21.03.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Melisa Vardal
MELİSA VARDAL- “Beni koyup koyup gitme, n’olursun \ Durduğun yerde dur \ Kendini martılarla bir tutma \ Senin kanatların yok düşersin yorulursun”… Bu Attilâ İlhan şiiriyle kalplerimize iz bırakan “Diyalog Projes”nin İstanbul ayağı seyirciyle buluştu. Enzo İkah (Demokratik Kongo Cumhuriyeti), Marina Nazarova (Ukrayna), Saghar Daeri ve Ali Bonyadi (İran) adlı dört göçmen sanatçının otobiyografik anlatılarını içeren performatif gösteri “Tanışma”, “Yol”, “Ev ya da Başka Dünya” adlı üç ayrı bölümden oluşuyor. Türkçe, İngilizce, Farsça, Ukraynaca, Rusça, Lingala ve Fransızca olmak üzere yedi ayrı dilde sahnelenen projede enstrümantal canlı müzik, ses enstalasyonları, görsel deneyimler bir arada kullanılarak disiplinlerarası bir çalışma ortaya konuluyor. Göçmen ve mülteci sanatçıları bir araya getirerek toplumla bağını güçlendirmeyi amaçlayan projenin diğer durakları arasında Berlin, Amsterdam, Brüksel ve Viyana gibi Avrupa kentleri yer alıyor.
Taş yerinde ağır
İnsanoğlu yüzyıllardır savaşlar yüzünden kendi topraklarını terk edip başka diyarlara göçmek zorunda kaldı, kalmaya da devam ediyor. Göç, bazen savaşın yıkıcı etkisinden bazen hükümdarın boyunduruğundan bazen de esaretten kurtulmak için sığınılan son yol. Fakat bu yola çıkış hep başka esaretleri sürükler peşinde çünkü çiçek koparıldı diye topraktan köklerinin hepsi gelmez onunla… İnsan da çiçek misali hep yeşerdiği toprakta bırakır köklerini. İnsan giderken büyüdüğü sokaklar, dinlediği müzikler, yediği yemekler, yaşadığı aşklar, dostluklar hep orada, memleketinde kalır. Aslında kimse gitmeye mecbur olmasa bırakamaz ardında tüm bunları. Performans sırasında İranlı Saghar Daeri, tüm bu eksiklik hissini Türkçe bir deyim olan “Taş yerinde ağır” ile tercüme ediyor. Daeri cümlesinin devamında “Uzağa atılmış ağır taşlarız” diyor ve kendilerinin artık daha hafif bir taşlar olduğunu çünkü ağırlığını koyacak bir yerlerinin olmadığını da vurguluyor.
Dünya ki hepimizin ama sığamıyoruz bir türlü, yetmiyor. Birileri tepişirken birileri eziliyor. Tüm bunlara işaret eden proje savaşlardan kazananların bizler olmayacağını yeniden hatırlatıyor. İran’dan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne, Ukrayna’ya uzanan bu hikâyeler ne yazık ki evrensel acı bir tablo sunuyor. Kongolu sanatçı Enzo İkah, ülkesinden kovulan bir Barış Elçisi mesela… Ülkesinin doğusunda yaşanan bir çocuk tecavüzü ve sömürüsüne karşı söylediği “Vahşi Asker” şarkısının ardından tutuklanıyor, çok konuştuğu söyleniyor ve işkence edilerek bir daha konuşamaması için dişleri sökülüyor… Şimdi Türkiye’de yeniden gitarını eline alan ve hikâyesini anlatmaya başlayan İkah’la aynı kaderi paylaşan, farklı ülkelerde yaşayan on binlerce insan var. Ukrayna’da, Suriye’de, İran’da, Kongo’da, Lübnan’da aslında dünyanın hiçbir yerinde yaşanmaması gereken bir kader anlatılıyor bizlere. Dört sanatçının üç ayrı ülkenin kaderini paylaştığı performansın sonunda “barış” talebi kalıyor herkesin aklında.
Göçmen sanatçıdan ev hayali tarifi
Dört duvar, bir ton hayal, mutluluk aroması, bir gram umut, bir çendik etnik ve kültürel bellek, bir avuç toprak, kişi sayısına göre kilitli poşet, göz ayarı doğa manzarası ya da pencere, damak tadınıza göre özgürlük katkı maddesi, isteğe göre de valiz her an lazım olabilir diye… Yapımının detaylarında ise acı noktalara işaret ediyor İranlı Saghar Daeri, haberleri izlememizi, olayları iyi analiz etmemizi, havayı iyi koklamamızı öneriyor bizlere. Çünkü İstanbul’da hem Doğu’dan hem Batı’dan eser yel… Tarifin detaylarına ve projeye Dialogue Project - Istanbul YouTube hesabı üzerinden ulaşabilirsiniz.