14.01.2025 - 18:53 | Son Güncellenme:
İSMAİL ŞAHİN
İSMAİL ŞAHİN- Temizlikten güvenliğe, teknik bakımdan yemeğe 45 bin çalışanıyla hizmet veren ISS Türkiye 2025’te büyümesini sürdürmeyi hedefliyor. Özellikle şehir hastanelerinde sunduğu geniş hizmet yelpazesiyle dikkati çeken ISS Türkiye’nin CEO’su Cavit Habib, “İnsan kaynakları anlamında her sene olduğu gibi 2025’te de istihdamı artırma hedefimiz var. Bu noktada da sirkülasyonu düşürmeye yönelik hamleler yapacağız” diyor. Burada kurumsal aidiyet kültürü yaratılmasını vurguluyor. Cavit Habib, büyüme ve istihdam planları hakkında sorularımızı yanıtladı...
ISS Danimarka merkezli bir tesis yönetimi grubu. ISS ülkeleri içinde Türkiye’nin yeri ise hep ilk sıralarda. ISS’in Türkiye macerası nasıl başladı? Başlıca faaliyetleriniz ve finansal olarak eriştiğiniz nokta hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Sizin de belirttiğiniz gibi ISS dünya çapında, son derece köklü bir şirket. Bugün ISS Avrupa, Asya, Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Pasifik kıtalarında “tesis yönetimi” konusunda hizmet sunan dünyanın lider hizmet şirketlerinden biri ve 350.000’den fazla çalışanı ile Avrupa’nın en büyük işverenleri arasında yer alıyor.
ISS Türkiye ise 1992 yılında, tesis yönetim hizmetleri şirketi Proser’in kuruluşu ile faaliyete geçti. 2005 yılında ISS tesis yönetim şirketleri Servicemaster ile Proser’in yüzde 70’ini satın alarak Türkiye pazarına girdi. Şu an entegre tesis yönetimi, temizlik, güvenlik, teknik bakım, yemek, bitki bakım, haşere kontrolü ve destek hizmetler gibi konularda dünyanın önde gelen firmaları arasında konumlanıyoruz ve 45 bin çalışan ile 4 binden fazla müşteriye 5 bin noktada hizmet veriyoruz.
2024 yılında beklentimizi enflasyon etkisiyle birlikte yaklaşık yüzde 78 büyüme olarak görüyoruz. Ciro bazında 30 milyara yaklaştığımız bir noktada kapatacağız gibi duruyor.
2024 yılı sizin açınızdan nasıl geçti? 2025 yılı nasıl gözüküyor? Planlama yaparken sizi en çok neler zorluyor?
Finansal zorluklar her zaman var. Biz ISS olarak kriz durumlarını iyi yönetebilen nadir şirketlerdeniz. Geçmişte yaşadığımız ve ekonomik boyutu da olan zorlu senelerden de büyüyerek çıkmayı başarabilmiştik. Bu yılı da büyüyerek kapatıyoruz. 2025 için de planlarımızı da henüz 2024 yılının başlarında yapmaya başlamıştık.
Segmentler bazında önceliklendirdiğimiz hedef müşteri kitlemizde büyümeyi planlıyoruz. Bunun yanı sıra dijital dönüşüm ve yapay zeka uygulamalarının entegrasyonuna hız kazandırmak da iş planımıza dahil. Elbette tüm bunlar için strateji geliştirirken öngörülemez gelişmeler de yaşanıyor. Ekonomik değişimler, ticari kararlardaki öngörülebilirliği azaltıyor. İnsan kaynakları anlamında da her sene olduğu gibi 2025’te de istihdamı artırma hedefimiz var. Bu noktada da sirkülasyonu düşürmeye yönelik hamleler yapacağız.
ISS Türkiye’nin sağlık sektöründe önemli bir rolü var. Bu alandaki çalışmalarınız için neler söyleyebilirsiniz?
