04.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
GİZEM COŞKUNARDA - gizem.coskunarda@milliyet.com.tr
Pazar günleri Star TV’de ekrana gelen “Eğlendirme Dairesi” programına Enis Arıkan da katıldı. “Uçurum” dizisindeki otizmli Kutlu rolüyle tanınan Arıkan son iki yıldır “Garaj” oyunundaki trans Orkide karakteriyle tiyatroda harikalar yaratıyordu. Oyun daha önce haftanın beş günü sahnelendiği için televizyona iş yapamayan oyuncuyu bu sezon farklı birçok karakterle “Eğlendirme Dairesi”nde izleyeceğiz. “Kocan Kadar Konuş 2”yle beyazperdede, “Garaj” oyunuyla da belirli zamanlarda yine sahnede olacak... Kendisini bekleyen yoğun sezon öncesi bir araya geldiğimiz Arıkan’la yeni projesini konuştuk.
-“Eğlendirme Dairesi” ekibine nasıl dahil oldunuz?
BKM ile bu sene “Kocan Kadar Konuş 1” ve “2”yi çektim. İşim bitti, tam tatile gideceğim dedim, “Eğlendirme Dairesi”nden aradılar, görüşmeye gittim. Aslında ben çok stresli bir insanım. Bir şeyleri çok hızlı yapamayan, çok çalıştıktan sonra sahneye koyabilen biriyim. Bu yaz “Komedi Türkiye”ye konuk gitmiştim, orada da çok panik yaşadım. Bir günde skeç ezberle, sonra sahneye çık çok bana göre değil dedim. “Eğlendirme Dairesi” ekibinde herkes arkadaşım, beni görünce çok sevindiler. Yapabilir miyim acaba ama çok da eğlenirim derken başlama kararı aldım.
“Aslında panik bir tipim”
-Kaç gün prova yapıyorsunuz?
Haftanın beş günü çalışıyoruz. Bu biraz aslında skece de bağlı. Hazır bir skeçse onu çıkarmamız iki saatimizi alıyor. Ama onun üzerinde revizeler oluyorsa, belki de son gün ezberliyoruz ve sahneye çıkıyoruz.
-Çok heyecanlı değil mi?
Evet, çok heyecanlı. 1.500 kişinin önüne çıkıyoruz, her skeç 20 dakika sürüyor.
-Tiyatro yapmanıza rağmen bu heyecanı yaşıyorsunuz. Dinamikleri farklı sanırım.
Ben çocukluğumdan beri tiyatroda her sene iki oyunda oynadım. Çok deneyimliyim ama hayatımda bunun kadar heyecanlandığım bir işte çalışmadım. Kalbimin çarpmasını engelleyemiyorum. Aslında çok panik bir tip olduğum için daha fazla çalışmaya ihtiyacım var. Ama bu projede beş günde hazır olmak zorundayım. Onun heyecanı kalbime vuruyor sanırım.
-Bu formata oyuncular için er meydanı diyebilir miyiz?
Gerçekten öyle. Ne tiyatroya benziyor ne de dizi setine. Her şeyi o an, orada yapman gerekiyor. Ben zaten skeç oynamanın başka bir oyunculuk tarzı olduğunu düşünmeye başladım. Tiyatro deneyimiyle alakası olmayan bir şey. İstediğin kadar tiyatro yap; bu işte deneyimli olanlar seyircinin neyi sevip sevmeyeceğini, zamanlamayı bizden daha iyi biliyorlar. Biraz daha bunları öğrenmeye çalıştığım bir dönemdeyim.
“Dansçı olmak istedim, kilom müsaade etmedi”
-Bu formatta birçok program var. Bu kadar tutmasının sebebi nedir?
Bence insanlar artık çok bunaldı ve kafalarını boşaltacak, gülecek bir şeyler izliyor. Bir de sürekli takip etmek zorunda değilsin. Dizi mantığı olmadığı için tercih sebebi bence.
