Kültür Sanat‘Tuhaf’ değil de ‘özel’ diyelim

‘Tuhaf’ değil de ‘özel’ diyelim

13.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan “Firestarter/Tepki” daha çok ‘70’ler ve ‘80’ler sinemasını anımsatsa da türüne yenilik ve derinlik getirmekten uzak bir korku/gerilim filmi.

‘Tuhaf’ değil de ‘özel’ diyelim

Müjde Işıl - Stephen King’in 1980’de yayımlanan romanı “Firestarter” çok değil, dört sene sonra sinemaya uyarlanmış, 2000’lerin başında da televizyon serisi yapılmıştı. Kadrosunda George C. Scott ve Martin Sheen’in bulunduğu 1984 tarihli yapım, Drew Barrymore’un “E.T.” ile parladıktan sonraki ilk filmlerindendi. 2022 model filmin yolculuğu ise 2017’ye kadar gidiyor. O zamandan beri aralarında Fatih Akın’ın da olduğu birçok yönetmenin adı geçtikten sonra nihayet perdeye geldi.

Haberin Devamı

Andy ve Vicky yıllar önce bir deneye katılmış ve bu sırada aldıkları ilaç sadece onları değil, kızları Charlie’yi de doğaüstü güçle donatmıştır. Charlie bakışlarıyla her şeyin alev alıp yanmasına neden olmaktadır. Andy ve Vicky, kızlarının ellerinden alınıp kobay gibi incelenmesini istemedikleri için izlerini kaybettirir ve teknolojiden uzak bir yaşam sürer. Ancak Charlie büyüdükçe gücü de büyür ve bunu nasıl kontrol edeceğini bilemediği için kim olduğu ortaya çıkar. Hayatta kalmak için kaçmaktan başka çareleri kalmaz.

Müzikler ön planda

Neredeyse her hafta bir süper kahraman(lar) filminin vizyona girdiği zamanımızda “Tepki”, günümüz seyircisinden çok, Stephen King hayranlarının gönlünü fethetmeyi hedefliyor. Bunu da ‘70’ler ve ‘80’ler sinemasının tarzını ve ruhunu tekrar ederek ete kemiğe büründürerek yapıyor. Müziğinden bitiş jeneriğine kadar buram buram o dönem kokuyor film. John Carpenter imzalı müzik özellikle öne çıkıyor. Filmin bugüne dair güncellemeleri wi-fi, cep telefonu gibi detaylardan ibaret. Onun dışında dönem ve tarz olarak geçmişin etkisinde olmasına özen gösterilmiş. Yönetmen Keith Thomas ve senarist Scott Teems’in bunun dışında film üzerinde özel bir çalışma yaptığını, karakterlere derinlik kazandırmaya çalıştıklarına dair bir ipucu yok. Charlie’nin tuhaf mı yoksa özel mi olduğunun üzerine gidilmemiş örneğin. Gücünü kontrol etmeyi öğrenmesi başlı başına bir karakter dönüşümü içermesi gerektirirken, seyirciye o gerilimi adım adım yaşatmak yerine olayları üstünkörü birbirine bağlamakta çözüm bulunmuş. Oyunculukların da seyirciye yansıması pek parlak değil. Zac Efron ve Sydney Lemmon’dan ziyade 2010 doğumlu Ryan Kiera Armstrong’un performansı akılda kalıyor denebilir.

Haberin Devamı

Stephen King uyarlamaları sinema için her zaman tartışmalı olageldi. Yazarın bu uyarlamalara karşı kişisel beğeni ve nefreti bir yana, sinemaseverler ile kitapseverlerin birleşme noktası pamuk ipliğine bağlı genelde. “Tepki”nin hayranları, filmini nasıl bulacak göreceğiz ama sinemasal olarak geleceğe büyük bir etkisinin olmayacağı söylenebilir.

Haberin Devamı

Telgraf başındaki kahraman

“Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ne… Bu sabah Şehzadebaşı’ndaki Muzıka Karakolu’nu İngilizler basıp oradaki askerlerle çarpışarak, sonunda şimdi İstanbul’u işgal altına alıyorlar. Bilgilerinize arz olunur.”

İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgal ettiğini 16 Mart 1920 günü Ankara’da bulunan Mustafa Kemal Paşa’ya telgraf çekerek bu mesajla haberdar eden kişi Manastırlı Hamdi Efendi, tam adıyla Ahmet Hamdi Martonaltı… Zor şartlarda kendini riske ederek işgali Anadolu’ya duyuran ve sonrasında Millî Mücadele’ye katılarak Ankara’daki karargâhın telgraf memurluğunu üstlenen Hamdi Efendi’nin cesaretini Atatürk hiçbir zaman unutmadı ve “Nutuk”ta ona şöyle teşekkür etti: “Kendisine borçlu olduğum teşekkürü burada açıkça ifade etmeyi millî ve vatani görevlerimden sayarım.”

Telgraf memuru Hamdi Bey’in hayatından esinlenen “Kurtuluş Hattı”, posta ve telgraf memurlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki hayati rollerini perdeye taşıyor. Yani cephede olduğu gibi cephe gerisinde de mücadele eden kahramanlara odaklanıyor. “Türkiye’nin Gözyaşları”, “Kafkas Ruleti”, “Teşkilat”, “Muhafız”, “Hançer” gibi kitaplarıyla tanınan Selman Kayabaşı’nın yazıp yönettiği film, Birinci Dünya Savaşı sona erip askerlerin terhis olmasıyla başlıyor. Kafkas Cephesi’nde posta memuru olarak askerliğini yapan Hamdi de İstanbul’a dönüyor. Tam da İstanbul işgal edilmek üzere... Aile içindeki sorunlar ve Hilal’e aşkı bir yana, onu zorlu bir görev bekliyor. Mehmet Akif Bey, Atatürk’ün emriyle halkı direnişe hazırlamak üzere Kastamonu’ya gönderiliyor. Hamdi de onunla birlikte çalışıyor. Milli Mücadele’nin seyrini değiştiren haberleşme ağının hikâyesini ve vatansever insanların cesaretini anlatan filmde başrolleri Gülsim Ali, Yusuf Aytekin ve Emin Gürsoy paylaşırken, Mustafa Kemal Atatürk’e Serkan Şenalp hayat veriyor.