12.03.2023 - 03:00 | Son Güncellenme:
Depremin ardından Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Avşar Kampüsü’ndeki çadırkentin kenarında 24 saat poliklinik hizmeti veren bir sahra hastanesi kuruldu. Sahra hastanesinde 2’si ambulanslarda görevli olmak üzere 10 hekim görev yapıyor. Yemekten barınmaya, tuvaletten duşa günlük yaşamlarının her anını bir depremzede gibi yaşıyorlar. Bir çadırda 4 sağlık çalışanı birlikte kalıyor. Onlardan biri de aile hekimi Filiz Ünal. İstanbul Büyükçekmece’den gönüllü olarak gelen Ünal, hastaların muayenesini büyük çadırın içinde kendisine ayrılan bölmede yapıyor:
“Deprem bölgesinde hekimlerin görev alanı ana hatlarıyla acil, halk sağlığı ve evde bakım hizmetleri olarak ayrılıyor. Ben acil için gönüllü olarak geldim. Acil tecrübem vardı. Acil doktorluğu yaparken, burada çadırlarda yaşayan insanların diğer sorunlarının farkına vardım. Gebelerin sorunları var, çocuklar için aşı gerekiyor, engellilerin sorunları var. Bir yandan acil hizmeti verirken, birinci basamak sağlık hizmetini kurmaya da çalışıyoruz. Geçenlerde bir hasta geldi, şekeri yüksek. ‘İnsülin ilaçlarımı iki günde bir alıyorum’ dedi. Şaşırdık. ‘Evim hasarlı ilaçlar buzdolabında içeride. İki günde bir girip alıyorum’ dedi. Gebelerin anksiyete nedeniyle tansiyonları yükseliyor. Engelliler için tuvalet ve duş yerleri kurulması gerekiyor. Bunları AFAD’a bildiriyoruz, sağlık müdürlüğüne rapor ediyoruz.”
Travma şoku 3 hafta sürüyor
Doktor Ünal, psikolojik kökenli hastalıkların ise depremin 3. haftasından sonra başladığını anlatıyor: “Travma ile birlikte 3 hafta yoğun bir şok dönemi yaşanıyor. Ondan sonra karın ve baş ağrıları şikayetleri artıyor. Bu hastalarımızı psikoloğumuza yönlendiriyoruz. Eğer rahatsızlık ileri derecede ise psikiyatrik tedavi için sevki yapılıyor. Bir vatandaşımız geldi, iki çocuğunu ve eşini kaybetmiş. ‘24 gündür uyuyamıyorum. Çocuklarımı kaybettiğim anlar gözümün önünden hiç gitmiyor’ dedi.”
Acil tecrübesi var
Ünal’la birlikte çalışan hekimlerden biri de Ahmet Nerse. İstanbul Bahçelievler’den gelen Nerse, acil deneyimi olan bir hekim. Daha önce Yüksekova Devlet Hastenesi’nin acil bölümünde çalışmış. Nerse, “Yaralıların tedavilerinin ardından da burada yaşayan insanların bize ihtiyacı olacağını düşündüm” diyor. Kahramanmaraş’tan, kendisi ve ailesi de depremden etkilenen bir hekim ise deprem ve ertesi günü; bir depremzede olarak kendi derdine düşmüş, eşi ve çocuklarını güvenli bir yere götürmüş. Üçüncü gün önce bir çadıra sonra da konteynere taşınan sağlık ocağındaki görevine koşmuş. Hekim, “Konteyner sonra geldi. İlk başlarda ilaç sıkıntısı oldu. Ama zamanla düzene girmeye başladı. Çadırkentteki hastalarımız daha çok soğuk algınlığı, ishal, ağrılar gibi nedenlerle geliyor. Salgın düzeyinde bir ishal yok. Herkes bir telaşın içinde o nedenle hastalık hastalarından çok gerçekten rahatsızlıkları olanlar bize geliyor” diye konuştu.