-Siz televizyonda neler izliyorsunuz?
ID X diye bir kanal var, onu çok izliyorum. Gece yarılarına kadar seri katillerin gerçek hayatlarını seyrediyorum. Bir de yarışma programlarını seviyorum.
-Oyuncu olmasaydınız hayal ettiğiniz bir meslek var mıydı?
Sanatın her dalıyla ilgilenmek istedim. Dansçı olmayı çok istedim ama kiloluydum daha önce. Kilom müsaade etmedi. 18 yaşımda Şebnem Bozoklu girdi hayatıma ve “Sen oyuncu olmalısın” dedi, beni konservatuvara hazırladı.
“Pijamalı tayfa olarak geceleri birbirimize çaya gidiyoruz”
-Kardeşiniz var mı?
Evet, ablam var. Ben aileden iyi yetişen, mutlu bir ortamda büyüyen bir çocuğum. Bunun da ilişkilerimde çok etkisi var. Şu an annemle babamın ekmeğini yiyorum galiba.
-Kaç yaşındasınız?
32 yaşındayım. Artık spora önem veriyorum ve beslenmeme dikkat ediyorum. Daha sağlıklı yaşamaya gayret ediyorum.
-Yaş aldıkça değişiyoruz değil mi?
Evet. Artık doğru bilgiye daha çabuk ulaşıyoruz. Neyle beslenirsek daha sağlıklı olur, nasıl spor yapmalıyız, hemen öğreniyoruz. Ben de spor yapıyorum ve geri kalan zamanımda arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Öyle havalı söyleyebileceğim hobilerim yok. Çok sıradan bir hayatım var. Provalar zaten günümün yarısını alıyor.
-Ünlülerin çok farklı hayatları olduğu düşünülür halbuki.
Hiç yok. Biz pijamalı tayfa olarak geceleri birbirimize çaya, kahveye gidiyoruz. Sıkıcı bir hayatımız var aslında. Gece sahilde oturuyoruz, yürüyüşe çıkıyoruz, etrafa bakıyoruz, kafa dinliyoruz, eve dönüyoruz.
-Dostluk önemli bir kavram sizin için. Şebnem Bozoklu, Ezgi Mola yakın dostlarınız.
Aslında Şebnem’in ve Ezgi’nin ününden dolayı onların ismi sık geçiyor ama sıkı dostum olan başka insanlar da var. 15 yıldır beraberim onlarla. Ben de zaten hep doğru ilişkiler kurmaya önem veren biri oldum. Geçinememek gibi huylarım yok. Piyasada da tavrım böyledir. İyi insan olmak, doğru iletişimi kurabilmek benim için önemli.
“Haluk Bilginer bana ‘Bu oyunu en az 5 yıl daha oynamak zorundasın’ dedi”
-“Garaj” oyunu bu yıl da devam edecek mi?
İki yıl boyunca haftada beş gün oynadık. Haluk Bilginer benimle bir konuşma yaptı ve dedi ki; “Bunu beş yıl oynamak zorundasın, belki daha fazla. Böyle oyunlar her oyuncuya denk gelmez. Bunun kıymetini bil. Ona sarılmalısın.” Ben de çelişki yaşıyorum. Bir yandan buna devam etmeliyim diyorum, bir yandan yeni bir şey istiyorum ama o yeni şey bu kadar güzel olmazsa diye korkuyorum. Bu sene, belki tüm sezon olmasa da mutlaka “Garaj”ı oynayacağız. Orkide karakterine hazırlık sürecim dört-beş saat sürüyordu. İki sene boyunca haftada beş gün çalıştığım için başka hiçbir iş yapamadım. Ama bu oyunun kıymetini bilip belirli aralıklarla sahnelemek zorunda hissediyorum. Partnerim Murat Güven Akpınar ve tiyatroyla görüşüp oyun tarihlerine karar vereceğiz.