Pazar'Eskiden annelerimiz vitamin mi kullanmış' demeyin

'Eskiden annelerimiz vitamin mi kullanmış' demeyin

05.01.2025 - 02:01 | Son Güncellenme:

‘Ne yiyorsak O’yuz’ ve bebeğimiz de biz ne yiyorsak bu durumdan etkileniyor. Yapılan araştırmalar bebek sağlığının anne rahmine düşmeden önceki aylar ve yıllara dahi bağlı olduğunu ortaya koydu.

Eskiden annelerimiz vitamin mi kullanmış demeyin

FERİDE AĞIR- Eskiden anne karnındaki bebeğin ihtiyaç duyduğu besinleri annesinin deposundan aldığını düşünürdük. Güncel çalışmalar annenin aldığı besini ve depolarında biriktirdiklerini bebekle paylaştıklarını, eğer beslenme yetersiz ise bu durumdan her ikisinin de olumsuz etkilendiğini gösteriyor. Örneğin gebelikte yeterince kalsiyum tüketmeyen annenin dişleri çürüyüp dökülürken bebeğin kemik gelişimi tamamlanamıyor, bazen bıngıldağı kapanmayan veya çok zor kapanan ya da raşitizme yatkın bebekler dünyaya geliyor.

Haberin Devamı

Gebelik takibini yapmak için kadın doğum hekimi tarafından yönlendirilen hamilelerin bazılarını vitamin depolarının eksik olduğuna ve takviyeleri almaları gerektiği konusunda ne doktorları ne de diyetisyenleri ikna edememektedir. ”Eskiden annelerimiz vitamin mi kullanmış sanki” şeklinde yanıtlar ve danışanın ön yargılı tutumu işi zorlaştırırken, doğacak bebeğin yaşamını da tehdit ediyor. Geçmiş zamanlarda gebe kadınlar vitamin takviyesine ihtiyaç duymadılar mı, yoksa bu durum gerekli tıbbi gözlemden geçmedikleri için göz ardı mı edildi?

Sakat doğum riski eskiden daha fazlaydı

 Soluduğumuz havanın karbonmonoksit yüklü olduğu, yer altı sularımıza sanayi kökenli toksik atıkların bulaştığı, mikrodalga fırınlarımızdan ve bilgisayarlarımızdan radyasyonun sızdığı, yediğimiz içtiğimiz her şeyin içinde katkı maddesi ya da hormon içerdiği bir gerçek. Çevremizde kontrolümüz dışındaki bunca şeye rağmen, tarih boyunca bebeklerin sağlıklı olarak dünyaya gelme ve hayatta kalma şansları hiç bu kadar yüksek olmamıştı. Havanın ve yer altı sularının tertemiz olduğu, yemeklerin odun ateşinde pişirildiği, bütün meyve ve sebzelerin doğal, katkısız, hormonsuz olduğu zamanlarda, doğumdan sonra bebeğin ve annenin hayatta kalması adeta şans işiydi ve bu şans pek de fazla değildi.

Haberin Devamı

Sağlıklı bir gebelik ve sağlıklı bir bebek dünyaya getirme konusunda bilinenler kadın doğum kitaplarında bir sayfa dahi yer tutmazdı. Örneğin rahmetli anneannem tam 17 bebek dünyaya getirmiş ve bunların 11 tanesi yaşarken, 6 tanesi ölmüş. Hatta doğumlarının birinde kendisi de ölümden dönmüş. Doğumsal anomaliler, sakat bebekler ve düşükler sanılanın aksine eskiden daha yaygındı.

Bugün yaşadığımız çevre aleyhimize olabilir ama gebelik ve doğum konusunda tıbbın imkanları hiç bu kadar gelişmiş olmamıştı. Bebeğinizin gözlerini mavi gözlü annesinden alması, saçlarının halası gibi kıvır kıvır olması, zekasının tıpkı dayısına, espri yeteneğinin amcasına benzemesini diliyor olabilirsiniz. Anne adayları gebeliği boyunca süsleyip giydirebilecekleri güzel bir kız çocuğu ya da yakışıklı, şık giyimli, cevval bir erkek çocuğu hayalleri kurduklarını hepimiz biliriz ancak 9 ayın sonunda doğumhaneye girildiğinde en önemli olan şey bebeğin dünyaya sağlıklı bir şekilde gelmesi olur.

Haberin Devamı

Bebek nasıl sağlıklı olur?

İnsanlar yüzyıllar boyunca bu konuda ellerinden bir şey gelmeyeceğini düşünmüşler hatta sakat doğumların ya da düşüklerin kötü ruhların işi olduğuna dahi inanmışlardır. 20. yüzyılın başlarında bilim adamları, kalıtsal faktörlerin bebeğin kaderini belirlediğini ve onun geleceğine damga vurduğunu fark etmeye başladılar. Yüzyılın ortalarına doğru, röntgen cihazlarından ya da başka odaklardan kaynaklanan x ışınlarının, anne ve babanın enfeksiyonlara maruz kalması, alkol, sigara ve uyuşturucu kullanması gibi çevresel faktörlerin de bebeğin sağ ve sağlıklı dünyaya gelmesi için belirleyici olduğu anlaşıldı. Hatta yapılan araştırmalar bebek sağlığının anne rahmine düşmeden önceki aylar ve yıllara dahi bağlı olduğunu ortaya koydu.

Haberin Devamı

Yenidoğanda kolesterol yüksekliği görülebilir!

Bilimsel araştırmalar, ağzımızdan giren şeylerin önem taşıdığını ortaya koyuyor. Örneğin çok fazla hayvansal yağlı ve katkı maddeli besinler kansere yakalanma olasılığınızı artırırken, yeterli kalsiyum tüketiminin olmaması da kemiklerimizin bir süre sonra kırılganlıklarını artırıp kemik erimesine yol açar. Çok fazla rafine şeker tüketimi diyabeti tetikleyip vücutta yağlanma ve inflamasyonu artırırken, yeterince lifli gıda tüketmemek ise hemoroit, fistül, kabızlık hatta kolon kanseri ile sonuçlanabilir. Yeterince C vitamini almadığımızda dişlerimizde kanama görülebilir, kromdan yetersiz beslenmek diyabete yatkınlığı artırır. Vücuttaki bu eksikler ile hamile kalırsanız bebeğinizin de benzer rahatsızlıklar yaşayacağı olasıdır. Yeni doğanlarda görülen kolesterol yüksekliği ve insülin direnci tam olarak buna örnektir.