Pazar"Gecenin köründe buzdolabının önünden bana telefon ediyorlar"

"Gecenin köründe buzdolabının önünden bana telefon ediyorlar"

28.09.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Günde ortalama 40-50 hastayla ilgileniyor. Yetmiyor, işten çıkınca cep telefonundan hizmet veriyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Taylan Kümeli gecenin üç buçuğunda arayıp "Dolaptaki tatlıyı yemem lazım" diyenlere cevap veriyor: "Afiyet olsun!"

Gecenin köründe  buzdolabının önünden bana telefon ediyorlar

İstanbuldaki tüm restoranların mönülerini sayabiliyor, nerede ne pişiyor biliyor. Seans başına 100 milyon lira alıyor ama ona telefonla ya da e-postayla ulaşmak bedava. Taylan Kümeli "İnsanlar benimle rejim yaparken bile mutlu oluyorlar" diyor. Yemek sektörü, endüstriyelleşmeyle beraber oluşmuş bir sektör. İnsan doğası aslında meyve, sebze, doğadan elde edilen yiyeceklere yönelik şekilde planlanmış. Sonra sonra insanlar yemek çeşitleri bulmaya başlamış, yemek kültürleri oluşmuş, hanımgöbeği, spagetti bolonez, sütlaç, cips ortaya çıkmış. Tabii ki bunlar çıkınca yüksek kolesterol, kemik bozuklukları gibi sorunlar da çıkmış... Her yanımız diyet, sağlıklı beslenme doldu. Bir yandan da her gün yeni bir restoran, yeni bir yemek tarifi, yeni bir şarap... Çıldırtıcı bir ikilem değil mi bu? Öyle bir senkronizasyon oluşturmalıyız ki hem bu endüstrileşmenin getirdiği güzelliklerden faydalanabilmeliyiz hem de sağlıklı beslenmeye devam edebilmeliyiz. Yemek yapmak da, yeni lezzetleri denemek de çok zevkli ama... Diyet uzmanı adı altında çalışan, sağlıklı beslenmeyi anlatan insanlar bunu yapıyorlar. Sağlıklı beslenme demek hayattan soyutlanmak gibi anlatılıyor. Sağlıklı beslenme, zayıflatacağınız kişinin diyetini onun hayatının içinde doğrulandırmak demektir. Diyelim ki siz İtalyan yemeği seviyorsunuz ve bana geldiniz. Siz carpaccionuzu, pizzanızı, spagettinizi, tiramisunuzu nasıl yiyeceğinizi bilirsiniz. Böyle bir senkronizasyon yok. Diyet yapanların hepsi sinirli, mutsuz... "Bağcılardaki kebapçıları sayabilirim" Bir diyet uzmanı dünya mutfaklarını bilmeli. Benim hastalarım bana gidecekleri restoranları söylerler, ben de onlara mönüden ne yiyeceklerini söylerim. Bu bir deli işi. Çünkü buraya gelen kişilerin hepsinin tek tek özel hayatlarını, ne zaman nerelere gittiğini aynen biliyorum. Bunun sonucunda onlar da evde kapalı kalarak diyet yapmıyorlar. Ya Kore yemeklerini seviyorsam? Yani tüm mutfakları biliyor musunuz? Onlara da evde neleri, nasıl pişirmeleri gerektiğini anlatıyorum. Besinleri karıştırmamaları gerektiğini... Ama evde yemek yemeyi tercih edenler de vardır... Besinleri karıştırmamak lazım ama dediğiniz gibi Montignac, Türklere çok uygun değil. Eğer mantı yapıp yemek istiyorsa "Yapma" demiyorum. Kıymayı az koyduruyorum içine. Mantının üzerine tereyağını dökecek. Ama bilecek ki başka bazı şeyleri kısıtlayacağız. Bu besin karıştırmama meselesi çok feci. Dolma ve mantı yiyememek ... Hastalarım bana iş yerlerindeki haftalık yemek listesini getiriyorlar, ona göre bir program ortaya çıkarıyoruz. Eğer dışarıda yiyecekse de etraftaki lokantalarda neler yiyebileceğinin listesini hazırlıyoruz. Hayatımız iş yerinde geçiyor ve orada çıkan yemekleri yiyoruz. Sürekli evden yemek mi getireceğiz? Sorun bana, ben size Bağcılardaki tüm kebapçıları sayayım. Her yerdeki lokantayı da bilemezsiniz ki. Mesela bizim iş yerimizin bulunduğu Bağcılarda ne yiyeceğiz? "Herkesin parmak izi gibi diyeti