16.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - Bir tiyatro oyunundan ne beklersiniz? Biletiniz elinizde salona girip, kalabalık arasında koltuğunuzu ararken oyun başlamadan belki arkadaşınızla bir “Buradayım” selfie’si ya da broşürle “Siz de gelin” mesajı paylaşırken hızlıca göz gezdirirsiniz bir kez daha yazılanlara... Ardından son bir kontrol. Evet, telefon da sessizde. Artık çoğu oyunda perde açılmıyor ama biz baştan alalım: Perde açılır, hikâye başlar ve izlediklerinizin broşürde yazılanlar olmadığını fark edersiniz. Evet, artık siz de oyunun bir parçası olduğunuza göre daha yüksek sesle sorabiliriz: “Kim Bu Ben?”
Tiyatro.İN’in yeni oyunu “Kim Bu Ben” bir tiyatro oyunundan beklentileriniz her neyse fazlasıyla karşılamak konusunda oldukça iddialı. Şaşırmak mı istiyorsunuz Şaşırtıyor. Düşünmek mi istiyorsunuz? Düşündürtüyor. Afallamak? İstenir mi emin değilim ama afallatıyor, orası kesin. Oyunun tanıtım broşürü bize “Kim Bu Ben”in büyük bir kumarhane zincirinin dijital teknolojilerinden sorumlu bir veri analisti olan Rose Leilani tarafından kaleme alındığını, metnin Leilani’nin ilk ve tek oyunu olduğunu söylüyor. Yetimhanede beraber büyümüş Daphne ve Adam’ın hikâyesini izlemeye gelmiş seyirci bir anda oyunun asıl adının “Rapture” yani “Büyülenme” olduğunu öğreniyor. Ve büyü birkaç dakika içinde başlıyor…
Müzikler Kenan Doğulu’dan
Öğreniyoruz ki izlediklerimiz oyunun geçtiği İngiltere’de yasaklı. Çünkü birileri çok ileri gittiğinde ağızlarına acı biber sürülür ya da bazen daha fazlası... Ortalıkta Daphne ve Adam yok tahmin edeceğiniz gibi. Romantik bir akşam yemeğinde Noah ve Celeste bir gazetenin çöpçatanlık eşleşmesinin sonu evliliğe ulaşacak çifti olarak karşımızdadır. Noah olarak izlediğimiz, belki de üzerine giydiği her karaktere tam da oyunun yaptığı gibi büyüsünü katan Onur Ünsal ve Celeste olarak 120 dakika boyunca karakterinin devinimini başarıyla yansıtan Beyza Şekerci var. Onur Ünsal aynı zamanda metnin çevirmeni. Çiftin yarattığı dinamizmi Neslihan Arslan’ın canlandırdığı anlatıcı ve oyun yazarı karakteri; ciddiyeti ve “Bunun altından da bir şey çıkacak ama dur bakalım” dediğimiz şüpheli hâlleriyle dengeliyor. Bu durum zihninizi biraz daha karıştırırken, izleği takip ederken aynı zamanda olup biteni anlamakla meşgul ediyor sizi. Burada büyünün belki de en büyük pay sahibi yönetmen Engin Hepileri. Ne hikâyeden ne oyunculardan rol çalıyor ama bir yandan da hep buradayım, diyor. Kriminal bir aşk hikâyesi olan “Kim Bu Ben” küresel iklim krizi, pandemi, neoliberalizm, bireyselleşme, dijitalleşme ve gözetleme hakkında üzerine çokça tartışılacak bir metin. Noah ve Celeste Qoilter çifti de tanıştıkları ilk akşamdan çocuk sahibi olmaya çalışmalarına, pandemiden bebeklerine kavuşmalarına kadar parçası oldukları sistemi çokça konuşuyor. Ve bunu sistemin yaratıcılarının hoşuna gitmeyecek tonda yapmaya başlıyor. Büyük Birader’in hoşuna gitmeyen şeyler karşısındaki tavrını George Orwell “1984”te özetlemişti. Peki, ya bir Büyük Birader’e inanmamız isteniyorsa? Ya da sistemi sorgulayan filmlerin, oyunların, kitapların asıl büyüsü Büyük Birader’i deşifre etmesi değil de onun varlığını kabul ettirmesi ise? Ödüllü oyun yazarı Lucy Kirkwood’un yarattığı büyüyü Engin Hepileri rejisiyle, Kenan Doğulu müzikleriyle, Beyza Şekerci, Onur Ünsal ve Neslihan Arslan performanslarıyla kaleydoskoba döndürüyor.
Gerçek ve paranoyanın sınırlarında
Çok güncel ve şaşırtıcı bir metin. Sizi bu metinde en çok şaşırtan ya da etkileyen şey ne oldu?
Onur Ünsal: Dijital kapitalizm çağında gerçek ve paranoyanın birbirine yakınlığı beni ilk şok eden şey olmuştu.
Neslihan Arslan: İçindeki olay örgüsüne sadece karşıdan bakamamanızı bugüne aitliğiyle sağlamış bir metin. ‘Kendi akışında kusursuz giden sistem ve aslında bu sistem ne içindir’i sorgulattığını düşündüğüm bir oyun... Dünya, insan, hayatlarımız bu sistem denen şeyin neresinde?
Engin Hepileri: Metnin güncelliği, neoliberalizm ve dijitalleşmenin insan üzerindeki etkilerine bakışı beni çok etkiledi.
Beyza Şekerci: Hikâyenin bir kadın tarafından ve kadını merkeze alarak anlatılması. Değişimin yine kadınlar ile başlama fikri, dünyanın bugününü düşündüğümde beni daha da heyecanlandırdı.