19.09.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmacı / İstanbul - İzleyici tam 50 yıl önce ekranlarda aykırı bir dedektifle tanıştı. Meslektaşlarının aksine karizmatik olmayan hatta sürekli kirli ve salaş pardösüyle dolaşan oldukça bakımsız, dalgın ve belki şapşal halleriyle ilk görüşte güven vermeyen, ancak her zaman tam 12’den isabetle suçluyu bulan Komiser Kolombo! Yaşı yetenler Komiser Kolombo’yu hep çok sevdi. Çünkü o bir anlamda dayatılan imaj düzenini yıkan anti bir kahramandı ve açıkcası pardösüsünün kirliliği gibi tipinin yamukluğu, dalgınlığı, davranışlarındaki tevazu ve katile yaklaşımında son ana kadarki nezaketiyle bir nesle göre kesinlikle karizmaydı. Pandemi herkesi eve kapatınca yeni nesiller de Komiser Kolombo’yla tanışma fırsatı buldu. Ve bu eski dost yeniden fenomen oldu. Yeni nesil de Komiser Kolombo’yu çok sevdi. Peki neydi onu bu kadar sevmemize yol açan?
‘Son birşey daha var...’
Yazıyı bir Komiser Kolombo sahnesiyle açayım. Komiser bir yandan kibrit ararken, bir yandan katile cinayet saatinde nerede olduğunu sorar. Katil cinayet saatinde bir barda içki içtiğini ve eve arka kapıdan girdiğini söyler. Kolombo önce bu yalana inanmış gibi davranır. Buruşuk pardösüsü ve ağzında sigarasıyle ikna olmuş rolü yapar. “Tabii tabii, anlıyorum, her şey çok açık” diyerek kapıya yönelir. Ve işte vurucu an gelir. “Yalnız son birşey daha var...” diyerek döner -ki bu cümleyi söylemesi suçluyu yakaladığı anlamına gelir- ve katile kaç çift ayakkabısı olduğunu sorar. Bu soruyu hiç beklemeyen adam şaşırır ve nakavt! Çünkü ayakkabısı çamurludur ve bahçe toprağının üzerinde ayak izleri vardır. Bahçe ise evin ön tarafındadır. Komiser Kolombo adamın yalanını o dakika yüzüne çarpar. Katili bulur ama hiç havaya girmeden sigarasını tüttürerek odayı terk eder.
Çok özel bir duruş
Komiser Kolombo uzun boylu, yakışıklı ya da maço değildi; bir yardımcısı ya da ekibi yoktu. Silah taşımıyordu ve şiddet yanlısı değildi, hatta kan görünce midesi bulanıyordu. Dahası Kolombo’nun asla açıklanmayan ilk adının aslında Frank olduğunu gösteren rozetine dikkat edilmezse, onun bir polis olduğu bile hiç fark edilmiyordu. Çatışma, hızlı araba takip kovalamacaları yoktu. Kolombo, kadınların peşinden koşmuyordu hatta hiç ekrana yansımayan ama sürekli feyz aldığını söylediği karısına bağlılığıyla kılıbık bile sayılabilirdi. Geniş ailesi hakkındaki hikâyeleriyle bir ahlak ve erdem adamıydı o. Kolombo’dan önceki ve elbette sonraki dedektifler katı, duygusuz, sert adamlardı. Ama o hepsinin tersiydi, kibardı. En önemlisi silahlardan ve şiddetten nefret ediyordu. Kendine özgü duruşu, abartılı el hareketleri ve yapmacık bir unutkanlığıyla sempati topluyordu. Herhangi bir suç mahallinde, kendisini rahatsız eden küçük bir “ayrıntı” örneğin bir gazete, araba lastiği izi, gecelik, içilmemiş bir sigara tüm şüphelerini alevlendiriyordu. Alçakgönüllü yöntemleriyle sanki katile kaçması için yardım ediyor ve fırsat veriyormuş gibi davranıp, sonunda suçluyu zekice bir algıyla ele geçiriyordu.
