26.07.2017 - 15:09 | Son Güncellenme:
Oğuz YETER / İSTANBUL
Şiire olan ilginizi ne zaman fark ettiniz? Şiir ne zamandır hayatınızda?
Lise yıllarında ilgi duymaya başladım şiire. Yatılı olarak okuduğum Öğretmen Lisesi’nde erken yaşta gurbeti yaşadım. Bu yaşlardaki sıla hasreti, sanıyorum edebiyat öğretmenimizin derslerde şiire verdiği önemle örtüşünce, bende şiire olan meyil arttı. Tabi insanın gönül bağının da çözüldüğü yıllardır bu dönem. Hepsi birleşince de duygular mısralara dökülüveriyor. Dolayısıyla bir okuyucu, bir dinleyici ve de duygularını mısralarla ifade eden birisi olarak o yıllardan itibaren şiir hayatımızda. Hatta bu noktada şunu belirtmek isterim; yedek subay olarak askerlik görevimi yaptığım Sarıkamış’ta birçok hafta sonu iznimi şehirdeki kitapçılarda ve kırtasiye dükkanlarında şiir kitabı arayarak geçirdim. O noktadaki susuzluğu da ancak böyle giderebiliyordum.
Sizin için şiirin anlamı nedir?
İnsan hayatında olmazsa olmazlar vardır. Bazen bir şeylere özlem duyarsınız. O özlemi gidermek için de mutlaka ulaşmak, vasıl olmak istersiniz onlara. Şiir de benim hayatımda öyledir. Günlük hayatta birçok konuda bazen bir beyit, dörtlük bazen de bir türkü dökülür dudaklarınızdan. O an dağılır kafanızdaki belirsizlikler. Yahut da zihninizdeki problem çözülür adeta. Hatta bazen mesajınızı bir beyitle verirsiniz karşınızdakine, yahut eski günlere gider; yeniden yaşarsınız şiirlerin mısralarında yaşananları…
Mesleğe yıllarını vermiş bir gazetecisiniz. Meslek anılarınızı kaleme almak yerine şiir yazmayı tercih ettiniz. Niçin?
Tabi bu tercih meselesi öncelikle. Anılar her zaman hafızalardadır. Ancak anılarda sizin dışınızda da bir şeyler vardır; olumlu veya olumsuz. Fakat şiir öyle değil. Tamamen size ait. Duygularınızı ifade eden yalın bir eser… Şiirde hasretinizle, sevdiğinizle, coşkunuzla ve hicvinizle sadece siz varsınız. Çok özel bir alan…
Basamaklar adlı şiir kitabınızı yazmaya karar vermenizi sağlayan en önemli etken neydi?
Daha önce de ifade ettiğim gibi erken yaşlarda başlayan bir birikimdi şiirlerim. Yine erken bir şekilde de hepsini itina ile sakladım. Zaman zaman bazı dergi ve gazetelerde yer almalarına rağmen yayını konusunda çok da acele etmedim. Ancak yakın çevremdeki dostlarımın, bu birikimin daha geniş kitlelerle buluşması konusundaki tavsiyeleri eserin yayınında etkili oldu. Doğrusu güzel de oldu…
Kitabı eşinize, hayat arkadaşınıza ithaf etmişsiniz. Birkaç cümle ile açıklar mısınız?
Eşim, her huzurlu ailede olduğu gibi benim en büyük destekçim, dayanağım. Hayatın bütün sıkıntılarına birlikte göğüs geriyoruz. Birlikte seviniyor, birlikte üzülüyoruz. Ayrıca Basamaklar’daki sevda bahçesinin de gülüdür o. Dolayısıyla da Basamaklar’ı ona ithaf ettim.
Kitabınızda toplam 79 şiir var, bu sayının bir önemi var mı yoksa tesadüf mü?
Şiir sayısının özel bir anlamı yok. Yayınlamaya karar verdiğimizdeki şiirleri derledik. Dolayısıyla o anlamda özel bir maksat bulunmuyor.
Kitapta yer alan en sevdiğiniz şiiriniz hangisi?
Sanıyorum en zor soru bu olmalı. Cevaplamak hayli zor. Belki en kestirme cevap ‘hepsi’ olmalı. Zira her birisi evladınız gibi… Hemen hepsinin özel bir anısı vardır. Zaten sevmezseniz onu eser olarak ortaya koyamazsınız. Hafızanızı ‘acaba şu mu?’ diye yokladığınızda hemen bir diğeri geliyor aklınıza, sonra bir diğeri. Dolayısıyla bir başkası için belki ‘şu en güzeli’ demek, ya da bir başkasının şiiri için ‘en güzeli şu’ demek kolay olur, ancak kendi eserleriniz arasında bu ayrım çok zor. Her şeye rağmen, kitaba adını veren ve benim için hayatın özetini ifade eden satırlardan ibaret olan Basamaklar, belki bu konuda bir cevap olabilir.
