itirazım yok Mustafa Sandal, Nil Karaibrahimgil bu işten para kazanıyor onlar niye kazanmasın. Elbette olacak, helali hoş olsun.
Ama arabeske ne oldu? Cumhuriyet tarihinin en orijinal kentli müziği nerede? Bilen gören var mı? Madem bu kadar seviliyor, neden devamı gelmiyor?
Yeni Ferdi baba, yeni Orhan baba, yeni Ümit baba, yeni Müslüm baba kim? Neredeler?
Uzun zamandır yanıtını merak ettiğim soruları uygun birine sorar, onunla röportaj yapabilirdim aslında. Ama konuyu dağıtmak istemedim, bir kişiyle yetinmek istemedim. Aklıma gelen, bu işte bilgi sahibi olduğuna inandığım tanınmış-tanınmamış insanlara sordum. Arabesk manyağıyım diyen arkadaşlarıma sordum. Arabeski seviyorum diyen sıradan vatandaşa sordum. İstanbul’un muhtelif köşelerindeki haber kaynaklarıma sordum (bu haber kaynağı lafını çok seviyorum). Sirkeci, Tahtakale ve Karaköy’de seyyar satıclara sordum, sokağın nabzını tuttum (bunu da seviyorum). Eskiden beri arabesk dinleyenlere sordum, tanıdığım bildiğim müzik yazarlarına sordum. Çok ilginç yanıtlar aldım.
Ha bu bilimsel bir anket mi? Hayır. Ama her partinin kendi kafasına göre yaptırdığı seçim anketleri kadar da fikir verir yani genel gidişat hakkında. Notlarım şöyle...
Türkçe rock ya da pop dinleyenlerin büyük kısmı aslında arabeskçi
-Hakan Taşıyan arabeskte son parlayan yıldız. Bu konuda herkes hemfikir. Ama onun da devamını getirmediği görüşü hakim. Hem zaten Hakan Taşıyan adı çıkalı da 10 yıla yakın oldu. Klasik anlamda genç nesil arabeskçi sayılır mı emin değilim.
-Naim Dilmener de bu görüşte. Diyor ki “84 ya da Duman dinleyenler rock dinlediklerini söylüyor, halbuki bugün arabesk bu tip grupların müziklerinde devam ediyor.” Hakikaten de öyle. Bu örnekleri artırabiliriz. Emre Aydın’dan Gripin’e, Gece Yolcuları’ndan Manga’ya arabeskin farklı tonlarında gezinen bir sürü grup var. Doğrudan “arabesk dinliyorum” diyenlerin sayısı az belki ama Türkçe rock dinliyorum diyenlerin büyük kısmı aslında doğal arabeskçi.
-Rock’ta durum bu, peki popta farklı mı? “Hâlâ en iyi arabesk söyleyenler Sibel Can ve Ebru Gündeş” diyor mesela Ayşe Erdem. Böyle deyince garip geliyor kulağa ama doğruluk payı var. Çünkü Serdar Ortaç’tan Gülben Ergen’e pek çok sanatçı albümlerine klip çekilecek ve diskolarda çalınacak bir-iki şarkı koyuyorlar ama diğer şarkılar büyük oranda arabesk tadında ve dokusunda.
-Kibariye’nin yeri ayrı. Onun gibi bir sesin gelmediğini düşünenler çok fazla. Yeni bir Kibariye mi? Halen yok...
- Arabeskin artık çok satan bir müzik türü olmadığını söyleyenler de var. Halbuki arabeske her zamankinden fazla ilgi var şu anda. Yani klasiklere. Beyoğlu’nda ya da Kadıköy’de biraz dolaştığınızda raflarda “babalar” yanında Esengül’ün yeniden yayımlanan albümlerini, Hakkı Bulut’un “Klasikler 2005” ve daha pek çok derlemesini, Bergen’in geçen yıl yayımlanan “Kardeşiz Kader” albümünü, Cansever’in “Farklı Yorum” isimli albümünü ya da İbrahim Erkal’ın bir sürü albümünü ve daha fazlasını görmek mümkün. İbrahim Erkal’ın albümlerine ilgi var. Ama yeni isimler arıyorsanız, burada da yok.
Tezgahta Kürtçe albümlerin sayısı artmış
-Karaköy’de motorların kalktığı iskelenin karşı köşesinde el arabasında kaset satan İbrahim’in tezgahında, Eminönü altgeçitte ise olaylar biraz değişiyor. Buralarda Muhittin Seçen, Murat Yaman gibi isimler var. Elbette Sibel Can, Ebru Gündeş kasetleri her yerde. Orhan baba, Müslüm baba, babaları zaten onları saymıyorum bile... Bir de Kürtçe standı hayli geniş. Toptan Kürtçe türkü ve arabesk albümleri ya da içinde biri ki Kürtçe fantazi şarkı olan albümler var.
Bir de şunu söylemek lazım. Türkünün yeniden yükselişi söz konusu. Bu yeni bir şey değil gerçi, yıllardır var. Ama burada çok net görüyorsunuz. Şehre ait bir arabeskten ziyade türkü kasetleri çoğunlukta.