10 gün ambulans hekimliği
Depremden en fazla etkilenen yerlerden biri de Gaziantep’in Nurdağı ilçesi oldu. Nurdağı Bahçelievler Çadırkenti yanındaki halı saha alanı; sahra hastanesi, yönetim ve Türk Eczacılar Birliği’nin ilaç çadırı ile küçük çaplı bir sağlık yerleşkesine dönüşmüş durumda. Burada görev yapan 24 sağlık çalışanından biri olan hekim Boğaçhan Verep, 9 Mart itibariyle 18 gündür Nurdağı’nda. İlk 10 gününde ambulans hekimliği yapmış. Gönüllülük süresi bitince de Nurdağı’ndan ayrılmamış. Verep, depremzede hastaların şikayetlerini “Anksiyete dayalı rahatsızlıklar giderek arttı. Üst solunum yolu enfeksiyonları ile ishal ve kusma rahatsızlıkları olanlar çoğunlukta. Çarpıntı, panik atak yaşayanlar var” diye anlatıyor.
Kızlar derdini hemşirelere anlatabiliyor
Yalovalı hemşire Suna Uzun, 1999 depremini 3 yaşında bir çocuk iken yaşamış. Çocukken yaşadığı travmanın etkisiyle depremden sonra bir an önce bölgeye gitmek istemiş. Kadınların ve kız çocuklarının mahremiyet sorunu yaşadığını belirten Uzun, “Baş ağrısı nedeniyle gelen bir kız, baş ağrısını tarif edemedi, erkek hekime derdini anlatamadı. Bana gizlice ‘Özel günümdeyim, onun için başım ağrıyor’ deyince ona göre ilaçlarını verdik. Kadınlar, bu bölgede sıkıntılarını anlatmakta güçlük yaşıyor” diyor. Hemşire Nurten Kara ise “UMKE, sağlık alanındaki tüm birimler tarafından desteklenmeli. Aldığımız eğitimler güçlenmeli. Bu afetten sonra bunu daha iyi gördük” diyor.
Dr. Filiz Ünal, çadırda görev aldığı sağlık çalışanı ekip arkadaşlarıyla.
Dr. Boğaçhan Verep, Gaziantep Nurdağı ilçesinde görev yapıyor.
“Kimse bırakıp gitmek istemiyor”
Dr. Hasan Oktay Özkan / Yeryüzü Doktorları Yönetim Kurulu Üyesi
Yeryüzü Doktorları olarak depremin başından beri bu bölgedeyiz. Özellikle hastanelerin çok zarar gördüğü Kahramanmaraş ve Hatay’da diğer STK’lar ve Sağlık Bakanlığı ile beraber tamamen gönüllülük esasına dayanan bir çalışma yürütüyoruz. Her ekibin ortalama bir hafta çalıştığı bir sistemle faaliyetlerimiz devam ediyor. Hiç bir ekip burayı bırakıp gitmek istemiyor. ‘Biraz daha kalsaydık’ düşüncesindeler. Hizmet sunarken arabalarda yatıp kalktık. Bir kısmımız çadırlarda kaldı. Ama hiçbir gönüllü arkadaşlarımızdan bir şikayet duymadık. Hepsine seferberlik ruhu yansımıştı. Bu insanlarımız herşeylerini kaybetmişler ve çok yakın bir ilgiye muhtaçlar. Sonuna kadar onlarla beraber olmayı arzu ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de birinci basamak sağlık hizmetlerini Sağlık Bakanlığımız tamamlamak üzere. Biz biraz daha psikososyal destek boyutlu projeler geliştireceğiz.
Gelen kişilerin gözlerinde, konuşmalarında o acıyı, hayata tutunma sırasında yaşadıkları bocalamayı, ürkekliği hissetmek sizi de ziyadesiyle sarsıyor. Ben Hatay’da çok bulundum. Yardımı alırken bile müteşekkir duygusu ile çocuğuna ‘Teşekkür et evladım’ diyen duyarlı insanlar kalbimizde taht kurdular. Her fırsatta bize şükranlarını ifade ettiler. Bütün vatandaşlarımızı çok seviyoruz. Her birinin yeri kalbimizde aynı. Bölgede medyadan izlenilenden daha büyük bir acı ve felaket olduğunu müşahade ettim. Umuyorum ki hepimiz buradan ibretlik dersler çıkarabiliriz. Bir daha yaşanması olası böyle bir felaketi ucuz atlatmak için herkes görevini yerine getirir.
