Nursel Ergin, Kasımpaşa Çocuk Yuvası gönüllülerinden Oya Kayacık‘ın yetiştirdiği yüzlerce çocuktan biri. Bizim onunla tanışma hikayemiz ise şubat ayında Acun Ilıcalı’nın sunduğu “Var mısın? Yok musun?” yarışmasına katılmasıyla başladı ve devam ediyor.
Nursel kendisinin de büyüdüğü Kasımpaşa Çocuk Yuvası’nın inşaatı için gereken 2,5 milyon YTL’nin “Var mısın? Yok musun?”da yarıştığı gün toplanacağına inanıyor ve “Meblağ büyük ama insanların benim samimiyetime inandığını ve bana yardım edeceklerini biliyorum” diyor.
Ben de sabah bindiğim taksi şoförünün telefonda onunla konuştuğumu anladığı anda yüzünde beliren mutluluktan, fotoğraf çekimimiz sırasında ona sarılmak için sıraya giren yaşlı kadınlardan ve arkada oluşan trafiği umursamadan otomobiliyle yolun ortasında durup onun için dua ediyor olduğunu avaz avaz haykıran genç işadamından sonra Nursel’e hak veriyorum. Biz millet olarak bu kızı gerçekten çok seviyoruz.
Röportajı Oya Kayacık ve Kasımpaşa’daki kardeşlerin için kabul etmişsiniz...
Benim çocukluğuma dair tüm anılarımda Oya anne var. Anne ve babam beni yuvaya bıraktıklarında o kadar küçükmüşüm ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Hatta ilkokula gidene kadar olayın farkında bile değildim. Bir sürü kardeşim vardı ve annem de Oya anneydi.
Ben hayatımda Oya anne kadar sabırlı, sevgi dolu ve anlayışlı bir insan tanımadım. O kadar çocuğa eşit sevgi verebilmek ve sınırsız bir sabırla onları büyütmek çok az insanın yapabileceği bir iş. Anne olduktan sonra onun ne kadar imkansız bir işi başardığını daha da iyi anladım diyebilirim.
Ayrıca Oya anne çok iyi bir aileden geliyor ve çok iyi eğitim almış bir kadın. Gönüllü olarak yuvalarda çalışmaya başladıktan sonra öyle bir noktaya gelmiş ki kendi evinde uyuyamaz, yemek yiyemez olmuş. Utanmış yani yaşam koşulları arasındaki farktan. Dediğim gibi, ben annemi Oya anne bilerek büyüdüm ve gerçeklerle ilkokula kadar da yüzleşmedim.
“Garip gelebilir ama yuvada büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum”
İlkokula gidince ne oldu?
Çocuklar bize masummuş gibi gelir. Ama ben okula başladığımda yuvadan geldiğimi, anne-babamın olmadığını, yani sınıftaki diğer çocuklardan farklı olduğumu ve asla onlar gibi olamayacağımı yine sınıf arkadaşlarımdan öğrendim. Bir anda her şey yüzüme vuruldu. Çocukların o yaşta ne kadar acımasız olabildiklerine inanamazsın. Anne-babaları tembihliyordu herhalde, “Aman yavrum o çocuk yuvadan, oynama onunla, bitli mitlidir” diye.
Yuvaya dair unutulmaz bir anınız var mı?
Var tabii, olmaz olur mu? Ayrıca ben yuvada büyüdüğüm için kendimi şanslı hissediyorum. Şimdi bu garip bir cümle gibi gelebilir ama ben bu yuvada büyümeseydim belki de şimdi olduğum kadar güçlü, sorumluluk sahibi, aklı başında ve ayakları yere sağlam basan biri olamazdım. Yuvada annem babam olmadan büyümek bana hayatta hep yalnız olduğumu çok erken yaşta öğretti, bu nedenle de hep kendime sahip çıktım.
Anılara gelince, dediğim gibi tüm çocukluğum Oya anne üzerine kurulu, onunla ilgili bir sürü güzel hatıram var. Mesela bir gün bir çocuk hastalandı ve Oya anne doğal olarak onunla hepimizden fazla ilgilendi. Bunu o kadar kıskandım ki üzerimdekileri çıkartıp soğuk taşlara yattım bir saat. Dişlerim takırdayana kadar da bekledim. Ateşim çıksın da Oya anne bir tek benimle ilgilensin diye.
“Abimin kafasında silinmeyen bir veda sahnesi var”
Çok acıklı bir anı bu...
Düşünsene çocuksun ve tek istediğin şey birilerinin seninle ilgilenmesi. O kadar kalabalık bir yerde sana sıra gelmesi için bir şeyler yapman gerektiğini düşünüyorsun.
