10.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Mert Fırat ve Didem Balçın’la “Deli Bayramı” üzerine az sonra okuyacağınız söyleşinin ardından eve dönerken telefonda arkadaşıma oyunu anlattım. Telefonumu kapattıktan sonra şoför dönüp “Devekuşu Kabare’nin hangi oyunu” diye sordu merakla. Sonra da heyecanla Beyoğlu’nda “Deliler”i izlediği zamanları anlatmaya koyuldu. 80’lerde Metin Akpınar, Zeki Alasya ve Nevra Serezli gibi önemli isimlerin sahnelediği Turgut Özakman’ın kült oyunu “Deliler”, Metin Akpınar’ın süpervizörlüğü ve Mert Fırat ve Akpınar’ın yönetmenliğinde “Deliler Bayramı” olarak DasDas’ta. Uzun bir aradan sonra dolu bir salona girdiğinizde hissettiğiniz tedirginliği uçuran, uçucu bir performansla karşılıyor oyuncular. Oyun boyunca ne kadar da mutlular diye aklımdan geçiriyorum. Rilke “Çünkü Zordur Sevgi”de “Asla tutmaya çalışmamakla sımsıkı tutuyorum seni” diye yazar ya böylesine bir tutunmanın ardından coşkulu ve temposu yüksek bir oyundu izlediğimiz. Neredeyse tüm esprilerin ezbere bilindiği ve her seferinde gülündüğü “Deli Bayramı” kavuştayın en eğlencelilerinden biri oldu haliyle. “Metin Akpınar alkışladım ben yahu” cümlesini kurmak bile tarifsiz. Kuşakları buluşturan oyun bu yanıyla sosyal medya uygulamaları çöktüğünde ev halkıyla baş başa kalındığında ne yapacağını şaşıranları da kurtarıyor. Telefondan başımızı kaldırıp delilik üzerine konuşmak fena fikir değil sanki.
“Deli Bayramı”nın galasında büyük bir coşku vardı. Neler hissettirdi bu atmosfer?
Mert Fırat: Bir gün böyle döneceğimizi biliyordum. Hiç şüphem yoktu. Dünyanın yaşadığı onlarca pandemi var ve biz de onlardan birine denk geldik. Hâlâ devam ediyor gerçi ama... Bu kadar kısa sürede salonumuza full kapasiteyle dönmek bizi çok heyecanlandırdı. Hepsinden öte de hep bir arada Metin Abi ile olmak çok başkaydı. Bir de biz uzun yıllar sonra bu kadroyla oyun oynuyoruz. Didem, ben, Volkan Yosunlu, Özgün Aydın, Alper Baytekin... Ankara Üniversitesi tiyatro mezunlarıyız. Bu kadro hiçbir zaman bir arada oyun oynamadı. Bu da bizi çok heyecanlandırdı.
Didem Balçın: Evlendim ve hamilelikle geçirdim pandemiyi sanki biri sihirli değnekle dokundu ve ertesi gün uyandım çocuğum var, evim var ama tiyatro aynen devam ediyor. Sanki hiç kapanma olmadı gibi hissediyorum. Bir daha olmayacak, açılmayacağız diye hiç hissetmiyordum. Aşırı özlemişiz. Tiyatro diye yanıp tutuşuyormuşuz meğerse...
Bu metine nasıl karar verildi?
Mert Fırat: Bizim manifestomuzda hep şu var; bizim yazarlarımızdan bir eser oynamak, yeni metin mutlaka oynamak, romandan uyarlama yapmak ve bir kadın yazar ya da yönetmenden eser almak. Vasıf Öngören’in “Zengin Mutfağı”nı Şener (Şen) Abi ile yaptık. Şimdi bizim de hocamız olan Turgut Özakman’ın “Deliler”ini yaptık. Bu metinlerin zamansız olduğunu da göstermek niyetimiz. “Deliler” zaten zamansız bir metin. Bu proje mezun olduğumuzdan beri hayalimizdi.
Metin Akpınar’ı dahil etme fikri nasıl gerçeğe dönüştü?
