![Ukrayna: Çernobil Nükleer Santrali'ne Rus İHA saldırısı düzenlendi](https://image.milimaj.com/i/milliyet/75/330x185/67aef472c379e90000f2e16c.jpg)
TÜSİAD Olağan Genel Kurulu'nda Ümit Özdağ'ın tutuklanması, İBB Başkanı İmamoğlu'na yönelik soruşturma, tekelleşme iddiaları, Ayşe Barım ve TSK'dan teğmenlerin ihracı ile ilgili mesajlar verildi. TÜSİAD tarafından yapılan açıklamalara tepkiler gelmeye devam ediyor.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, "Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri çok sıklaştı. 10 sene önceki olaylara yeni soruşturma açılıyor. Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine sürekli yenileri ekleniyor. Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor" dedi. TÜSİAD Genel Kurulu'ndaki ifadelere Hükümet ve AK Parti'den peş peşe tepkiler geliyor.
Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Bakan Kacır şu ifadeleri kullandı: “Savunma sanayiindeki ilerleyişimiz dünyanın öbür ucundaki kardeşlerimiz için güven meselesi, elde ettiğimiz kazanımlar tüm dostlarımız için umut ışığı. Her biri Türkiye’nin bu hamlelerinden dünyada çok sayıda ülke için ilham kaynağı olmasından, küresel siyasette elde ettiği etki gücünden büyük bir övgüyle söz ettiler.
‘TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL’
Fakat ne hazin ki aynı esnada bir sanayi ve iş insanları derneğinin yöneticileri ülkemiz adına son derece karamsar ve kötümser ifadelerle konuşmalar yapmışlar. Onlara şu gerçeği hatırlatayım. İş insanları dernekleri siyasetçilere parmak sallamak yerine Türkiye’nin milli teknoloji hamlesine sahip çıksınlar. Türkiye eski Türkiye değil. Artık montaj sanayii ile yetinen bir Türkiye yok. Ar-Ge var, katma değerli üretim var, yerli ve milli teknoloji geliştiren bir Türkiye var.
‘KİMSE TÜRKİYE ADINA KARAMSARLIK OLUŞTURMAYA ÇALIŞMASIN’
Artık bu ülkede birilerinin milli irade üzerinde vesayet kurduğu bir siyaset iklimine yer yok. Kimse Türkiye adına karamsarlık oluşturmaya çalışmasın. Türkiye’nin geleceği aydınlıktır. OSB’lerde üretimde olan fabrika sayımız 11 binden 59 bine, çalışan sayımız 415 bine 2 milyon 700 bine yükseldi. Türkiye’nin 263 milyar dolara ulaşan ihracatla dünya ticaretinden aldığı pay iki misline çıktı.
‘YATIRIMLARDAN ALDIĞIMIZ PAY 5 MİSLİNE ÇIKTI’
Türkiye 22 yılda 270 milyar dolar uluslararası doğrudan yatırım aldı. Yatırımlardan aldığımız pay 5 misline çıktı. Ar-Ge insan kaynağımız 29 binde 291 bine ulaştı. Ar-Ge harcamalarımız 1 milyar 200 milyon dolardan 16 milyar dolara yükseldi.
‘TÜRKİYE’NİN İSTİKBALİ İÇİN ATTIĞIMIZ ADIMLARDAN HABERİNİZ Mİ YOK?’
İş insanları dernekleri halkın iradesi ile seçilen siyasetçilere parmak sallamak yerine Türkiye’nin yankısı dünyanın öbür ucundan duyulan milli teknoloji hamlesine sahip çıksınlar. Dünyada hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir döneme girildi. Tüm ezberler terk ediliyor. Gümrük duvarları yükseliyor, küreselleşme kabulleri bizzat sahipleri tarafından ters yüz ediliyor. Böyle bir dönemde Türkiye’nin istikbali için attığımız adımlardan haberiniz mi yok?
‘DÜNYA LİDERİ OLDUĞUMUZ İHA’LAR SİZE GURUR VERMİYOR MU?’
Neden Türk milletinin göklerde süzülen çelik kanatları ile iftihar ettiğinizi duymuyoruz. Dünya lideri olduğumuz İHA’lar, SİHA’lar size gurur vermiyor mu? Neden takdir etmiyorsunuz? Milli uydularımız, milli otomobilimiz çok önemli kazanımlar değil mi?
‘BU YOLCULUĞA SİZ DE SAHİP ÇIKIN’
Cumhuriyetimizin ikinci asrı Türkiye yüzyılı olacak. Bu yolculuğa siz de sahip çıkın.”
