Marmara Denizi’nde son 15 yılda görülen en yoğun deniz salyası çevre felaketine dönüşürken Çanakkale’nin derinliklerinde yatan tarihi miras olan 1. Dünya Savaşı batıklarının durumunu gözlemlemek için bilimsel inceleme yapıldı. Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı (ÇATAB), davetiyle bölgeye gelen üç üniversite temsilcisinin ve beş su altı uzmanının katıldığı dalışları sadece Milliyet
takip etti.
Eftelya Dina dalış teknesiyle gerçekleştirilen dalışlarda Çanakkale Boğazı içinde 1914 yılında 35 denizciyle batan Mesudiye gemisi ile 1966 yılında batan ticari gemi Kaptan Franco’nun yoğun müsilaj etkisiyle adeta görünmez olduğu, müsilajın batıkların bulunmasını bile neredeyse imkansız hale getirdiği görüldü. 61 kilometrelik Çanakkale Boğazı’nda etkili olan Karadeniz yüzey akıntısı, Marmara’nın sularını Ege Denizi’ne doğru taşırken Gökçeada’ya vurarak müsilaj yığınları oluşturuyor. Gökçeada’ya ulaşmadan önce kuzeye yönelen deniz salyasının etkisini yitirdiği gözlense de Çanakkale’nin tarihi batıklarının en turistik olanı HMS Majestik’te varlığı hissediliyor. HMS Majestik’in patlamamış topları, gözlem kulesi ve silah bataryalarında sarkıt şeklinde gözlenen deniz salyası aralıklarla öbek oluşturuyor.
Saros Lundy’i korumuş
Dünyanın kendini temizleyen ender ekosistemlerinden Saros Körfezi’ndeki batıkların ise müsilajın yıkıcı etkisinden kurtulduğu gözlendi. Kaptan Cousteau’nun da araştırma yaptığı körfezin Büyükkemikli burnundaki HMS Lundy dalışında deniz salyası görülmedi. Bilim insanları ve uzmanlar geminin ambarları dahil her yerini incelerken deniz salyası çok küçük sarkıtlar dışında göremedi.
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Taşınabilir Kültür Varlıklarını Koruma ve Onarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Kocabaş, “Kaptan Franco’da yüzeyden dibe kadar deniz salyasının yıkıcı etkisini gördük. Marmara Denizi’ndeki hidrojen sülfür oluşumu ulusal mirasımız batıklar üzerinde oluşursa bozulma hızlanır. Hidrojen sülfür metal kalıntıların bozulmasını beş kat hızlandırır. HMS Majestik’i Nisan ayında kontrol amaçlı incelemiş, müsilajın etkisini yoğun gözlemlemiştik. İki ay sonra yaptığımız bu dalışta ise 15 metreden itibaren etkisinin azaldığını gördük. Boğazın dışında olması HMS Majestik’e fırsat veriyor. HMS Lundy üzerinde müsilaj etkisini yitirmiş” dedi.
‘Saros atlatıyor ama...’
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Ayaz, “Kaptan Franco’da sargos, akya, ıstakoz, karagöz sürüleri yuva yapardı, artık görülmüyor. Mercanlarda beyazlaşma başladı. Deniz salyası 15 metre tabaka halinde Ege Denizi’ne akıyor. Saros iyi diye Çanakkale Boğazı’nı boş veremeyiz ve tedbirleri hayata geçirmeliyiz” dedi.
Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı da, Kaptan Franco ve Mesudiye batıklarının görüntüleriyle dehşete düştüğünü belirtirken Saros’daki yenilenmeyle umutlandığını vurguladı. Prof. Dr. Sarı, “Halen üzerinde deniz salyası olduğunu gördük ama Akdeniz suyuyla birlikte kısmen yenilenmiş. HMS Majestik ve HMS Lundy’deki süngerler sağlıklı. Bu büyük avantaj çünkü Marmara’daki tüm süngerler öldü. Umutlansak bile rehavete kapılmamalı, tüm önlemleri acilen hayata geçirmeliyiz” dedi.
Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanı Dr. İsmail Kaşdemir ise, her tesislerinde ileri biyolojik arıtma sistemi uyguladıklarını vurguladı. Dr. Kaşdemir, “Bölgemiz dünyanın en büyük su altıparkını oluşturacak kadar zengin. Bu tarihi zenginliği korumak için çabamız sürüyor” dedi.