Abiniz de Oya anne dışında bir şey hatırlamıyor mu?
O benden daha farklı. Bir kere bizim bırakıldığımız günü hatırlıyor. Ben 2 yaşındaymışım, o 3. Kafasında silinmeyen bir veda sahnesi var. Bu nedenle de benim kadar kolay atlatması imkansız ve atlatmış da değil. Bu yüzden annem ve babama benim kadar affedici yaklaşamıyor olabilir.
Anne babanız sizi neden bırakmış?
Tam olarak bilmiyorum. Geçinememişler ve ayrılmışlar. Mücadele edememişler yani. Herhalde en iyi çözümün bu olduğunu düşündüler.
“Yarışmaya kızımın geleceğini garanti altına almak için girdim”
Yarışmaya girmeye karar verdiğimde amacım para kazanmaktı. Yani kızımın geleceğini garanti altına almak için girdim ben bu yarışmaya. Sonra insanlar beni o kadar sevdiler ki iş çok başka bir şekle büründü ve Kasımpaşa projesi oluştu. Şimdi Kasımpaşa için bir şeyler yapabileceğimi düşündükçe çok seviniyorum.
28 yaşındayım ve bu açıklamayı yapmak için yaşım genç olabilir ama etrafımda gördüğüm gençlerin durumlarından memnun değilim. Bakıyorum anneleri babaları var diye onlara güvenerek sorumsuzca hareket ediyorlar.
Oysa insanın anne-babasının olması bir şanstır, sadece gerisinde insan kendine bakabilmeli, kendi ayaklarını üzerinde durabilmeli ve kendi sorumluluğunu üstlenebilmelidir. Bu sözlerim biraz sert gelebilir ama bu konuda deneyimlerime güveniyorum.
“TV’de kavuşmaları izler, annemi bulduğum günü hayal ederdim”Nursel seyircilerin onun samimi olduğunu anladıklarını söylüyor
ve ekliyor: “Halk kimin gerçek kimin sahte olduğunu çok iyi ayırt edebilir. Hem insan ne kadar rol yapabilir ki?” 24 yıl sonra annenizi nasıl buldunuz? Afyon’da. Abim benim hatırım için ona ulaşmayı başarmış. Duyduğumda neler hissettiğimi anlatamam. Hayatım boyunca hep merak ederdim nasıl biri olduğunu. Hatta “Film Gibi” diye bir program vardı hani, orada da böyle yıllardır görüşmeyen aileler bir araya gelirdi. Hiç kaçırmazdım ve hep anneme kavuştuğum günü hayal ederdim.
Abiniz annenizin izini nasıl bulmuş peki?Biz annemin ismini zaten hep biliyorduk. Fakat nerede olduğunu araştırmamıştık. İki yıl önce abim benim hatırım için çalıştığı polisevine gelen bir trafik cezası makbuzunu takip etmiş ve annemin şimdiki kocasına ulaşmış.
Ne yaptı anneniz sizi görünce? Yıllardır aklının hep bir köşesindeymişiz ama hiçbir şey yapamamış. Bizi birden karşısında görünce bayıldı tabii şaşkınlıktan ve sevinçten. Sarılıp kucaklaştık.
Hiçbir şey olmamış gibi... Gerçekten hiç kızgın değil misiniz?Garip gelecek ama ben biraz Polyanna gibiyim. Onlara hiç kızmadım ki affedeyim. Çocukluğumdan beri her şeyin bir nedeni vardır diye düşündüm. Bu kararı vermiş olmalarının geçerli bir nedeni vardır, yapacak başka bir şey kalmamıştır. Herkes çocuğuna aynı derecede sevgi duymak ve mücadeleci olmak zorunda da değil. Ben annemin de babamın da bizi sevdiğini biliyorum. Belki biraz korktular, belki de cahillikti. Olmuş bir şey için onları suçlamak istemiyorum.
Peki ya babanız?Amcam bizi 11 yaşındayken yurttan aldığı için babamızı görerek büyüdük. Şimdi onun da kendine ait bir hayatı var ama görüşüyoruz.
Bir kızınız var. Siz onu bırakır mısınız?Asla bırakmam, bu konuda da canım pahasına mücadele veririm ama bu benim kızımı, annemin beni sevdiğinden daha çok sevdiğim anlamına gelmiyor. Sevgi ölçülecek bir şey değil. Annemin bunları okuyup üzülmesini istemiyorum. Ona hiç kızgın değilim. Hem insanın annesinin olması o kadar güzel bir duygu ki!