ISS olarak hastaların, hastaneye girişten iyileşmesine kadar olan yolculuğunda kurumlara uzman bir bakış açısıyla katkı sunuyoruz. Çalışanlarımızın özenli hizmetiyle klinik ve hastane ortamları oluşturuluyor. Hasta taşıma, karşılama, yönlendirme, catering, temizlik hizmetleri, güvenlik, çamaşırhane, atık yönetimi hizmetleri gibi birçok alanda hastaneler bizden destek alabiliyorlar.
Şehir hastaneleri konusunda da bir uzmanlığımız var. Şu an Ankara Etlik, Kocaeli, Bursa, Manisa, İzmir, Adana, Konya, Kayseri, Yozgat ve Elazığ’da şehir hastanelerinde faaliyet gösteriyoruz.
Özellikle şehir hastanelerinde sunduğumuz hizmet yelpazesi çok geniş. Atık yönetiminden hasta karşılamaya ve taşımaya, haşere kontrolden güvenlik hizmetlerine ve otoparktan yemeğe kadar birçok farklı hizmeti entegre bir şekilde sunuyoruz. Kaliteden, detaylardan ve incelikli çalışma prensibimizden asla vazgeçmiyoruz.
Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki her biri diğerinin gözü kulağı olan bu birimler birbirinin hizmet standardını da yukarı çekiyor. Türkiye’deki hastanelerin seviyesine bakıldığında servis kalitesi olarak dünyadaki kamu hastaneleri örneklerinin çok üzerinde. Bu üstünlüğü hem inşaat yapısı, hem sağlık hizmetleri, hem hizmet kalitesi, hem de servis çeşitliliği ile açıklamak mümkün.
Kadınlara, gençlere ve dezavantajlı gruplara yönelik çalışmalarınız nasıl? Ana hatlarıyla hangi adımları atıyorsunuz?
Bahsettiğim Cinsiyetsiz İşler, aslında kadınların kendilerini en çok gösterdiği projelerimizden biri. Dış cephe cam temizliği, elektrik teknikerliği, marangozluk, bahçıvanlık, otopark görevlisi gibi pozisyonlar artık kadın çalışanlarımıza da emanet ve bu konuda aldığımız geri dönüşler oldukça tatmin edici.
Toplumsal cinsiyet eşitliği kapsamında ayrıca birçok girişimimiz de var. Bu konuda hem kendi çalışanlarımıza hem de müşterilerimize eğitim ve seminerler düzenleyerek bu konudaki farkındalığı artırmayı, cinsiyet kalıplarını yıkmayı, cinsiyetçi iletişim dilini değiştirmeyi ve kadın istihdamını desteklemeyi görev ediniyoruz. Bunun yanı sıra, Birleşmiş Milletler (BM) Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) ve BM Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadının Güçlenmesi Birimi (UN Women) ortaklığında oluşturulan Kadınların Güçlendirilmesi Prensipleri’nin (Women’s Empowerment Principles) imzacılarından da biriyiz.
Bugün toplam çalışan sayımızın yüzde 51’ini kadın çalışanlar oluşturuyor. Yöneticilerimizin ise yüzde 42’si kadın. Bu oranın yüzde yüzde 21’i, ISS içerisinden eğitimlerle yetişenler olarak göze çarpıyor.
Gençlerle ise sık sık üniversite buluşmalarında bir araya gelerek kariyer fırsatlarından bahsediyoruz. Bizim için geleceğe ışık tutacak olan onlar ve kendileriyle sürekli iletişim halinde olmayı önemli buluyoruz. Biz sektörde engelli çalışan sayısıyla da öne çıkan bir şirketiz. Şu an ISS Türkiye bünyesinde görev yapan 1300’e yakın engelli çalışanımız kapsayıcılığımızın önemli bir göstergesi.
Bugüne kadar çalışma hayatınızdaki en önemli 3 dönüm noktasını saymanız gerekse neler söylerdiniz?