Meleklerin tarafında
Ancak Komiser Kolombo bu nazik ve sempatik tavırları altında tam bir düzen bozucuydu ve belki de onu çok sevmemizin nedeni de buydu. Çünkü her seferinde kötü adam, Komiser Kolombo’yu küçümsüyordu, ki kötü adamların çoğu Los Angeles’in zengin ve itibarlı ünlü isimleriydi. Bunun altı dizide ısrarla çiziliyordu. Kolombo yerel lokantada acı biber yiyen, kök birası içen ve karısını bovlinge götüren cana yakın bir kahraman olarak gösteriliyor ve Los Angeles’ın müsrif aristokrasisiyle sürekli karşı karşıya getiriliyordu. Seyirci de bu karşılaşmada Kolombo’nun zekice ipuçlarını çözdüğünü görmekten tatmin oluyor ve kendini kazanmış hissedip, şampiyon Kolombo’nun yeni zaferiyle coşuyordu. Kötü adam yakalandığında hissettiği ‘seni hafife aldım’ duygusu izleyenlere keyif veriyordu. Kolombo, kötü adamların hayatına duyduğu hayranlığı hiç gizlemiyordu. Hatta bazen suçlulara fazlasıyla nazik davranıyor ve iltifatlarının ardı arkası kesilmiyordu. İşte tam bu noktada kazandığı her zafer, gördüğü şeylerden etkilenen, eski püskü kıyafetlerle dolaşan, sıradan bir adamın zaferi oluyordu. Üniversite eğitimi yoktu ama bilgeliği ve içgüdüsüyle süslediği bir azmi vardı. Ve bu ona çekicilik katıyordu. Özetle o iyi bir adamdı ve meleklerin tarafındaydı.
Kolombo’yla takılın!
Kolombo’ya böylesine evrensel bir çekicilik kazandıran hiç kuşkusuz onu canlandıran Peter Falk’ın performansıydı. Çünkü Peter Falk oynadığı karakteri tamamiyla benimsemişti. Belki de kimin kim olduğunu bile unutmuştu. Eski püskü pardösüsü, 70’lerin çok renkli takım elbiseleri, köpeğiyle ilişkisi, hırpalanmış eski Peugeot’su, eşyalarını sürekli olarak yanlış yerleştirmesi Kolombo kadar Falk’un da özellikleriydi. Peter Falk, Haziran 2011’de 83 yaşındayken Alzheimer’dan öldü. Aktörün ölümünden 10 yıl sonra canlandırdığı Kolombo, koronavirüs pandemisi sırasında yeniden dirildi. Başlangıçta onu sevenler tarafından hatırlanarak ilgi gördü ancak daha sonra yeni nesil tarafından keşfedildi. Sosyal medya paylaşımları da bu ilgiyi destekliyor. Uzmanlara göre pandemi sırasında bu kadar popüler olmasının nedeni, dizinin insanları kilitli oldukları dönemden daha basit bir zamana geri götürmesi. Komiser Kolombo, yarım asırlık zaman testinden geçti. Aykırı dedektif hâlâ canlı ve insanlara hâlâ çekici geliyor. İnsanlar onu zenginlere karşı zafer kazandığı, şiddetin karşısında olduğu, abartılı davranmadığı, kendilerine benzettikleri ve sıradan zevkleri olduğu için seviyor. Ve elbette bu sıradanlığa rağmen zekâsıyla herkeste hayranlık uyandırdığı için. Kolombo’yla takılmayı hayal edin, ne kadar eğlenceli olurdu!
Ulusa hitaben konuşma
Projenin başında Komiser Kolombo’yu Bing Crosby’nin oynaması düşünüldü. Ancak Crosby, golf sahasını TV stüdyosuna tercih ettiğine karar verdikten sonra Peter Falk’a bir fırsat verildi. Peter Falk “O polisi oynamak için ölürdüm” dediği rolle dört Emmy ve Altın Küre kazandı. Dünya çapında bir yıldız oldu. Kolombo 44 ülkede seyredildi ve olağanüstü övgüler aldı. Budapeşte’de bir Kolombo heykeli var örneğin. Romanya’da Kolombo bittiğinde hükümet Peter Falk’tan, yeni bölümlerin olmamasının nedeninin, rejimin katı ithalat kısıtlamaları olmadığını doğrulaması için ulusa hitaben bir video çekmesini istedi.
Türkiye’de Savaş Başar’ın sesiyle sevildi
Komiser Kolombo (Columbo) 1971 ile 1978 yılları arasında ABD’nin NBC televizyon kanalında yayımlanmış polisiye bir diziydi. 1989’dan 2003 yılına kadar ise ABD’nin ABC televizyon kanalında yayımlanmıştı. Peter Falk’un oynadığı Kolombo, Türkiye’de TRT’nin siyah beyazlı yıllarında yayımlanırken de çok büyük ilgi görmüştü. Bu ilgide Kolombo’yu seslendiren tiyatro sanatçısı Savaş Başar’ın büyük payı vardı. 1985’de 47 yaşındayken kaybettiğimiz Savaş Başar, usta oyunculuğunun yanı sıra çok başarılı bir seslendirme sanatçısıydı.