19.11.2019 - 11:19 | Son Güncellenme:
Almanya'dan Yepyeni Filmler 11. yılında farklı çağrışımlarıyla aile kavramı ve birlikte yaşama üzerine bir seçki sunuyor. Biz Bir Aileyiz başlıklı film programında; dağılmış aileler, tekrar bir araya gelmeye çalışan baba ve oğullar, beraber yaşamayı ve çalışmayı seçen insanların kurduğu alternatif aileler ve daha da geniş bir ölçekte aynı ülkede neredeyse büyük bir aile gibi yaşanılan durumlar yer alıyor.
Biz Bir Aileyiz’in konukları
Almanya’dan Yepyeni Filmler programı kapsamında oyuncu, yönetmen ve yapımcılar da gösterimlere katılarak, izleyiciyle buluşuyor. Bekâr Evi filminin gösterimine, filmin yönetmeni Dirk Schäfer ile yapımcısı Çiğdem Mater katılırken, seçkinin bir diğer konuğu ise İnsan Bir Defa Yaşar: Die Toten Hosen Turnede filminin yönetmeni Cordula Kablitz-Post olacak.Konuklar film gösterimlerinin ardından izleyicilerin sorularını yanıtlayacak.
BİZ BİR AİLEYİZ FİLM PROGRAMI
EN GÜZEL ÇİFT
21 Kasım 17.00; 24 Kasım 13.00
Yönetmen: Sven Taddicken
Oyuncular: Maximilian Brückner, Luise Heyer, Leonard Kunz, Jasna Fritzi Bauer, Aurel Manthei
Liv ve Malte'nin bir Akdeniz adasındaki rüya gibi tatili, üç delikanlının kaldıkları evi basması ve Liv’e tecavüz etmeleriyle kâbusa dönüşür. Öğretmenlik yapan Liv ve Malte, Almanya'ya evlerine döndükten sonra, yavaş yavaş gündelik hayata uyum sağlamaya başlar, ta ki Malte saldırganlardan birisiyle karşılaşıp intikam arzusuyla doluncaya dek. Çiftin ilişkisindeki hassas dengeler bir kez daha kırılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Sven Taddicken yeni filminde, şiddete maruz kalan bir çiftin olay sonrasındaki travmayla nasıl başa çıktığını detaylı karakterler ve gündelik hayatlarıyla ele alıyor. Bu alışılmadık ama yine de umut dolu aşk hikâyesi, özellikle başrol oyuncularının performanslarıyla övgü toplamış, Luise Heyer En İyi Kadın Oyuncu dalında Alman Film Ödülü'ne aday gösterilmişti.
GUNDERMANN
21 Kasım 19.00; 30 Kasım 15.00
Yönetmen: Andreas Dresen
Oyuncular: Alexander Scheer, Anna Unterberger, Axel Prahl, Thorsten Merten, Eva Weißenborn
Andreas Dresen'in yeni filmi, Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin tanınmış besteci ve şarkıcıları arasında yer alan Gerhard Gundermann'ın (1955-1998) hayatını konu alıyor. Gundermann bir yandan Lausitz bölgesindeki kömür madenlerinde ekskavatör operatörü olarak çalışırken akşamları da sahneye çıkmaktadır. Müziğiyle kendine büyük bir hayran kitlesi edinir. Şarkılarında yaşam ve ölüm gibi konuların yanı sıra siyasi ve toplumsal konulara da eleştirel bir bakış açısıyla yer vermektedir. Hayranlarının son derece kişisel ve samimi bulduğu şarkılarıyla 1980'ler Doğu Almanyası'nda pek çok insanın idolü haline gelir, ancak bir yandan da iktidarla başı derde girmeye başlar. DAC yıkılırken de Gundermann çok sevilen biri olmaya devam eder, hatta hayranlarının sayısını artırır. 1995 yılında, ülkede rejim için istihbarat servisinde ajanlık yaptığı ortaya çıktığında bile bu durum başarısını pek etkilemez. Andreas Dresen çok övgü alan bu biyografik filminde karmaşık ve çelişkili bir karakteri tanıtırken, Doğu Almanya'nın da yalnızca siyah ya da beyaz olarak tanımlanamayacağını gösteriyor.