Doç. Dr. Habip Almiş / Adıyaman Üni. Tıp Fak. Çocuk Sağlığı Hastalıkları:
Ben Adıyaman Üniversitesi’nde görevliyim. Deprem sonrasında hastalara yardım etmek için çalışmaya devam ettim. Şu anda sahada çalışmalarımı sürdürüyorum. Elimizden geldiğince çocuk hastaları tedavi etmeye, onların aşılarını, takiplerini yapmaya devam ediyoruz. Şu an koşullar çok zor. En önemlisi barınma açısından sıkıntılar yaşanıyor. Evlerimiz kullanılamaz halde olduğu için bulduğumuz ortamda barınmaya çalışıyoruz. Sağlık Bakanlığı bize bu konuda yardımcı olmaya çalışıyor, özellikle konteyner konusunda. Tabii bunlar bu ortamda her zaman istenilen düzeyde olmayabiliyor. Bulduğumuz yerde konaklamaya çalışıyoruz. Zaten bu ortamda yer aramanın da bir mantığı yok. Biz insanlara yardım etmek için buradayız. Nereyi bulursak geceyi orada geçiriyoruz.
Daha çok soğuk algınlığı vakaları ile karşılaştık. Aynı zamanda ishal vakaları ile de karşılaştık. Hekim olarak depremden sonraki her an bizim için depremi hatırlatan anılarla dolu. Çalıştığımız hastanenin, özellikle çocuk hastanesinin zarar görerek kullanılamaz hale gelmiş olması, çocukların o deprem ortamında korunmasız, muhtaç bir halde olmaları beni en derinden yaralayan durumlardı. Yine de bu depremi yaşadıktan sonra da bir nebze de olsa Adıyaman’a hizmet ediyor olabilmek benim için en büyük teselli kaynağı oldu.
Dr. Ömer Çelebi / Adıyaman Merkez Halk Sağlığı
Normalde Adıyaman merkezde çalışıyorduk. Aile sağlığı merkezinde beraber çalıştığımız bir aile hekimimizi depremde kaybettik. Bir hafta boyunca kendi binamız ağır hasarlı olduğu için görev yapamadık. Şu anda UMKE’nin kurduğu çadır kentte çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yaklaşık üç haftadır burada görev yapıyorum. Halkın birinci basamak işini görecek kadar çadır içinde ortam oluşturuldu. Gelen hastaların birinci basamak muayenesi, enjeksiyon pansuman ve aşı, gebe izleme takiplerini yapmaya devam ediyoruz. Daha önce alışık olmadığımız bir durum tabii, adapte olmaya çalışıyoruz. Yakında konteynerlerde çalışma yapacağız. Daha iyi koşullarda hastalara hizmet vereceğiz. En çok kronik hastalıklar, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi hastalıklarla karşılaşıyoruz. Hastalarımızın yanında olmamız onlara güven veriyor. Bu da bizi mutlu ediyor.
Dr. Serpil Özsaray/ Aile Hekimi
Depremin 10. günü Hatay’ın Defne ilçesinde gönüllü olarak göreve başladım. Önceliğimiz oradaki insanların sağlığıydı. Daha önce ebe arkadaşların hizmet verdiği bir konteynerı hem depo hem barınma amaçlı kullandık.
Her türlü vaka ile karşılaştık. Depremde yaralanıp yaraları enfeksiyon kapanlar vardı. Bir şekilde müdahale edildikten sonra pansumanlarına devam etitğimiz hastalar vardı. Depremin 12’nci gününde ayaklarından hâlâ cam çıkardığımız hastalar vardı. Kronik hastalar vardı, gerçekten üzüntü nedeniyle bir takım psikolojik rahatsızlıkları depreşen hastalar vardı. Biz bunlara destek olmaya, ilaçlarımızı temin etmeye çalıştık.
40 derece ateşle bir beyefendiyi tedavi etmiştim. Bütün ailesini kaybetmişti depremde. Maddi hastalıklarını tedavi etmiştik ama ancak onları teselli edecek bir cümle yoktu maalesef. Kimi zaman sarıldık destek olduk, kimi zaman birlikte ağladık. Bir kadıncağız vardı benimle yaşıt. İkinci depremde yıkılan bina kızının üzerine düşmüş ve muayene ederken ikide bir kolumu tutup ‘Kızım için Allah rahmet ederim der misiniz?’ diyordu. Sürekli söylüyordum o tekrar aynı şeyleri söylüyordu. O kadın beni çok etkilemişti. Bir de özellikle İstanbul’dan gönüllü geldiğimizi öğrenince hepsi gözyaşlarına boğuldu.