04.07.2023 - 10:58 | Son Güncellenme:
TÜİK’e göre, Türkiye’de son 10 yılda gazete tirajları yüzde 30, dergi tirajları yüzde 50 düşmüş. Artık herkesin ana haber kaynağı internet. Reuters Institute’ün son araştırmasına göre, Türkiye’de ve dünyada internet bir numaralı haber kaynağı internet. Türkiye’de ana haber kaynağı olarak interneti görenlerin oranı ise yüzde 83.
Birçok gelişmiş ve gelişmekte olan pazarda da internet birinci sırada.
Oxford Economics’in Ocak 2023 yılında yayınlanan rapora göre, YouTube bu açıdan önemli bir bilgi kaynağı hâline gelmiş durumda. Rapora göre, Türkiye’deki kullanıcıların yüzde 93’ü bilgi ve tecrübe edinmek için YouTube’u kullanıyor. Eskiden bu iş için evlerinde ansiklopedi biriktirip, kapı kapı gezip kurs arayanlar, şimdilerde YouTube ile istedikleri konuda görsel olarak da bilgiye ulaşabiliyor.
Gazeteciler azalıyor
ABD’de son 10 yılda gazetelerde çalışan gazeteci istihdamı 71 binden 31 bine düşerken, internet yayın organlarında çalışan gazeteci sayısı ise 7 binden 18 bine yükselmiş. Yani internette sağlanan gazeteci istihdamı, basılı medyada kaybolan istidamın çok altında.
Bugün ABD’de bir medya organında çalışan her bir gazeteci başına, bir şirketin kurumsal iletişim biriminde çalışan 6 kişi var. Hâl böyle olunca gazetelerin orijinal araştırmacı gazetecilik haberleri yerine, kendilerine şirketlerden gönderilen basın bültenlerine veya şirket etkinliklerine dayanan haberleri yazmaları kaçınılmaz oluyor.
Medyadaki mevcut yapı dönüşürken, insan kaynağının azalması ve haber kalitesinin düşmesi ise bir ekonomik sorundan çok sosyopolitik yansımaları da olan bir mesele. Çünkü demokrasinin sağlıklı işlemesi için toplumun hakikatler hakkında doğru bilgilendirilmesi hayati öneme sahip. Hakikat üzerinde uzlaşamayan toplumlar ise hızla kutuplaşırken demokrasinin temelleri de zayıflayacaktır. O nedenle bugün medya sektöründe yaşananlar sadece birkaç gazetecinin işinden olmasından çok daha önemli sorunlara yol açabilir.
Toplumun habere yaklaşımı
Türkiye’de haberi internetten alan yüzde 83’lük kesimi üç kategoride inceleyebiliriz: Birincisi grup, “haber beni bulur” diyenler. Bunlar haberleri Facebook, Twitter ve giderek daha çok WhatsApp veya Telegram’dan alıyor. Yani eşi dostu, aynı fikirde olduğu kişiler, neyi beğeniyor ya da gönderiyorsa onu okuyor. İkinci grup ise “haber orada, gerekince ben ararım” diyenler. Bunlar haberleri daha çok Google üzerinden arayan kişiler ve algoritma karşılarına ne çıkarırsa onu okuyorlar. Buradaki temel sorun ise Google’da haber diye karşımıza çıkan içeriklerin çoğu haber değil, algoritmayı kandırıp başa çıkmak için özel hazırlanmış metinler. Üçüncü grup ise “tüm haberler yalan” diyenler. Reuters Institute’e göre, dünyada habere güvenenlerin oranı yüzde 36’ya düşmüş. Haberler üzerinde kamu kurumları veya büyük şirketler “çok baskı kuruyor” diyenlerin oranı ise yüzde 75’in üzerinde.
Medya ve finans
Google’ın, Türkiye etki analizine göre, Türkiye’de en çok kullanılan arama motoru Google, Google’da tarama yapanların en çok aradığı şey ise haber. Yine araştırmalara göre, Türkiye’de 2021 yılında medya ve reklam harcamalarının üçte ikisi dijital mecralara yapılmış. Yazılı basına yapılanın neredeyse 40 katı bir harcamadan söz ediyoruz. Dijital mecralara reklam verenlerinse yüzde 99’u reklamı Google aracılığıyla veriyor. Google’a en çok içerik sağlayan haberciler ise bu reklam gelirinden hiçbir pay alamıyor. Gerçek haberciliğin maliyet krizleri sonucu ölmesi, yalan ve çarpıtma haberciliği, başka bir ifadeyle dezenformasyonu güçlendiriyor. Google ise her durumda kazanıyor.
