03.12.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Miraç Zeynep Özkartal
"Elif'in yazdıklarını okuyunca ben de natal şeye girdim... Neydi?""Siyah Süt"ün yazarı Elif Şafak ve kitaba çizgileriyle katkıda bulunan Latif Demirci ile buluştuk. Demirci önce karikatürcü gibi cevap verdi: "Elif'in ilk metinleri geldi, iki ay evden çıkmadım, natal şeye girdim... Neydi? Şaka bir yana, onu çok anladım okurken. Nedense anladığım bir şey oldu"
Son günlerde edebiyat çevrelerinde adı en çok geçen kitap "Siyah Süt". Elif Şafak'ın kızının doğumundan sonra yazdığı ilk kitap bu. Doğumdan üç yıl önce ada vapurunda karşılaştığı hamile bir kadından başlayarak, Şehrazat Zelda'nın rahminden önce aklına düşmesini, yaşadığı çelişkileri, hamilelikte yaşadıklarını anlattıktan sonra pek çok kadının yaşadığı bir soruna değiniyor Şafak: Postnatal depresyon. Yani loğusalık depresyonu.Ancak bu kitabı sadece bir loğusalık el kitabı olarak değerlendirmek büyük haksızlık olur. Bir edebiyatçının kaleminden kadınlık halleri, dünya edebiyatının kadınlarının yanı sıra altı şahane kadın karakter var "Siyah Süt"te: Elif Şafak'ın iç sesleri parmak kadınlar. Meseleleri en kolay yoldan halleden Pratik Akıl Hanım, kariyer de kariyer diye bağıran Hırs Nefs Hanım, ruhani bölgeyi temsil eden Can Derviş Hanım, Elif Şafak tarafından en çok kayırılan Sinik Entel Hanım ve sonradan ortaya çıkan en "kadınsı" karakterler: İsimleriyle müsemma Anaç Sütlaç ve Saten Şehvet hanımlar. Üstelik bu kadınlar suretleriyle arz-ı endam ediyorlar kitapta, zira Latif Demirci çizgileriyle can vermiş onlara.
Mizah, Elif Şafak ile pek yan yana anılan bir sözcük değil. Ama bu kitapta bolca var. Kendisiyle dalga geçebilen, zaaflarını açıkça ortaya serebilen, kafa karışıklığını rahatça anlatabilen bir yazarın kaleminden çıkmış belli ki. Yalnızca hayatına bir bebek girmiş veya girmek üzere olanlara değil, içindeki farklı sesleri susturamayanlara da hitap ediyor. "Siyah Süt"ün iki yaratıcısı, Elif Şafak ve Latif Demirci ile buluşup hem kitabı hem de annelik ve babalık hallerini konuştuk.Önce Latif Demirci'nin kitaba dahil olmasının hikayesinden başlayalım isterseniz...
Elif Şafak: Ben kitabı yazmaya başladıktan bir zaman sonra şunu hayal ettim: Çizgiyle kelimeler bütünleşse, anlattığım karakterler ete kemiğe, surete bürünse ne kadar güzel olur. Latif Demirci benim çok sevdiğim, çok hayranlıkla takip ettiğim bir çizer. Onun için aklıma ilk o geldi. Hemen sordum; o da ilgilendi.Zorlayan karakter oldu mu?
Latif D.: Evet, Can Derviş Hanım. Yanlış bir şey yapmayayım diye durakladım biraz.
Elif Ş.: İnançlı ama böyle ensesine vur, lokmasını al bir kadın da değil. O dengeyi vermek zor.
Latif D.: Saten Şehvet zannedeceksiniz ama değil! Hırs Nefs Hanım... O benim karikatürlerimde oynayacak biri, dünyama daha yakın.
Elif Ş.: Aslında Latif benim daha az barışık olduğum yanlarımı daha kolay çizdi.
Kızınız doğduğunda siz de eşinizle böyle bir dönem yaşadınız mı?
Latif D.: Hayır, bunu erkekler yaşamıyor. Ama gözlemledim. Başka bir dünyaya hapsolma var bebekle, erkekler hiç yaşamıyor.
Eşiniz Eyüp Can nasıl yaşadı bu süreci?
Elif Ş.: O mizaç olarak daha sakin bir insan. Kolay atlattı ama şöyle bir aksilik oldu, bebek dört aylıkken Eyüp askere gitti. Altı ay yoktu.
Latif D.: Çok tuhaf olmuş. Askerlik de erkek için acayip bir dönüşüm yeridir. Ben üç ay yaptım gerçi ama konuşuyorum. Hakikaten sakin biriymiş Eyüp.
Bir bebeğe alışkın, bebek görünce hemen kucağına alıveren, nasıl tutacağını bilen insanlar vardır. Bir de uzaktan bakan, dokunmayanlar. Siz hangisiydiniz doğumdan önce?
Elif Ş.: Ne o ne öbürü. Her çocuk gördüğünde atlayan insanlardan olmadım, bir çocuk görüp ondan etkilenmekti benimkisi.