Kızınız babasında kalıyor değil mi?Bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Çünkü söylediklerimin çarpıtıldığını düşünüyorum. Kızımın babasıyla dostuz ve ben kızımla mümkün olduğu kadar çok vakit geçiriyorum.
Gelelim yarışmaya... Yarışmacılar gerçekten birbirlerini bu kadar çok seviyorlar mı? Sizce de bu biraz garip değil mi?Biz yarışmacılar beraber o kadar çok vakit geçiriyoruz ki ister istemez birbirimizi yakından tanıma şansımız da oluyor. Ayrıca şirket yarışmacılar için bir sürü değişik aktivite düzenliyor. Mesela yeni gelen arkadaşımıza hoş geldin yemeği yapıyoruz, onun alışmasını sağlıyoruz ve onunla kaynaşıyoruz. Öyle seçilip hemen kutu açmaya başlamıyor yani kimse.
“Acun bey çok samimi bir insan”Acun Ilıcalı yarışma dışında nasıl biri? O da insanlar para kazanamadığında üzülüyor ya. Bu durum ne kadar gerçek?Acun beyi tanıdıktan sonra ben de çok şaşırdım. İnsanların onun programdaki tavırlarının gerçek olup olmadığını merak ettiklerinin farkındayım çünkü ben de yarışmadan önce merak ediyordum. Acun bey çok samimi bir insan; hani derler ya içi dışı bir diye, işte aynen öyle. Bahsettiğim yemeklere mutlaka o da katılır, bizimle arkadaş gibidir, herkesle teker teker ilgilenir.
Halk kimin samimi olduğunu ayırt edebiliyor yani.Tabii ki ayırt edebiliyor. Mesela ben kameralar beni çeksin diye özel bir uğraş versem sizce beni bu kadar severler miydi? Seyircilerin kimin gerçek olduğunu fark ettiklerinden eminim ve bu konuda mütevazı olamayacağım. Ben gerçekten samimi bir insanım ve iyi kalpliyim. Hayatımda kimse için kötü bir düşünce beslemedim ve besleyenleri de anlamakta zorluk çekiyorum.
“22 Eylül’de yeterince para toplayamazsak çok üzüleceğim”Kısa bir süre sonra yarışacaksınız. Heyecanlı mısınız? O geceden beklentileriniz neler? 22 Eylül gecesi Kasımpaşa Çocuk Yuvası için yeterince para toplayamazsak çok üzüleceğim. İnan benim kazanacağım paranın pek bir önemi yok. Esas önemli olan Kasımpaşa’daki kardeşlerimin yeni yuvalarına kavuşabilmeleri. Bu yüzden o gece gelecek yardımlar benim için kutumdaki meblağdan çok daha önemli. Onlara ne kadar yardımcı olabilirsem kendimi o kadar şanslı ve zengin hissedeceğim.
Yanınıza alacağınız bir uğurunuz var mı? 10’dan geriye sayacak mısınız siz de?Benim en büyük uğurum kızım. Tabii ki o gece yanımda kızım olacak. Ayrıca Oya annem ve Kasımpaşa’daki kardeşlerim de bana destek olmak için gelecekler. 10’dan geriye sayar mıyım bilmiyorum ama yanıma
içinde desteklerini hissetmek istediğim insanlara ait birer eşya bulunan küçük bir kutu alacağım.
Oya anne 48 yıldır Kasımpaşa Çocuk Yuvası’nın annesiOya Kayacık 1960 yılından beri Kasımpaşa
Çocuk Yuvası’nda gönüllü olarak çalışıyor. Şu an
71 yaşında ve hâlâ Kasımpaşa Çocuk Yuvası projesinin başında çocuklarının yeni yuvalarına kavuşmaları için mücadele ediyor. Nursel de onun bugüne kadar yetiştirdiği yüzlerce çocuktan biri. 1999 depreminde hasar gören Kasımpaşa Çocuk Yuvası’nın yeni binası hâlâ inşaat aşamasında ve istenilen tesisin yapılması için 2,5 milyon YTL’ye ihtiyaç var.
Hayatını yazsa roman olurNursel 11 yaşına kadar Kasımpaşa Çocuk Yuvası’nda Oya anne ile yaşadı. Daha sonra amcası, Nursel ile abisini evine aldı.
Ve böylece babalarıyla görüşmeye başladılar.
18 yaşında anne olan Nursel lise mezunu
ve yarışmadan önce hayatını step-aerobik antrenörlüğü yaparak kazanıyormuş. Şimdi ise üniversite okuyamamış olmanın içinde büyük bir ukde olduğunu ve kazandığı parayla fırsatı olursa üniversiteyi bitireceğini söylüyor.