2019 Alman Film Ödülleri En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu (Alexander Scheer), En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Kostüm Tasarımı
2019 Tromsø FIPRESCI Ödülü
2019 Bavyera Film Ödülleri En İyi Erkek Oyuncu (Alexander Scheer)
YOLLARDA
21 Kasım 15.00; 30 Kasım 17.15
Yönetmen: Sebastian Schipper
Oyuncular: Fionn Whitehead, Stéphane Bak, Moritz Bleibtreu, Ben Chaplin, Marie Burchard
Ailesiyle beraber Londra'dan Fas'a tatile gelen 18 yaşındaki Gyllen,üvey babasının karavanını çalarak kaçar. Bu sırada tesadüfen yaşıtı William ile tanışır. William da sınırı geçmenin bir yolunu bularak Avrupa'ya, kayıp ağabeyini bulmaya gitmenin planını yapmaktadır. Bir anda yalnız başına kalmış iki genç erkek beraber hareket etmeye karar verir. Macera yaşama arzusunun verdiği güçle, aslında birbirine hiç benzemeyen bu ikili yollara düşer ve Fas, İspanya, Fransa derken soluğu Calais'de alır. Farklı türleri bir araya getiren Yollarda,bir “büyüme hikâyesi” anlatırken hem yol hem de dostluk filmlerini anımsatıyor. Aynı zamanda günümüzün en acil ve önemli meselelerinden birisi olan mülteci sorununa da parmak basıyor.
SÜS BALIKLARI
21 Kasım 13.00; 24 Kasım 17.00
Yönetmen: Alireza Golafshan
Oyuncular: Tom Schilling, Jella Haase, Axel Stein, Kida Khodr Ramadan, Birgit Minichmayr
Oliver başarıya ulaşmak için canla başla çalışan bir yatırım uzmanıdır. Bir toplantıya yetişmeye çalışırken, boş karşı şeride dalıp gaza basar ve korkunç bir trafik kazasına sebep olur. Komadan uyandığında tedavisi süren bir felçlidir... Üç ay sürecek bu tedavi onu tekerlekli sandalyede geçecek hayatına hazırlayacaktır. Fakat Oliver bir an evvel bu “engelliler hapishanesinden” kaçmak istemektedir. Üstelik internet bağlantısı da korkunçtur. Güçlü bir sinyal ararken, yolu bir grup engellinin beraber oturduğu evlerden birine düşer. Grubun adı da kendisi kadar gariptir: “Süs Balıkları”. Oliver her ne kadar içinde bulunduğu durumu kabul etmemeye çalışsa da, gerçekler onu riskli bir plan yapmaya zorlar ve “Süs Balıkları” ile Zürih'e doğru yola çıkar. Amaç, yüklü miktarda kara parayı sınırdan geçirmektir. Alireza Golafshan'ın ilk uzun metrajı, eğlenceli ve çılgın bir yol filmi. Başrollerinde engelli karakterlerin yer aldığı bu komedi, ne siyaseten doğrucu olmaya çalışıyor ne de bizden karakterlere acımamızı bekliyor ve tam da bu yüzden hem güncel hem de insancıl olmayı başarıyor.
İNSAN BİR DEFA YAŞAR: DIE TOTEN HOSEN TURNEDE
23 Kasım 15.00; 28 Kasım 17.00
Yönetmenler: Paul Dugdale, Cordula Kablitz-Post
Düsseldorflu Die Toten Hosen eşi benzeri olmayan bir fenomen! 1982 yılında kurulan ve kökleri Alman punk hareketine dayanan grup tam 36 yıldır müziğe devam ediyor. Onların şarkı sözlerinde siyasetin yanında mizah ile kışkırtıcılık da kendine yer buluyor ve grup günümüz dünyasını kendine özgü bir şekilde ortaya koyuyor. En meşhur şarkılarından 'Bis zum bitteren Ende' (Sonuna Kadar) adıyla, yıllar boyunca sadece grup elemanları değil, hayranlarının da özümsediği bir yaşam biçimi oldu. Fakat vokalistleri Campino'nun işitme kaybı bir uyarı ateşi olabilir mi? Die Toten Hosen elemanları ilk defa, belki de bir noktada durmaları gerekebileceğini düşünürken bulurlar kendilerini.
