21.11.2010 - 01:00 | Son Güncellenme:
ASU MARO
asu.maro@milliyet.com.tr
Hem televizyonda hem sinemalarda sıkça karşımıza çıkan bir reklam filmi var: Hani sınıfta yoklama yapılıyor, Ahmet’ler Mehmet’ler orada; Ayşe’ler Fatma’lar ise tarlada, otlakta, daha fenası gelin olmuş gerdek odasında. İnsanın içine işleyen bir film. Milliyet gazetesinin Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile işbirliği içinde düzenlediği, bu yıl beşinci yaşını kutlayan Baba Beni Okula Gönder kampanyasının filmi... Çeken, Çağan Irmak.
İşte o film, kendi içinden yeni bir hayırlı iş daha doğurdu: Türk sinemasının sekiz yönetmeni, kampanya için konuyla ilgili fotoğraflar çekti. Bunlar, 1-8 Aralık arasında Beyaz Space-İz Giz Plaza Maslak’ta sergilenip satışa sunulacak. Bir kız yurdu daha yapılabilsin diye...
Bu işe zaman ve emek harcayan yönetmenlerden Çağan Irmak, Derviş Zaim, Ezel Akay, Handan İpekçi, Mustafa Altıoklar ve Ümit Ünal ile bir araya gelip kampanyadan, kız çocuklarının değiştirilebilir kaderinden konuştuk. O gün bizimle olamayan Zülfü Livaneli ve Sırrı Süreyya Önder de sonradan ilettiler fikirlerini.
Çağan Irmak’ın bir mektubu var sergi kataloğunda, adını bile bilmediği “kız kardeşlerine” yönelik... Onunla bitirelim sözü: “Belki çantandaki simit olabilirim. Belki kurşunkalemin, silgin, belki son sayfasına gelmiş kareli defterin ya da uzun çoraplı korsanın, küçük prensin, kara balığın, bir şeftali bin şeftalin olabilirim. Sadece fotoğraf çekerek. Bak ben ne çok oldum birden!”
ÇAĞAN IRMAK
Babaanne-torun mutluluğu
Projeyi “gönül şenliği” diye tanımlıyor Çağan Irmak: “İşlevsel bir proje oldu. Adı ‘Yüzümüze Çarpanlar’. Biz burada maddi imkansızlıklarla çarpışıyoruz belki ama kavgamız daha çok zihniyetle.” Kendisi çektiği fotoğrafta mutluluk olsun istemiş. Önlüklü bir kız çocuğu ve babaannesi... “Babaanne torununun saçını örüyor, onu okula gönderiyor. Çocuk da okuldan dönünce kardeşine kitap, babaanneye de gazete okuyor. Fotoğraflara eskitilmiş görüntüsü vermek istedim.”
EZEL AKAY
“Kibritçi Kız” uyarlaması
Ezel Akay’ın tasarlayıp kamerasını Milliyet foto muhabiri Bünyamin Aygün’e teslim ettiği işte zengin muhitlerinde dolaşıp mendil, kalem satan kız çocukları var. Akay’ın fotoğraflarına “Kibritçi Kız” uyarlaması bir masal eşlik ediyor. Bolluk içinde yaşayan insanların diyarına yoksul bir kız düşüyor. Kimse anlamıyor derdinin ne olduğunu. Akay: “Zenginliğin içinde bir tane bile yoksul ve mutsuz insan varsa, o zenginlik ve mutluluk tehlikededir diyen bir hikaye bu.”
Ümit Ünal
Eski günlere gönderme
Ümit Ünal’ın işinde de, “Her şeyin yeni ve heyecan verici olduğu eski günler”e gönderme var: “Baba Beni Okula Gönder’in Cumhuriyet’in ilk yıllarını çağrıştıran bir etkisi oldu bende. Yerli malı kampanyalarını, yurt çapındaki okuma seferberliklerini düşündüm. 1920’leri, 30’ları hatırlatacak bir görsel kullandım, aydede ve yıldız. Türk bayrağına da benziyor.”
DERVİŞ ZAİM
“Yalın olmasını istedim”
Derviş Zaim ise yepyeni önlüklü, ışıl ışıl gülümsemeli bir kız çocuğu seçmiş. Elinde bir A harfi. “Çok yalın bir şey olmasını istedim” diyor, “Zaten kampanya bana öyle bir elektrik vermişti. En yalın nasıl yapabilirim meselesini kafamda evirip çevirirken bu noktaya geldim. Çektiğim kız da yüzüyle, edasıyla tam kafamdaki çocuktu.”
MUSTAFA ALTIOKLAR
Babaları tehdit ediyor
Mustafa Altıoklar’ın fotoğrafında, emekleyen bir kız bebek ve babası var. Babasından umduğunu bulamayan çocuk, kaleme tutunarak ayaklanıyor. Bu fotoğrafla babaları biraz “tehdit etmek” istemiş Altıoklar: “Ya siz kızınızın elinden tutup kendiniz onu eğitime götürün ya da o sizsiz bir çıkış yolu bulup sizi geçecektir. Geçsin tabii, bununla gurur duyun ama onun geçmesine katkı yapın ki gurur duymaya da hakkınız olsun diyen bir fotoğraf.”
HANDAN İPEKÇİ
Yaşlı teyzeye önlük giydirdi
Projenin tek “kız çocuğu”, Handan İpekçi. Kendisi de üniversiteyi biraz geç bitirmiş bir kadın olarak “Okumanın yaşı yoktur” fikrinden hareket edip yaşlı bir teyzeye önlük giydirmiş. İpekçi’nin babası ona yönetmen olmasında çok destek olmuş. İstiyor ki bütün anne-babalar böyle olsun: “Kız çocuklarını okutmamanın, nasıl olsa kocası ona bakar düşüncesinin çok yanlış olduğunu fark etmeleri gerekiyor. Koca bakmazsa o kız çocuğu ne yapar, bunu düşünmeliler.”
ZÜLFÜ LİVANELİ
Cehalet esarettir
Zülfü Livaneli’nin fotoğraflarında, avcunda “Baba beni okula gönder” yazan, bileklerinden kelepçeli iki kız çocuğu var. “Cehaletin esaret olduğu fikrinden yola çıktım” diyor Livaneli. Ona göre Baba Beni Okula Gönder gelecek kuşaklara ulaşacak bir etkinlik. “Çünkü her kız çocuğu ileride kendi evlatlarını yetiştirecek” diyor.
SIRRI SÜREYYA ÖNDER
“Kadın olmak, sonsuz bir kederlilik hali”
Projenin en yürek yakan işi, kuşkusuz Sırrı Süreyya Önder’inki. Önder fotoğraflarıyla, Adıyaman’ın Kahta ilçesinde ailesi tarafından diri diri toprağa gömülerek öldürülen 15 yaşındaki Medine Memi’nin izini sürüyor: “Bu coğrafyada insan olmak zor. Hele bir de kadın olmak tarifsiz ve sonsuz bir kederlilik hali... Bu proje ile belki bir kızın okulla tanışmasına katkıda bulunuruz”.