-Arabeskin yerini türkülere bırakmasının nedeni aslında şehirlilerin artık arabeski farklı müzik formatlarında dinlemeye başlaması. Anadolulu ise zaten arabeski dinlemedi. Bugün de sanılanın aksine arabesk yerine türkü tarzının ve halk müziğinin yükselmesinin nedeni belki bu.
-İbrahim Tatlıses, Hakkı Bulut, Kibariye, Cengiz Kurtoğlu, Mahsun Kırmızıgül, Cansever, Esengül, Bergen, İbrahim Erkal, Sinan Özen, Emrah, Ebru Gündeş, Sibel Can, Berdan Mardini, Ceylan, Alişan, Alihan, Hakan Altun, Ebru Yaşar, Bülent Serttaş, Nihat Doğan, Muhittin Seçen, Murat Yaman, Doğuş, Ferhat Güzel... Bunlar arabesk dendi mi raflarda yer alan isimler bugün İstanbul’un muhtelif semtlerinde.
-Dinlediğim en iyi yeni arabeskçi Hayko diye yanıt verdi birisi. “Ölüyorum”u dinledim. Hak verdim.
-“Prestij ekolü” eğer bir şekilde devam edebilse belki arabesk de klasik anlamda yeni nesilde devam edebilecekti diye düşünenler var. Prestij ekolü demek Topaloğlu ailesi, Özcan Deniz, Mahsun Kırmızıgül, Alişan ve arkadaşları demek.
-Kimi “O arabesk değil protest” dese de, arabesk aleminde Ahmet Kaya’nın yeri ayrı. Bunu anladım.
-Bugün şehirli olarak tanımlanan insanların kültürü, yaşam tarzı ve zevkleri klasik arabeskten daha farklı. Belki daha modern ve cilalı sound’lar istiyoruz. Daha iyi giyiniyor, daha lüks arabalara biniyor, modayı daha yakından takip ediyor, yurtdışına daha fazla çıkıyoruz. Ama işin aslı değişmiyor. Sadece takım elbiseli, bıyıklı adamlardan ziyade üzerinde tişört, elinde gitarıyla uzun saçlarını savurarak “damar” şarkılar söyleyen rock yıldızları istiyoruz belki de. Ya da Tarkan gibi görünen ama ille de bir noktada “off ulan off” dedirtecek pop yıldızları. Geçen yaz Rock’n Coke’taki Duman konserini görmeliydiniz. Yarım saat önce Brit gruplarıyla coşan, Amerikan rock’çılarıyla kendinden geçen insanlar Duman’da “Allah” çekiyorlardı. Hadisenin özü belki de burada gizli.
Babaların yeri doldurulamıyor
-Bir kere “Yeni nesil arabeskçilerden kimi beğeniyorsun?” sorusunu yöneltince insanlar önce bir duraksıyor. Düşünmeye başlıyor. Gözlerini sağa sola kaydırıyor, kafasını kaşıyor, sonra yutkunduktan sonra “yani bilmem ki” diyorlar. Genel izlenimim o ki, arabeskte yeni kuşak yok.
-Bunu şuradan da anlayabilirsiniz. Arabesk sevdiğini ve çok dinlediğini söyleyen birine kimi dinlediğini sorduğunuzda aldığınız yanıt Orhan Gencebay, Müslüm Gürses ya da Ferdi Tayfur oluyor. Bu tıpkı klasik müzik sevdiğini söyleyen birine hangi bestecileri dinlediğini sorup Mozart, Beethoven, Bach demesi gibi bir şey. E tamam da başka?
-Daha yeni isimleri tanıyan geniş bir kitle yok. Mesela Orhan babaya bayılan biri Muhittin Seçen’i tanımıyor. Ya da Müslüm babayı seven biri Murat Yaman’ı bilmiyor. İyi bir arabesk dinleyicisi olan
Ayşe Erdem sağ olsun beni hayli aydınlattı bu konuda. Ve yeni isimler saymanın mümkün olduğunu ama Orhan Gencebay’ların, Ferdi Tayfur’ların, Müslüm Gürses’lerin yerine yeni isimlerin pek gelmediğini söyledi. Çünkü artık arabesk bütün müzik tarzlarının içine sinmiş olarak devam ediyor hayatına. Biraz da nedeni bu.
Üniversiteler uyuyor mu?
Bugün arabesk ile ilgili doyurucu ve güncel bir çalışma bulmak ne yazık ki imkansız. En ufak bilgi için bile başvurabileceğiniz kaynaklar sınırlı. Oysa Türkiye’nin popüler kültür tarihi çok renkli ve hâlâ bakir bir alan. Arabeskin bugün ne anlama geldiğini ve arabesk kültürünün nasıl değiştiğini anlamak demek Türkiye’yi de anlamak demek. Sosyal bilimler alanında faaliyet gösterenler konuyla ilgilenmeli. Dünyanın her yerinde müziğin arka planında o ülkenin gerçekleri gizlidir ve bunu en iyi üniversitelerin biliyor olmalı.