de farklı olur" İlkokulda herkesin parmak izinin farklı olduğunu öğrendiğimde başka ufuklar açıldı önümde. Aynı şey diyetler için de geçerli. Burada önce laboratuvar testleri yaptırtıyoruz. Mesela magnezyum mutluluk mineralidir. Magnezyumu düşük olanlar çikolataya yönelir. Sizinki tam kişiselleştirilmiş diyet. Evet, kadınlarda çoğunlukla magnezyum daha düşüktür. Galiba kadınlarda bu magnezyumdan pek yok... Gecenin üç buçuğunda bir hastam arayıp "Buzdolabının önündeyim" diyor. Hastalarınız acil durumda size ulaşabiliyorlar mı? "Dolaptaki tatlıyı yemek istiyorum" diyor. "Otur ye, afiyet olsun" diyorum, "Ama yarınki diyetinde ne verdiysem yarıya düşüreceksin, söz mü?" Eyvah! Tüm hastalarımda cep telefonum var. Eşim başta çok karşı çıktı ama... Herkes için vazgeçilmez iki şey vardır: Bir uyumak bir de yemek yemek. Yemezse ölür insan, daha ciddi bir şey var mı? 24 saat çalışıyorsunuz yani... "Bana sosyetenin diyetisyeni diyorlar ama para almadığım hastalarım da var" Medyanın başarılı bir kişi olduğunuzda size verdiği unvanları saygıyla karşılamak lazım. Ama benim hiç para almadan baktığım hastalar var. Ayrıca cumartesi-pazar günleri gönüllü olarak eğitim veriyorum. Nasıl bulgur pilavı yapmalılar, makarnayı nasıl haşlamalılar, nasıl yumurta yapmalılar anlatıyorum. Bunların hepsi düşük bütçeli yemekler... Sizin için ünlülerin ve sosyetenin diyetisyeni diyorlar. Metin Aşık, Türkan Şoray, Özcan Deniz, Mahsun Kırmızıgül, Arzu Kaprol, Oya Eczacıbaşı, Has ve Sabancı ailesinin üyeleri müşterileriniz diye herhalde... Siz bu sıfatı sevdiniz mi? Başlangıçta haftada bir görüşüyoruz hastalarımızla. Bir ay sonra kişi gerçekten bu işi öğrendiyse periyotlar 15te bir oluyor. Yavaş yavaş üç haftada bir, ayda bir, üç ayda bir, altı ayda bir diye gidiyor. Ben sizin hastanız olduğumda ne sıklıkla buraya gelmem gerekiyor? Dört seans için 400 milyon lira. Ne kadar ödüyoruz? Evet; enginar, kuşburnu, soya mesela... Soya filizi, soya sütü, yağı... Ama kişinin bünyesi önemli. Yani brokoli bana çok iyi gelir ama başkasında gaz ya da şişlik yapar. Yani herkes bol bol brokoli yemeli demek yanlış. Diyetlerle birlikte hayatımıza birçok şey girdi. Mesela brokoli... Erkekler cinsellikle, kadınlar yemekle mutlu oluyor Böyle bir şey var. İnsanlar mutsuz oldukça en çok mutlu oldukları şeylere yönelmek isterler. Erkekler cinsellikle, kadınlar yemekle mutlu oluyorlar. Yaklaşık 25 yaşından sonra kadınların hayatı yemek oluyor. Nasıl "erkeklerin aklı şeyinde"yse sanki kadınların aklı da yemekte gibi. Sürekli yemek konuşuyoruz. Bu börek yapmak da olabilir diyet yapmak da... Bunda hormonların etkisi var. Erkeklerde annelik hormonu yok. Kadınlar beslemeye yöneliktir. Çocukları doğar doğmaz onları beslerler. Erkeklerde besleme güdüsü yok. Onlar kaynak bulmaya çalışır. Bizimkinin bulunması daha kolay. Bu fark neden? İş yerinde diyet yasaklanırsa iş yerlerinde kadın kalmaz çünkü biz hanımlar hayatlarımız boyunca diyet yapacağız. Ama bir anda çok kilo vermeye yönelik diyetlerin sinirlilik hali yarattığı da kesinlikle doğrudur. İş yerinde kadınlar sürekli diyet yapıyor, yiyemiyor, acı çekiyor ve sinirli oluyor. "İş yerinde diyet yasaklanmalı" diyen arkadaşlarımız bile var. Gerçekten çok sıkı diyetler işi gücü etkiliyor mu? İşime bayılıyorum. Ben bu dünyaya insanlara destek ve yardımcı olmaya geldiğime inanıyorum. Bir arkadaşımın dediğine göre "Matrix" filmindeki anahtarcı gibiyim. İşinizden bahsederken gözleriniz parlıyor...