Yönetmen Cordula Kablitz-Post, gruba 2018 yılı boyunca 'Laune der Natour' turnesinde eşlik etmiş. Bu çekimlerden grubun mahrem bir portresi kadar, turne hayatının çılgın temposuna dair bir belgesel de çıkmış. Berlin'de baş gösteren Campino'nun işitme kaybı, Stuttgart'taki yeni başlangıç, Düsseldorf'ta bir stadyumda gerçekleşen müthiş kapanış konseri... Bir de tüm bunlara ek olarak, grubun 26 yıldır heyecanlı ve sadık bir hayran kitlesine sahip olduğu Arjantin'e yapılan yolculuk. Hepsi bu belgeselde!
ADAM VE EVELYN
23 Kasım 13.00; 1 Aralık 17.00
Yönetmen: Andreas Goldstein
Oyuncular: Florian Teichtmeister, Anne Kanis, Lena Lauzemis, Milian Zerzawy, Christin Alexandrow
1989 yazında Doğu Almanya... Genç bir çift, terzi Adam ve garson Evelyn, Macaristan'da Balaton Gölü'ne tatile gitmeyi planlamaktadır. Fakat Evelyn Adam'ı başka bir kadınla samimi bir hâlde yakalayınca aniden karar değiştirir; en iyi arkadaşı Simone ve onun Batı'dan gelen kuzeniyle tatile çıkar. Adam da onun peşine düşer ama yolda Katja'ya rastlar. Seyahat izni olmayan kadını arabasının bagajında sınırdan geçirir. En nihayetinde Balaton'da hepsi bir araya geldiklerinde Macaristan ve Avusturya arasındaki sınırın açıldığını öğrenirler. Evelyn bunu yeni bir hayata başlamak için fırsat görür. Adam ise bu ani değişiklik karşısında zorlanır. Doğu Berlin doğumlu yönetmen Andreas Goldstein'ın ilk uzun metrajlı filmi, Ingo Schulze'nin 10’dan fazla dile çevrilmiş, aynı adlı kitabından uyarlama. Adam ve Evelyn'in ilk gösterimi geçen yıl Venedik Film Festivali'nde “Eleştirmenlerin Haftası” bölümünde gerçekleşmişti. Goldstein filminde, yirminci yüzyılın köşe taşı anlarından birisine dönüşecek 1989 yazının duygusunu başarıyla yeniden yakaladığı için takdir toplamıştı.
BEKȂR EVİ
23 Kasım 17.00; 28 Kasım 15.00
Yönetmen: Dirk Schäfer
İstanbul'da bir bekâr evi... Evin sakinleriyse hayatlarını inşaat işçiliği veya seyyar satıcılık yaparak kazanan yedi Kürt erkek. Gurbetteki erkekler Kurban Bayramı'nda köylerini ziyarete gitmeyi beklerken, ev arkadaşları Miro beklenmedik bir misafirle, bir Van kedisiyle çıkageliyor. Miro ailesi tarafından istemediği bir evliliğe zorlanmakta. Oysa âşık olduğu kadın İstanbul'da. Memleketinden getirdiği bu kedi de sevgilisine bir hediye.
Belgesel ve melodramı bir araya getiren Bekâr Evi, erkeklerin oluşturduğu bir topluluğa içeriden bakmamızı sağlıyor. Bu erkeklerin tamamı, kökleri nedeniyle, hayatları üzerinde bizzat karar alma şansına pek sahip değil. Uzun zamandır İstanbul'da yaşayan Alman yönetmen Dirk Schäfer, hayatlarını mecburiyetten paylaşan bu bir grup erkeğin şiirsel portrelerini, onların gündelik hayatlarına dair incelikli gözlemleriyle iç içe geçiriyor.
EVDEYDİM, AMA...