"Bir sonbahar akşamı Haliç'i seyr eyledim, Suların şarkısını mehtap ile dinledim"... 1986 yılında kaleme aldığınız bu şiiri hangi duygularla yazdınız, anımsıyor musunuz?
Üniversiteyi bitirdiğim yılın Kasım ayı idi sanıyorum. Haliç kenarındaki bir bankta oturmuş, saatlerce, martı sesleri eşliğinde suya aksetmiş rengarenk ışıkları izlemiştim. Mehtaplı, güzel ama serin bir İstanbul akşamı idi. Tabi hangi duyguları yaşadığımı şimdi hatırlamam zor. Ancak o fotoğraf beni çok etkilemişti. Kendime geldiğimde hayli üşüdüğümü hissettim. Takip eden birkaç gün, o akşamki üşümenin sebep olduğu kırgınlığı yaşadım. Belki şiir yazmak için üşümemiştim ama o duygu birikimi güzel bir eserin ortaya çıkmasına sebep olmuştu.
21 Kasım 1987 tarihli Hapis şiirinizin çıkış noktasını anlatır mısınız?
Doğrusu yıllar öncesine ait o detayı hatırlayamıyorum. Muhtemelen umutsuzluğun tavan yaptığı bir gündü. İçinden çıkamadığım bir kısır döngüyü, bir duygu hapsiyle ifade ettim sanıyorum. Zira şiirde sevinç, umut ve hasret kadar kördüğüm olan duygular da yer alıyor.
Şiirlerinizde belli bir kafiye uyumu var, her şiirinizde dikkat ediyor musunuz buna?
Evet, benim için şiirde ölçü ve kafiye önemli. Bu şiirdeki uyumu, estetiği, vurguyu güçlendiren bir unsur. Ben yazdığımda da okuduğumda da kafiye ile yazılmış bir şiirden daha fazla haz alıyorum. Dolayısıyla benim şiirlerimde hep kafiye vardır.
Sizce şiirin toplumumuzdaki yeri nedir? Yani şiiri sanat için mi yoksa toplum için mi yazıyoruz?
Şiir, edebiyatımızın en önemli yapı taşlarından birisidir. Bazen duygularınızı sadece bir beyit ile ifade edersiniz ve o gerek sizin halinizin ifadesine ve gerekse okuyanlara dolu dolu bir mesaj verir. Belki bazen o bir beyit, sayfalarca metnin özetidir.
Edebi olarak elbette bir sanattır şiir, ancak toplum değer verdiği ölçüde o sanat karşılık bulur. Zaten siz ‘şöyle ortaya bir sanat eseri koyalım’ veya ‘bir şiir yazalım da toplum okusun’ diye şiir yazmazsınız, yazamazsınız. Şiirde bunu yapmak pek mümkün olmaz. Çünkü şiir bir anlık ‘ilham’ olayıdır. Etkilendiğiniz bir olay, bir hasret, bir aşk; gönlünüze ya da kaleminize mısralar halinde dökülür. Ve bu da insanların okuduğu, beğendiği ölçüde değer bulur.
Şiirlerinizi daha çok hangi temalar üzerinden kurguluyorsunuz? Kitabınızda lirik şiirler de var, epik şiirler de... Sizi en iyi yansıtan şiir türü hangisi?
Bir şair dostum, ‘şiir yazmak için aşık olmak gerekir’ demişti. Evet, şiiri besleyen en önemli kaynak ‘aşk’tır. Bu bazen ilahi aşk, bazen vatan aşkı, bazen sevda bahçesinde dolaşan bir güzeldir. Bazen bir ışık, bazen bir ufuk, bazen de içinde kaybolduğunuz karanlıktır… Bazen sıla hasreti, bazen kalabalıklar içindeki yalnızlıktır. O ‘an’ aradığınız ‘sevgi’ ya da ‘sevgili’dir. Hani bazen alıp başınızı gidesiniz gelir ya uzaklara… Bazen de dalarsınız tarihin derinliklerine… İşte o aşka ulaşmak için mısralara dökülen şiir yansıtır sizi.