Hayatımın dönüm noktalarından ilkinin şirketimi kurduğum gün olduğunu söyleyebilirim. İkinci olarak ise 2002 yılında ortağımla yaptığım iş birliğini, yani şirketimi Service Master ve Proser’le birleştirip büyük bir sinerjiyle çok ciddi ivme aldığımız dönemi diyebilirim. Üçüncü olarak da 2005’te ISS’i sattığımız gün. Bunlar benim şahsi hayatımdaki en önemli üç dönüm noktasıdır.
İş hayatının stresiyle nasıl başa çıkıyorsunuz? Hobilerinizi ve seyahat tercihlerinizi de dinlemek isteriz...
Aslında son üç yıla kadar stresle gayet iyi bir şekilde başa çıkabiliyordum. Ancak büyümenin getirdiği ivme, değişen normlar ister istemez bir baskı altında hissetmenize neden olabiliyor.
Bununla birlikte hem sosyal, hem kişisel olarak spor, seyahat, aileyle vakit geçirme, kite sörf, kayak, motosiklet gibi aktiviteler aslında bazıları için meditasyon olabilir. Ben de konsantrasyon gerektiren bu tarz faaliyetleri yaparak üzerimdeki stresi dağıtıyorum. Bu arada evde bir hayvan olması da o stresi dağıtmak için çok güzel bir şey. Onun verdiği sakinlik ve sevgi gün içindeki yorgunluğu dağıtmak için büyük bir destek.
Kurumsal aidiyeti artırıyor
Türkiye’nin en büyük işverenlerinden birisiniz. Ancak eksik iş gücüyle çalıştığınızı da belirtiyorsunuz. İstihdamı ne kadar artırabilirsiniz ve bunun için neler yapılmalı?
Elbette bu ülkeye yatırım yapmış bir yönetici olarak istihdamı artırmak ekonomik kalkınmaya katkı sağlamak açısından bizim için en önemli unsurlardan. Çalışan, nitelikli istihdama erişmek de bazen zor olabiliyor. Dolayısıyla burada farklı faktörler ön plana çıksa da, bir kurumsal aidiyet kültürü yaratılması gerektiğini düşünüyorum. Biz ISS Türkiye’de bunu farklı projelerle destekledik. Örneğin Cinsiyetsiz İşler projemiz var ve bu doğrultuda kadın çalışanlarımız “erkek işi” olarak görülen pozisyonlarda göz dolduran bir başarıyla görev yapıyor. Bu yıl itibariyle 500’e yakın kadın çalışanımız Cinsiyetsiz İşler kapsamında istihdam ediliyor. Eğitimi de önceliğine alan bir kurum olarak “Altın Diploma” projemiz de çalışanlarımızı motive eden bir başka program.
Altın Diploma aslında temelde çalışanlarımızı eğitimlerine devam etmeleri konusunda cesaretlendiriyor. Türkiye’nin dört bir yanından bir üst okulu bitiren çalışanlar, mezun olduklarında aldıkları diplomalarla birlikte ISS Türkiye tarafından verilen Altın Diploma’yı da alıyorlar. Şu ana kadar bu program ile 1500’e yakın ekip arkadaşımız bir üst okuldan mezuniyetini alıp düzenlediğimiz törenlerde kep attı.
İstihdamı artırmak için öncelikle bilinmeli ki asgari ücret artık bir geçim ücreti değil bir indikatör. En önemli konu, artık hizmeti satın alan tarafın da bunun bilincinde olması ve hizmet standardında, çalışan ücretiyle asgari ücretin öngörülmemesi ama bir geçinme ücretinin öngörülmesi gerekiyor. Çünkü Türkiye son on yılda baktığınızda sürekli büyüyen bir ilişki içerisinde ve bu şu anda tüm sektörlerde mevcut sadece bizde değil. Bunun da sebeplerini doğru araştırmak lazım. Türkiye’de iş gücü var ama neden bütün firmalar iş gücü eksikliği yaşıyor buna eğilmek lazım. Bunun da birinci maddesi bu. Asgari ücret ya bölgesel olmalı ki bu doğru bir mantıktır. Ya da sadece bir endeks olarak görülüp gerçek geçinme ücreti baz alınmalıdır. O zaman doğru iş gücüne erişme şansımız olur.