24 Kasım 15.00; 30 Kasım 13.00
Yönetmen: Angela Schanelec
Oyuncular: Maren Eggert, Jakob Lassalle, Clara Möller, Franz Rogowski, Lilith Stangenberg
13 yaşındaki Philipp bir gün ortadan kaybolur. Bir hafta sonra yeniden çıkageldiğinde hiçbir şey anlatmaz. Philipp'i tek başına yetiştiren annesi Astrid ve öğretmenleri onun neden kaybolup geri geldiği konusunda bir fikir sahibi değildirler, yalnızca tahminlerde bulunurlar. Babasının ölümünün bir neden olabileceğini düşünürler ama Philipp'in davranışlarını tam olarak çözemezler. Astrid bu süreçte sürdürdüğü burjuva yaşamına ve Berlin kültür dünyasındaki işine farklı bakmaya başlamışken, Philipp bir kan zehirlenmesi yüzünden hastaneye kaldırılır. Endişe, başarısızlığa uğramışlık ve suçluluk hisleri arasında Astrid'in sinirleri iyice bozulur. Fakat ne Philipp ne de küçük kız kardeşi annelerine sırtını döner. Aile bağları bir yandan çözülürken, diğer yandan yeniden kurulur. Film eleştirmeni Neil Young, Angela Schanelec'in yeni filmini "...ödünsüz, iddialı ve çok katmanlı bir sanat eseri" olarak tanımlıyor. Schanelec'in filmleri arasında en gizemli ve etkileyicilerinden biri olan Evdeydim, ama tutarlı bir biçimsel disiplin içinde sanatın ve yaşamın dilini yansıtıyor.
2019 Berlin En İyi Yönetmen
ATLAS
28 Kasım 13.00; 1 Aralık 15.00
Yönetmen: David Nawrath
Oyuncular: Rainer Bock, Albrecht Schuch, Thorsten Merten, Uwe Preuss, Roman Kanonik
60 yaşındaki Walter, tahliye edilen kiracıların evlerini boşaltan bir nakliye şirketinde çalışmaktadır. Şirketin sahibi Roland Grone'nin en güvendiği adamıdır. Walter bu ağır işin sebep olduğu fiziksel acıları görmezden gelir, tıpkı her gün özel alanlarına zorla girdiği insanların acılarını görmezden geldiği gibi... Bir gün patronu, kirli işlere bulaşmış bir aile ile riskli bir emlak projesine girişir. Eski bir bina önce boşaltılacak, sonra da yüksek fiyata tekrar satılacaktır. Gelgelelim binada kalan son kiracı evden çıkmakta direnir. Walter bu kiracının yıllar önce terk ettiği oğlu olduğuna inanır. Kim olduğunu gizleyerek ona ve ailesine usul usul yaklaşmayı dener. Fakat Grone'nin beraber çalışmaya başladığı adamların ne kadar dengesiz olduğunu fark edince giderek zor durumda kalır. Yönetmen David Nawrath ilk uzun metrajlı sinema filminde, incelikli performanslar sergileyen oyuncularının yardımıyla, yasadışı bir durumun yol açtığı acımasızlık karşısında yakınlaşan bir baba ve oğlun çok özel hikâyesini anlatıyor.
2019 Torino En İyi Erkek Oyuncu (Rainer Bock), Jüri Özel Ödülü
AH O GÜZEL GECE!
28 Kasım 19.00; 1 Aralık 13.00
Yönetmen: Xaver Böhm
Oyuncular: Noah Saavedra, Marko Mandić, Vanessa Loibl
Hastalık hastası Juri bir kuzgun tarafından takip edildiğini fark edince kalbi duracak gibi olur. Kuş yüzünden garip bir aksanla konuşan gizemli bir adamın pençesine düşer, ki iddia ettiğine göre bu adam ölümün beden bulmuş hâlidir. Böylece Juri için tüm gece sürecek, yarış arabası pistlerinden afyon barlarına uzanan bir yolculuk başlar. Juri uğradıkları duraklardan birinde büyüleyici bir kadın olan Nina ile tanışır. Striptizci Nina, şoför görevini üstelenen ölümün yanındaki koltukta yerini alır ve bir 'muscle car' ile cehenneme doğru yol alan bu ikiliye katılır. Juri ise arka koltukta oturmaktadır. Kalbi göğsünden çıkacakmış gibi atar, çünkü Nina'ya âşık olmuştur ama ölümden de kaçış yoktur.
Berlinli yönetmen ve illüstratör Xaver Böhm'ün heyecan dolu ilk filmi, aynı zamanda görüntülere aktarılmış bir 'düş gezisi'. Parlak Vanitas resimleri bomboş sokaklar ve retro-romantik tarzda dekore edilmiş gösterişli mekânlarla iç içe geçiyorlar. Ses bandında geceyi ve neon ışıklarını çağrıştıran parçaların eşlik ettiği bu yolculuk boyunca Juri hem hayattan ne beklediğini hem de yol arkadaşlarının kimler olduğunu çözmeye çalışıyor.