30.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
EVRİM ALTUĞ
Evrim Altuğ- İstanbul Karaköy’deki tarihî Kurşunlu Han’da pek çok emektar ile omuz omuza çalışanlardan biri de heykeltıraş Nilhan Sesalan. Kendisi, Suudi Arabistan Krallığı’nın başkenti Riyad’daki Tuwaiq Heykel Sempozyumu’na Türkiye’den çağrılan ilk kadın sanatçı oldu.
Sesalan, dördüncü yılına giren sempozyum ve atölye ile sergiye 20 ülkeden çağrılı imzalardan biriydi. Sanatçı, Durrat Al Riyad bölgesine seçilen 30 kamusal heykelden birine “Existance” adıyla imzasını attı. Katılımcıların yaklaşık bir ay boyu emek verdiği eserler, bu yıl ilk kez Riyad madenlerinden elde edilmiş granit ve kum taşının biçimlendirilmesiyle üretildikleri alanda sergilendi.
Bu yılki Jüri Başkanı küratör Marek Wolynski, Alaa Tarabzouni, Ali Al-Tokhais, Dr. Effat Fadag ve Johannes von Stumm tarafından seçilmiş eserler daha sonra Riyad’daki kalıcı adresleri olacak kamusal alanlara yönlendirildi. Proje, 2019’dan günümüze, 90 sanatçının eserini kente kazandırdı. Sesalan, 2023 teması “Uyumun Enerjisi” olarak tayin edilen deneyimine dair ilginç detayları anlattı.
Etkinliğe Kral Selman bin Abdülaziz’in ev sahipliği yaptığını ve yaklaşık 700 aday arasından seçildiğini söyleyen Sesalan onunla birlikte projeye katılan heykeltıraşların altısının Suudi asıllı, içlerinden üçünün kadın, üçünün erkek olduğunun altını çizdi. Sesalan, kariyerinde ilk kez Suudi heykeltıraşlarla tanıştığını, Londra’dan Teksas’a birçok noktada eğitim almış bu imzaların yaş ortalamalarının 35 ile 60 arasında olduğunu aktardı.
Peki, ne değişti?
Sesalan, sempozyuma katılan jüri üyesi Johannes’in özelinde “Burası bir İslâm ülkesi, heykel yasaktı; peki bugüne kadar ne değişti?” sorusuna da yanıt arandığına değinirken, Suudi organizatör ve sanatçılardan “Dünya değişti, heykel önemli bir bilgi kaynağı ve biz bu bilgiden mahrum olmak istemiyoruz” yorumu aldıklarını vurguladı. Sesalan öte yandan heykel sanatının halka ulaşımında Suudi Arabistan’da ana akım medya dışı bir aygıtın daha bulunup bulunmadığı yönündeki sorumuzu şöyle yanıtladı: “Organizasyon kökeni Kral’dan geldiği için bu, halk tarafından sorgulanmıyor. Halk o sebeple benimsiyor. Ama benim, katılan izleyicilerden anladığım, gördüğüm kadarıyla, herkes zaten bizim çok büyük bir parçamız hâline gelmiş. Yani Türkiye’de, örneğin Trabzon’da, İstanbul’da herkesin bir evi var. Trabzon’u artık bir Suudi Arabistan şehri gibi düşünebiliriz. Orada tanıştığım bütün arkadaşlarımı artık bizim bir parçamız gibi görüyorum. Evet, buradaki duruşları, kostümleri daha farklı ama hepsi buralı, yani. Ve sadece bir başörtüsü farkı var ki birçok kişi artık onu da çıkarmış durumda. Ben burada nasıl giyiniyorsam, orada da rahat bir şekilde dolaştım. Oysa Kral, fikrini her an değiştirebilirdi. Biz, çölün ortasında, yemyeşil bir ortamda, lüks bir otelde kaldık. Her şey gerçekten üst düzey idi. Çok tasarlanmıştı. Orada yüzebiliyordunuz da. Ama, hani Kral sabah uyanıp da, ‘Kimsenin yüzmesini istemiyorum,’ derse, o vakit tabii kimse yüzemeyecek. Yani ülkenin bütün karakterini Kral belirliyor ve halk da buna ‘uyum’ sağlıyor.”
Bütçesi dokuz milyon Avro civarındaki Riyad Heykel Sempozyumu kapsamında sanatçılara da hatırı sayılır bir telif ödendiğinden söz eden Sesalan, gözlemlerini şöyle iletti: “Orada olmak için üzerine para verir miydim, evet, verirdim. Bu beni mutlu ederdi. Granit, yontma teknikleriyle çok yavaş ilerleyen, biraz sizi de yontan bir malzeme. Ben kendi adıma, kendi yapıtımı hafifletmeyi başarabildiğimi, maddenin varlığı ile düşünce arasında iyi bir süper pozlama yapabildiğini düşünüyorum. Etkinliğe katılan tüm sanatçılar, kendi karakterlerini yansıtabildiler. Herkes, kendisi ne kadar ise o kadar oradaydı. Bu, benim için çok değerliydi.”
İnanç. sanat ve soyutlama
Sesalan ile Riyad’daki inanç, sanat ve soyutlama üçgeni konusunda konuştuk. Bize gözlem, deneyim ve fikirlerini anlattı: “Soyutlama, elbette ki önemliydi. Ama çizgisel olarak da ufak tefek, soyut-figüratif işler gördüm. Hatta birçok Suudi, Arap ziyaretçinin benim etkinlikteki heykelim için ‘Ah, kadına benziyor’ dediğine şahitlik ettim. Jüri, tahmin ediyorum ki çok realist figür seçmedi. Ama onun dışında, iyi bir seçki yapmışlardı. Bütün dünyada yaşayan heykel sanatına, çok taze bir referans ile, kendi ülkelerinde şu anda sahipler. Ben, etkinlikte yaptığım önerinin dışına biraz da mücadele ederek çıktım. Son yıllarda ‘Boşluğun Haritası’nı yapıyorum. Orada da yine çizmek istediğimde Suudi bir jüri üyesi de geldi ve bana engel olmak istedi; bu esere çizgisel olarak bile katkım oldu. Birazcık konuşmak durumunda kaldık…”