Mesela son iki yılda petrol şirketlerinin içinde “net sıfır” ve “ekolojik” ifadeleri geçen reklamlarından Google’ın geliri 24 milyon euro olmuş. Cahit Suluk’a göre, Avrupa Birliği, Google’ın editoryal sorumluluğu olan ve sürekli nitelikteki medya organlarına telif ödemesi yapmasını hükme bağlamış. Ancak, bu direktifi süresi içinde, 2021’e kadar ancak dört ülke iç mevzuatına aktarabilmiş. Google’ın sahip olduğu lobi gücü de burada unutulmamalı. Mevzuat değişikliğini yapan ülkelerden Fransa’da Google “Haber” özelliğini kapatmış. Aynı bizde Rekabet Kurulu kararına uymaktan kaçınmak için “Alışveriş” özelliğini kapattığı gibi.
Fransız rekabet kurumu, telif hukuku hükümlerini uygulamayıp medya kurumlarıyla anlaşma yapmaktan kaçınan Google’a “haber özelliğini kapatarak gazetecilerin haklarını ödemekten kaçamazsın, arama sonuçları için de ödeme yapacaksın” diyerek 500 milyon avro ceza kesti. Daha da önemlisi, davranışsal yaptırımlarla Google’ı medya kuruluşlarıyla ödeme miktarları konusunda anlaşması için masaya oturmaya zorladı. Taraflar iyi niyetle müzakere edecek ve anlaşmaya varamazlarsa arbitrasyon devreye girecek. Google’a hakkında benzer bir soruşturma şu anda Alman rekabet kurumu tarafından da yürütülüyor.
Habercilerin emeklerinin haklarını alabilmesi için rekabet hukuku kapsamında düzenleme yapılmasında öncü ülke Avustralya’ydı. Bu hususta yeni bir kanun hazırlanmasına yönelik öneriler, ülkenin rekabet otoritesi tarafından 2020’de yapıldı. Kanun Avustralya parlamentosunda tartışılırken Google ve Facebook yoğun lobi faaliyetleri yürüttü.
Hatta Facebook kısa bir süre Avustralya’daki haber hizmetlerini durdurdu. Ancak daha sonra her iki şirket de kanuna uyum sağlayarak medya kuruluşlarıyla masaya oturmak zorunda kaldı. Dahası ayrı bir kanunla Avustralya Rekabet ve Tüketici Komitesi, hangi dijital platformlarının medya kurumlarıyla pazarlık etmek zorunda olduğunu belirlemek ve pazarlık sonuçlanmazsa ücret konusunda tarifeleri tayin etmek üzere hakem atamaya yetkili kılındı.
Türkiye ne yapmalı?
Benzer hükümleri içeren kanun teklifleri, Kanada, İngiltere, Endonezya ve ABD’de de gündemde. Hindistan rekabet kurumu da aynı konuda inceleme başlatmış durumda.
Uluslararası tecrübelerden açıkça görülen olan husus şu: Gazetecilerin ürettikleri ürünü kullanarak bundan gelir elde eden Google ve Facebook gibi kuruluşlar bu geliri kendiliğinden paylaşmıyor. Ancak yasal düzenlemelerle mecburen harekete geçiyor ve gerekli adımları atıyorlar.
Bu durumda Türkiye ne yapmalı? Türkiye’nin önünde geçmiş tecrübelerden yola çıkarak birçok alternatif bulunuyor. Eğer bir düzenleme yapılacaksa bu, Avrupa Birliği gibi telif hukuku çerçevesinde de yapılabilir veya başka bazı ülkeler gibi rekabet hukuku içinde olabilir. Ancak hukuk sistemi bize benzeyen Fransa’daki uygulamaya bakıldığında iki yöntemi de beraber kullanmak en iyi tercih olacaktır.
2022 yılında gündeme gelen Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da dijital pazarlara dair değişiklikler, habercilik piyasasının bu sorununu çözmek için de iyi bir fırsat. Buraya eklenecek bir hükümle kanun kapsamında “geçit bekçisi” olacak dijital platformların habercilere telif ödemesi yapmaktan imtina etmeleri hâlinde, Rekabet Kurumu’na tarafları müzakereye zorlama ve sözleşme hükümlerini belirlemek için hakem atama yetkileri getirilebilir.
Haberciler haberlerini halka iletmek için dijital platformlara muhtaç. Dijital platformlar ise hiçbir tekil medya organına muhtaç değil. Birçok pazarda rekabet sorunları var. Ekonomik etkinliğin ve tüketici refahının artması için bunlara müdahale ediyoruz. Habercilikle ilgili rekabet sorunları sadece iktisadi bir mesele değil, aynı zamanda demokrasimizin kalitesini ve geleceğini de tehdit ediyor. Bu nedenle gerekli hukuki düzenlemeleri yaparak adil rekabeti tesis etmeliyiz.