11.09.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler - Yüzlerce metre kırmızı iplerle örülmüş, düğümlerle birbirine bağlanan, uzayıp giden, yer yer eski bavullara mıhlanan kırmızı iplikler… Japon sanatçı Chiharu Shiota, İstanbul Modern’de açılan “Dünyalar Arasında” sergisinde hayatın görünmez ipliklerle birbirine bağlı olduğunu hatırlatan, kozalar ören, kabuğunu kırıp çıkmaya çalışan atmosferin içinde büyük ölçekli yerleştirmesini sunuyor. Şef küratör Öykü Özsoy Sağnak ve asistan küratör Yazın Öztürk’ün hazırladığı serginin her ilmeğinde kişisel ve kolektif hafızadan izler var. Sanatçının ilhamı ise İstanbul’dan. Shiota ile sergiyi konuştuk.
■“Dünyalar Arasında”, İstanbul’a özel bir iş… İstanbul sizi nasıl etkiledi ve bu etkileşim işinize nasıl yansıdı?
İstanbul Modern, limanda yer alıyor. Buraya ilk ziyaretimde müzenin yanına tekneyle yanaştık. Sergi alanında yürürken pencereden limanda duran başka bir tekneyi ve oradan uzaklaşan birçok insanı görebiliyordum. Bu; beni sınırlar, kimlik ve insan varoluşu hakkında düşündürdü. Çalışmalarımda iki tarafı geçmek için uyulması gereken iki dizi kuralı olan bir sınır fikri üzerine düşündüm. İzleyici de enstalasyonumda bir sınırı geçiyor. Onlar da dünyalar arasındalar.
■Bu dokuları sanat pratiğinizle yorumlamak nasıldı?
Çalışmalarımın teması ‘yoklukta var olmak’. Hepimizin görünmez bir çizgiyle birbirimize bağlı olduğumuza inanıyorum ve bu bağlantıları çıplak gözle görünür kılmak istiyorum. Bu sergi aynı zamanda Japonya ve Türkiye arasındaki 100 yıllık dostluğun da bir kutlaması. Her şey bağlantılarla ilgili. Uluslararası bir izleyici kitlesi getireceğini düşünüyorum.
“Japonya’dan uzaklaştıkça kimliğimi daha fazla görebiliyorum”
■Hafıza, varoluş, göç, yolculuk ve insan deneyimi gibi temalar eserlerinize yansıyor. Bu konuları sıradan nesneleri kullanarak yeniden yorumluyorsunuz. Bu bana hem nesneleri işlemeyi hem de kendimiz için ördüğümüz kozaları hatırlatıyor. Çalışma pratiğinizde ilhamınız neler?
İlham kaynağım, evrene yaymak istediğim kişisel deneyimlerim ya da duygularım. Ben de eğitim için Japonya’dan Almanya’ya göç ettim ve şu anda Japonya’da yaşadığımdan daha uzun süredir Almanya’dayım. Kendi ülkemdeymişim gibi bir his var içimde. Japonya’dan uzaklaştıkça kimliğimi daha fazla görebiliyorum. Japonya’da yaşarken mirasımı sorgulamıyordum, herkes aynı kültür altında yaşıyordu ama Almanya’da yaşadığımdan beri kendimi daha fazla görebiliyorum. Ulusal kimliğimle daha çok yüzleştim. Bizi çevreleyen nesneler varlığımızı ve dolayısıyla hafızamızı biriktiriyor. Bu kişiyle hiç tanışmadım ama varlığını hissedebiliyorum.
Sıradan nesnelerin hafızası
Ayakkabı, anahtar, yatak, sandalye ve elbise gibi sıradan nesneleri toplayarak ve bunları iplikten oluşturduğu devasa yapılarla sararak hafıza ve bilinç kavramlarını yeniden tanımlayan Chiharu Shiota, 2015’te Venedik Bienali’nde yer almıştı.