23.01.2022 - 03:00 | Son Güncellenme:
Elif Dağdeviren - Beyaz doğadaki bütün renkleri içinde taşır, hepsinin bir araya gelmesinden muhteşem bir saflık ve ışık doğar ama bütün bu zenginliğine rağmen renkten öte bir fon, bir tamamlayıcı olarak algılanır. Sinemada bile!
Elbette her zaman değil ama beyazın genellikle yan renk, fon rengi olmaktan öte başrole çıktığı filmler pek azdır. Misal kırmızıyı anlatırken “yatağın üzerine atılmış kırmızı güllerin” ne anlama geldiğini konuşuruz ama o kırmızı güllere gücünü ve gösterişini veren altındaki beyaz çarşafın esamesi pek okunmaz. Hatta öyle ki bazı filmler komple beyazı çıkartılar hayatlarından. Misal “Amelie”.
Aslında bir zamanlar beyazın kral olduğu günler vardı sinemada. Siyah-beyaz filmler zamanında duygular ağırlıklı olarak beyazın sırtına yükleniyordu. Ah cefakâr, vefakâr beyaz. Daha parlak, daha grenli, daha nötr, daha az, daha çok… Yeter ki duygular aktive olsun. Küçüklüğümün tek kanalı TRT günlerinde pazar sabahlarının sinema kuşağı daha ziyade kovboy filmleri ile geçerdi. Sinemayla azıcık ilgili olanlar bile bilir ki John Wayne hep beyaz şapka giyer, çünkü o iyidir. Beyaz deyince akla ilk gelen genellikle olumlu duygu ve düşünceler ama bir de bunun negatif algısı var ki büyük ihtimalle kış ve kar yüzünden; hüzün, soğuk, mesafe gibi duyguları yaşatıyor kullanıldığı yere göre. Ayrıca filmlerde adalet, koruma, minimalizm, gençlik, bekaret, doğum, sterillik, hastane, izolasyon, kader, tanrısallık gibi duygu ve durumlarda da en güçlü renk. Bir de kendine has bir özelliği var ki, özellikle batı ve doğunun filmlerinde bilmeyende kavram karmaşası yaratabilir. Batı kültüründe beyaz giyinmek saflık ve evliliği temsil ederken doğu kültüründe yas ve acıyı temsil ediyor. Aman seyrederken filmin ülkesine dikkat.
Ama filmlerde beyazın en güçlü ve çarpıcı kullanımı ruhsal ve tanrısal olanı vurgulamak için olan elbette. Ve elbette herhangi bir yazımı “Matrix”siz geçirmem mümkün değil! “Matrix”te de Neo’nın her belirgin dönüşüm noktasında yolu beyazdan geçer. Serinin üçüncü filminde vardığı noktanın bembeyaz oluşu, daha sahneye girdiği anda hepimize net bir mesaj verir aslında. Ama tahmin ettiğinizden farklı bir mesaj! Bir de bilgelik meselesi var tabi. “Lord of The Rings”, “Harry Potter” gibi filmlerin bilgeleri konuştuklarında beyaz beyaz parlarlar. Her zaman kıyafetleri ile olmasa bile daima bembeyaz saçları ve sakalları ile.
Beyaz, film boyunca bir karakterin dönüşümünü anlatmak açısından da çok önemli bir renk. Misal efsane dizilerden “Breaking Bad”in başroldeki kahramanının adı Walter White. Bay Beyaz yani. Mr. White dizinin en başlarında kendi halinde, etik değerleri yüksek bir lise öğretmeni iken, dizi ilerledikçe büyük bir değişime uğruyor ve artık daha çok kendine taktığı Heisenberg adı ile anılmaya başlanıyor. Benzer bir dönüşüm de bir başka efsane film serisi “Star Wars”ta. Bebek yüzlü, bembeyaz kıyafetli saf ve temiz Luke Skywalker’ımız, simsiyah Darth Wader’a karşı bembeyaz savaşırken film serisinin bir aşamasında siyahları ile çıkıyor karşımıza.
Kadınların gücü adına
Son zamanlarda belki fark ettiniz bir de beyaz giyen güçlü kadın karakterler var filmlerde. Elbette beyaz onlarda evlilik özlemini temsil etmiyor. Onlar güçlü çünkü. Ama güç çok erkeksi bir algı olduğundan beyazın elegansı, zarafeti, masumiyeti ve asaleti ile birleştirerek kadın karakterler bir nevi yumuşatılıyor diyebiliriz. Burada bir başka efsane filmden söz etmeden geçmek olmaz. “Basic Instinct” yani “Temel İçgüdü” ve elbette Sharon Stone’un hafızlara kazınan beyaz elbisesi ile oturduğu sorgulama koltuğu.
Sonuçta kadın özelinde baktığımızda filmlerde beyaz eskiden bekareti, evliliği ve aileyi temsil ederken yeni dönem filmlerde güç, asalet ve elitizm anlamı daha çok.
Dikkatinizi çekmiştir, geleceğe dair hemen hemen tüm filmlerde dünyamız beyaz artık. Hem eşyada hem renkte minimalist. Ama eğer distopik, kaotik bir dünya anlatılmıyorsa. Orada renkler pek koyu, pek karanlık zira. Eğer o dünya filmde olabildiğince iyi tasarlandı ise rengi muhakkak beyazdır.
Kim bilir, belki de artık beyazla temsil edilen o kadınlar dünya yönetiminde beyaz bilgelikleriyle çok daha güçlü olurlarsa, bizi bekleyen dünya da karanlık ve kaotikten öte, aydınlık ve yaşanabilir olur!