Mert Fırat: Pandemi durulmaya başlayınca ekip arkadaşlarıma danıştım. İlksen (Başarır) ve Didem (Balçın) ile ortak kararımızı verdik. Dedik ki arıyoruz Metin Abi’yi, ok yaydan çıkıyor... Heyecanla aradık. Zamanımız da azdı. Sahnelerin açılıp açılmayacağını da bilmiyorduk. Çünkü sürekli zaman, emek ve para harcayıp durduk. Bu defa olsa da olmasa da yapalım dedik. Hiç değilse bir iki oyun oynamış oluruz. İyi ki de öyle yapmışız.
Didem Balçın: Mert, “Metin Hoca ile yapalım, arayalım” dediğinde heyecanlandık. Metin Akpınar gerçekten bir tarih. Şener Şen de öyle... Her anlattığı hikâye bir eğitim, her söylediği cebe konulması gereken bir şey. Zor olan kısmı çok fazla oynanmış, herkesin hafızasında yer etmiş, ezbere bilinen bir metin olması. Mert için çok zor çünkü Metin Akpınar’ın rollerini oynuyor. Benim için de çok zor çünkü Nevra Serezli’nin rollerini oynuyorum. Bizim için bir sınav gibiydi. Metin Hoca’nın olması bu sınavı kolay atlatmamızı sağladı. Çünkü o yolumuza ışık tuttu. Bu yüzden şanslıyız ve iyi ki yaptık.
Tam da bunu sormak istiyordum. O klasikleşmiş performanslara dönüp baktınız mı?
Didem Balçın: Bu oyunu oynayacağımı düşünmediğim zamanlarda baktığım bir oyun olduğu için bir daha açıp nasıl oynamışlar diye çok bakmak istemedim. Bu yola çıkarken o zamanki oyuncuları taklit ederiz, aynısını yaparız diye çıkmadık. Biz oyunun anlatmak istediğini göz önünde tuttuk. Bu yüzden ben uzun süre bir bakmadım. Sonra Mert geliyor bir provaya, “Orada şöyle bir laf söylüyor onu söyle” diyor. Eve gidiyorum dayanamayıp nasıl söylemiş diye bakıyorum. “Şu espri çok tutuyor onu da yapsana” diyor neyse hadi oraya da biraz bakayım diyorum. Böyle böyle baktım ama elimden geldiğince Didem olarak o role katkı koymaya çalıştım. Mert de öyle... Metin Hoca zaten bize aynısını oynayın demedi. Bakış açısını, komedi zamanlamasını gösterdi.
“Biz gerçekten onlarla büyüdük”
Kuşakları bir araya getiren bir metin. Oyunu ilk ne zaman izlediğinizi anımsıyor musunuz?
Didem Balçın: Ben videodan izledim hep. Sahneden izleme şansım olmadı. Kasetlerden, videolardan izleyen ve bilen bir kitle de var. Evde annemlerle beraber VHS kasetlerde Devekuşu Kabare’nin oyunlarını izlerdik. Şimdi inanamıyorum Metin Akpınar’la çalıştığıma... Şener Şen’in burada oyun sahnelediğine. Seyircilerde de VHS kasetlerden izleyen bir çoğunluk var bence. O insanlar fenomen olmuş bir oyunu burada Metin Akpınar’ın süpervizörlüğü ve yönetmenliğinde izleme şansı buluyor. Bu da çok büyük bir şey.
Mert Fırat: VHS kasedi vardı, sabahları kalkar “Yasaklar”ın, “Aşk Olsun”un kasedini takardım. Bir de teyip kasedi vardı onu gece takar “Ferhangi Şeyler”le yatardım. “Ferhangi Şeyler”e bir hafta 10 gün baksam ezbere oynarım. “Deliler”i ilk defa İzmir Fuarı’nda izledim. Altı yaşında falandım galiba. Hayal meyal bir şeyler hatırlıyorum. Zaten oyunu o zaman da ezbere biliyordum. Ezber yapmakta hiç zorlanmadım, çoğu ezberimdeymiş. Lafın gelişi değil biz gerçekten onlarla büyüdük. Oyun bize o yaşlarımızı hatırlatıyor. Kendimizi oradaymış gibi hissediyoruz. Defalarca açıp videodan izlemek de öyle. Canım çok sıkkın olduğunda “Aşk Olsun” açar bir yandan gülerken uyuyakalırdım. O sesler kendini güvenli alanda hissettiğin bir yere götürüyor. Bu metinler de öyle. Bizi o atmosferin içinde hissettiriyor.