05.05.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Hayatta her şey göründüğü gibi mi yoksa başımıza gelen birçok şey yanılsamalardan mı ibaret? Bellek denen şeyi işimize geldiğimiz gibi kullandığımızda, sadece iyi olanı ve işimize geleni hatırladığımızda geceleri daha rahat mı uyuyoruz? Irmak Bahçeci’nin yazdığı, Serkan Üstüner’in yönettiği “Kelepçe Kullanma Kılavuzu”, “sihirli” dokunuşlarla bezeli bir hesaplaşma hikâyesi. Her şey bir sorgu odasında başlıyor. Genç bir kadın salona girerken ellerinde kelepçeyle karşılıyor izleyiciyi. Emekliliğine saatler kalmış 40 yıllık bir komiser yardımcısının odaya girişiyle dosyalar açılıyor! Kocasını öldürmekle suçlanan genç kadının cinayeti itiraf etmesi için türlü yollara başvuran polis zamanla sürprizlerle karşılaşıyor.
Tersine sorgu
İş bulamadığı için illüzyon şovlarıyla geçimini sağlayan mühendis bir koca ve evlendikten sonra işinden olan genç bir kadının hayatına tanık olarak başlıyoruz sorguya. Başta o bilinen kadın erkek çatışması üzerinden ilerliyor gibi görünse de yazarın her ânını ve her kelimesini ölçüp tartarak kaleme aldığı kurguda ters köşe bir süreç çıkıyor ortaya. Zamanla herkes eteğindeki taşları ortaya döküyor.
Toplumsal yozlaşmanın röntgenini de çeken oyunda güç dengeleri değişip dururken; polis sorgusu diye girilen oda, sihirli bir dolap misali insanları sarıyor ve hayat sorgusu başlıyor. Suçlunun arandığı sorgu, hayatından memnun olmayan bir adamın kayboluşuna tanıklık ediyor. Ve cinayetle suçlanan kadın, bir dokunuşla dalgayı tersine çeviriyor. Böylece tersine sorgu süreci başlıyor. İşini layığıyla yaptığını düşünen fakat emeklilikte dahi sistemin argümanlarıyla boğuşmaktan şikâyetçi polis memuru geçmişteki dosyaların bir bir açılmasıyla sorgulayan değil sorgulanan konumuna geliyor. Ne de olsa sadece işine geldiğini hatırlayan “Bellek denen şeye çok da güven olmaz!” Ve herkes kendini pirüpak zannetse de yolumuz başkalarının hayatıyla kesiştiğinde yaptıklarımız kadar yapmadıklarımızdan da sorumluyuz. Zamanla öğrenci eylemlerine kadar uzanan ve genç bir kadının hayatını ters yüz eden ikinci bir gözaltı dosyasına şahit oluyoruz. Bundan sonrası ise izleyen herkesin kendi vicdanıyla hesaplaşacağı bir final.
Irmak Bahçeci ilk kez 2012’de İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahneye konan üniversitedeki bitirmez tezi projesi “Michelangelo”da yazarlıkta ne kadar mahir olduğunun ipucunu vermişti. O günden bugüne kaleme aldığı oyunlar ve dramaturjisini yaptığı rejilerle günümüz tiyatrosundaki rüştünü tevazuyla ispatladı. Son oyunu “Kelepçe Kullanma Kılavuzu” ise ilmek ilmek işlenmiş, ustalıkla kurgulanmış, tekrara düşmeden çok katmanlı bir meseleyi 70 dakikada başarıyla anlatan, sezonun şimdiden öne çıkan oyunlarından. Serkan Üstüner’in sahne üstünde kurduğu atmosfer oyunun sözünü en yalın şekliyle aktarıyor. Başak Daşman ve Hüseyin Avni Danyal’ın karakterlerle bütünleşmesi ve iç seslerini ustalıkla duyurması ise oyunun en lezzetli yanlarından.