Kültür Sanatİzleyin, jüri siz olun

İzleyin, jüri siz olun

24.10.2008 - 10:22 | Son Güncellenme:

Günlerdir yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor... Nuri Bilge Ceylan, Üç Maymun gibi nitelikli bir film çeksin ve Altın Portakal Film Festivali’nde sadece ses efektleri ile diğer filmler arasından sıyrılsın. Olacak iş değil.

İzleyin, jüri siz olun

Defne Alphan

Haberin Devamı

Günlerdir yazılıyor, çiziliyor, konuşuluyor... Nuri Bilge Ceylan, Üç Maymun gibi nitelikli bir film çeksin ve Altın Portakal Film Festivali’nde sadece ses efektleri ile diğer filmler arasından sıyrılsın. Olacak iş değil. Üç Maymun’un en iyi film seçilmemesinden, kusursuz bir yönetmenliğin görmezden gelinmesinden önce, itirazım diğer ödüllerde Üç Maymun’un es geçilmesine. Üç Maymun’u beğenmeyenler, aldığı övgülerin abartıldığını düşünenler olabilir fakat Portakal’a aday 16 filmin içinde gerek teknik gerek oyunculuk olarak çok öne çıktığını görmek zor değil. Bu arada En İyi Yönetmen ödülünü alan Derviş Zaim’in Portakal’ı hak etmediğini düşündüğümü sanmayın. Zaim, gerçek bir usta olduğunu Nokta ile bize tekrar gösteriyor.

Haberin Devamı

Üç Maymun bu hafta Türk seyircisinin karşısına çıkıyor. Mutlaka seyredin. Önümüzdeki aylarda bir festival jürisinin dikkatini çekmemesi imkansız olan Reha Erdem’in Hayat Var’ı ve Yeşim Ustaoğlu’nun Pandora’nın Kutusu’nu da mutlaka seyredin. Bakalım siz ne düşüneceksiniz...

Gelelim Üç Maymun’un hikâyesine...

Seçimlere hazırlanan bir politikacının şoförlüğünü yapan Eyüp, patronunun işlediği bir suçu üstlenip hapse girer. Karısı Hacer ve oğlu İsmail’e uzaktan sahip çıkmaya çalışan Eyüp, cezasını çekip eve döndüğünde tamamen değişmiş bir düzenle karşılaşacaktır. Yokluğunda yaşanan ilişkiler ve felaketler aileyi büyük bir çıkmaza sokmuştur.
Çok ilginç olmayan bir hikâyenin, Ceylan’ın yönetmenlik hünerleri ile sürükleyici hale getirdiği görsel bir şölen Üç Maymun. Her Nuri Bilge Ceylan filminde olduğu gibi her karede özen var. Yönetmen, hiçbir yan unsura gerek kalmadan sadece kamerasıyla seyirciye istediği bütün duyguları geçiriyor. Filmde müzik yok, makyaj yok. Verilmek istenen karamsar hava, renkler ve seslerle olağanüstü bir şekilde aktarılmış. Benim için filmin en etkileyici yanı yakın çekimleri oldu. Ceylan, anlatmak istediği herşeyi yakın planlarla güçlendiriyor.
Nuri Bilge Ceylan’ın ‘iyi bir yönetmen’ olduğunun bu güne kadarki en büyük kanıtı Üç Maymun.

Haberin Devamı

Türk usulü romantik komedi

İlk uzun metrajlı filmi, İki Süper Film Birden ile sinemaseverlerin dikkatini çeken yönetmen Murat Şeker, Plajda ile umutları körelttikten sonra bu hafta üçüncü uzun metrajlı filmi ile seyirci karşısına çıkıyor. Şeker, yeni filminde eski Türk filmlerine göndermeler yapan ama günümüzde geçen bir aşk hikâyesi anlatmış. Aşk Tutulması’nın başrollerinde Fahriye Evcen ve Tolgahan Sayışman var.

30’lu yaşlardaki Uğur ve 27 yaşındaki Pınar’ın hayatında aşka zaman yoktur. İlaç mümessili Uğur ailesini geçindirmek için çalışmakta, bütün aşkını Fenerbahçe’ye vermektedir. Pınar ise ‘kariyer yapma’ peşindedir, zaten erkelere güvenini de kaybetmiştir. Bu iki genç biraz tesadüf biraz da ailelerinin çevirdiği dolaplarla tanışınca aralarında bir aşk doğar. Fakat Uğur’un Fenerbahçe aşkı ve totemci ruhuyla bu ilişkinin sürmesi kolay olmayacaktır.
Bu filme yazık olmuş... Aşk Tutulması, gayet sevimli bir film olabilecekken yarı yolda kalmış. Murat Şeker yapmak istediği tarz bir film ortaya çıkarmada başarıya ulaşmış ama filmin başrol oyuncuları Fahriye Evcen ve Tolgahan Sayışman’ın aksayan oyunları bütün filmin notunu düşürmüş. Gençlerin oyunlarında ne doğallık var, ne de gönderme yaptığı sinemaya yakın oyunculuk. Özellikle Evcen’in aşırıya kaçan mimikleri ile filmin inandırıcılığı kaçıyor. Filmi başta Suzan Aksoy, yardımcı oyuncuların performansları ayakta tutuyor. Suzan Aksoy ve Ayten Uncuoğlu’nun ‘çocuklarını evlendirmek isteyen anne’ tiplemeleri filmi inandırıcı kılan tek unsur.
Bu arada Evcen’in aşırı makyajı bütün sahnelerde gözümü rahatsız etti. Badana gibi sürülen fondoten kızın benlerini bile kapamış. Benler flu!
Yine de filmin bu haliyle bile sevimli bir yanı var. İnsanı güldürmeyi de beceriyor. Müzik seçimleri çok yerinde. Keşke başrol oyuncuları, farklı seçilseymiş, aşklarına daha çok inanabileceğimiz bir çift olsaymış ‘Türk usulü romatik-komedi’ başarıya ulaşabilirmiş...