CUMHURBAŞKANI YARDIMCISI CEVDET YILMAZ
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Seçilmiş hükümetler ve bağımsız yargı üzerinde vesayet dönemi kapanmıştır. Buna heveslenmek yerine, arzu eden herkesin demokratik kurallar içinde adını koyarak şeffaf bir şekilde siyaset yapması en doğrusudur." ifadelerini kullandı.
Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, demokrasilerde sivil toplum örgütlerinin görüş, öneri ve eleştirilerini ifade ettiğini, ancak mensupları arasında farklı siyasi görüşten insanların olduğu sivil toplum örgütlerinin siyasi bir parti üslubu ile açıklama yapmasının en hafifinden yersiz, nezaketten yoksun, yapıcı olmaktan uzak bir tutum olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, şunları kaydetti: "Bugün TÜSİAD toplantısında maalesef bu olumsuz dil ve yaklaşım sergilenmiştir. İş dünyamızın genelini temsil etmediğine inandığımız bu dili ve üslubu tasvip etmek mümkün değildir. Sürekli bir şekilde topluma karamsarlık yayarak, felaket tellallığı yaparak olumlu bir gelecek inşa edilemez. Bir iş insanları örgütünün öncelikle katma değeri yüksek, teknolojik seviyesi gelişmiş, nitelikli istihdam üreten bir ekonomi oluşturma sürecinde kendi sorumluluklarını hatırlaması ve elini taşın altına koyması beklenir. Demokrasi ve hukuktan bahseden büyük sermaye gruplarının öncelikle kendi şirketlerinde ayrımcı uygulamaları, rekabetçi olmayan yapılanmaları, farklı fikirlere yönelik tutumları sorgulamaları ve geçmiş sicillerine yönelik özeleştiri yapmaları sosyal fayda üretir. Dünyanın ve bölgemizin zorlu bir döneminde, tarihimizin en büyük afetinin yaraları başarıyla sarılırken ve ekonomimizin temellerini sağlamlaştıran bir program kararlılıkla uygulanırken, iş dünyamızdan beklenen yapıcı öneriler ve geleceğe yönelik umut veren mesajlardır. Seçilmiş hükümetler ve bağımsız yargı üzerinde vesayet dönemi kapanmıştır. Buna heveslenmek yerine, arzu eden herkesin demokratik kurallar içinde adını koyarak şeffaf bir şekilde siyaset yapması en doğrusudur."
BAKAN TUNÇ: EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE KARŞILIK VERECEĞİMİZDEN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye'nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez." ifadesini kullandı. Bakan Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, "Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir." değerlendirmesinde bulundu. Demokratik sistemin temel taşlarından birinin kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı olduğuna işaret eden Tunç, "Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir." ifadelerini kullandı.
"HUKUK ÇERÇEVESİNDE EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE KARŞILIK VERECEĞİMİZDEN KİMSENİN ŞÜPHESİ OLMASIN"
Yargı ve siyaseti yönlendirme çabalarının hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı olduğunu bildiren Tunç, şunları kaydetti: "Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Demokrasi sadece belli çevrelerin değil, topyekun milletin ve devletin ortak emanetidir. Türkiye, eski Türkiye değildir. Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye'nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın."
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK: ESKİSİNDEN DAHA KARARLIYIZ
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, TÜSİAD'dan gelen açıklamalara tepki gösterdi. Çelik'in sosyal medya hesabından yaptığı açıklama şöyle: Demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının ülke gündemine dair açıklama yapmaları ve değerlendirmede bulunmaları en doğal haklarıdır. Ancak ülke gündemine dair değerlendirme yapma hakkı ile siyaseti şekillendirme ve yargıya talimat verme girişimleri birbirinden ayrı hususlardır. Aradaki farkı oluşturan, demokrasiye bağlılık ve hukuka saygıdır.
Maalesef Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki sicilleri sorunludur; geçmişlerinde askeri vesayete ve yargı vesayetine verdikleri destek hafızalardan silinmemiştir. Ayrıca kendi geçmişlerinde alenen meşru hükümeti hedef alma ve görevden gönderme faaliyetleri manşetlerde yer bulmuştur. Bu nedenlerle TÜSİAD yönetimi, bu ülkede demokrasi mücadelesi verenlerin “güven bunalımı” deyince ilk aklına gelenlerden birinin neden TÜSİAD’ın yaklaşımları olduğu ile yüzleşmelidir. TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir. AK Parti olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisini siyasetin üzerinde gören hiçbir girişime izin vermeyiz. Siyasetin demokratik alanını korumak için eskisinden daha kararlıyız.