22.04.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Egemen Limoncu
Şubat ayında 30 yaşına bastı The Weeknd. Yani gerçek adıyla Abel Makkonen Tesfaye. Epeyce bir zamandır hit üstüne hit şarkı patlatan bir müzik insanı olmasından kelli henüz daha 30 yaşına ancak basması ilginç bir nokta gibi göründü. Her şeyin çok fazla ve çok hızlı servis edildiği bu yaşadığımız çağın bir arızası sanırız. Mart sonu dördüncü albümüyle kulaklarımıza misafir olacak ve uzun süredir gündemde olan biri sanki daha yaşını başını almış gibi geliyor insana. Ya da bendeniz de bu ay yeni bir yaşa girdiğim için bu yaş alma konularıyla fazlasıyla alakalıyım. İster istemez oradan bakıyorum her şeye.
“After Hours”, yani The Weeknd’in yeni albümü 2018’in son aylarından bu yana hazırlığı yapılan bir sürecin nihai sonucu olarak dikkat çekiyor. “Artık gündüz müziği” yok gibisinden bir beyanatla albümü dinleyicilerine takdim etmiş The Weeknd. Tabii, birkaçımızın aklına zaten halihazırda yaptığı müzik de geç saatlere ait, geç saatlere özgü değil miydi gibi sorular gelmiştir tahminen. Demek ki bu albümdeki şarkılar daha da gece(ci).
“Uncut Gems”te küçük bir rolü vardı The Weeknd’in. Adam Sandler’a ‘yamuk yapıyor’ ve hırpalanıyordu. “After Hours” için seçilen kapak görseli de sanki bu sahnenin bir devamı gibi. Hırpalanmış bir The Weeknd görüyoruz. Gecenin geç saatleri epey hareketli geçmiş olsa gerek.
Müzik dünyası, klasik müzik camiasından sıklıkla burun kıvrılıp yine de bolca dinlenen pop yıldızlarına kadar, her daim bir dahi müzisyen peşinde. The Weeknd de bu kulvarda. Etiyopyalı bir göçmen bir ailenin Toronto’da doğmuş yetenekli evladı. Kullandığı rumuzu, bir hafta sonu okulu bırakıp tası tarağı toplayıp evden ayrılışı, bir daha da geri dönmeyişinden hareketle bulmuş. Tabii hafta sonu anlamına gelen kelimeye küçük bir rötuşla modern kılacak harf eksiltmeyi de yapmış.
Kuzey Amerika’nın büyük festivali Coachella, köklü müzik dergisi Rolling Stone göz önüne çıkışında ciddi pay sahibi. Akabinde Grammy Ödülleri, Billboard Ödülleri, Juno Ödülleri...
2013’te çıkan ilk albümü “Kiss Land”den bu yana işleri iyi gidiyor kendisi için. İşler derken iş dünyası tarafının da iyi gittiğini ekleyelim. The Weeknd’in kariyeri bol bol büyük markalarla işbirlikleri ile dolu. Yatırımcı tarafı da kuvvetli diye anlıyor insan. Her şeyi kendi şirketi XO üzerinden yürütüyor.
“Starboy”, yani dört sene önce çıkan albümü müthiş başarılıydı. Hâlâ da o patikadan ilerliyor. Bu başarıdaki büyük paylardan biri sound olarak (tını, aranjman, seçilen tonlar vb.) Spotify çağına da çok uygun bir müzik yapması olarak görülebilir. Görmek isterseniz tabii eğer. Spotify gibi bir platformda envaiçeşit müzik yer alsa da, platformun amiral gemisi olarak tanımlayabileceğimiz bir tını var. Cep telefonlarından dinlenmek üzere optimize edilmiş gibi gelen bir prodüksiyon estetiği. The Weeknd’in müziği bu kıstasa da çok uygun. Fakat tabii bu kıstasa uygunluk kötü müzik yapıyor anlamına gelmiyor. Belki fazla hedefe odaklı bir müzik denebilir ama. Bu da pop müziğin ticari tarafı için zaten bir olmazsa olmaz. Uzun cümlelerin özeti “After Hours”la yine bol bol The Weeknd paylaşılacak Instagram’ın hikâye tesislerinde. Hazırlıklı olunuz.
Yazının tamamı Milliyet Sanat’ta.