06.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
Bugün gösterime giren “Yeşil Şövalye”, krala sadakatini ispat etmek uğruna düşmanı Yeşil Şövalye ile yüzleşmek için zorlu bir savaşa girişen Sir Gawain’in hikâyesini konu alıyor. Kral Arthur efsanesine dayanan fantastik filmin yönetmen koltuğunda David Lowery var. Kral Arthur’un dikbaşlı yeğeni Sir Gawain’i ise “Slumdog Millionaire” ve “Lion” gibi yapımlardan tanıdığımız Dev Patel canlandırıyor. Başrollerde ona Oscarlı oyuncu Alicia Vikander ve Joel Edgerton eşlik ediyor. Oyuncu kadrosunda ayrıca Barry Keoghan, Sean Harris, Kate Dickie, Ralph Ineson ve Sarita Choudhury gibi isimler de yer alıyor. Sean Harris ve Kate Dickie, Kral ile Kraliçeye hayat verirken, Ralph Ineson da Yeşil Şövalye olarak karşımıza çıkıyor.
Bir Ortaçağ miti
Filmin konusuna gelince; Kral Arthur’un yuvarlak masa şövalyelerinden olan Sir Gawain, tüm şövalyelere meydan okuyan Yeşil Şövalye’yle giriştiği mücadeleyi kaybedince ezeli düşmanı ona tuhaf bir teklifte bulunuyor. Bu teklifi kabul eden Sir Gawain kendini destansı bir mücadelenin içinde buluyor. Ve hem kendini bulmak hem de hem de nihai meydan okuyucuyla yüzleşerek ailesinin ve krallığının gözünde değerini kanıtlamak için çıktığı bu yolculukta hayaletler, devler, hırsızlar ve entrikacılarla mücadele ediyor. Ama bu yolculuk onun kaderini de değiştiriyor.
Film, Yeşil Şövalye’nin beyazperdedeki ilk görünmesi değil. Kral Arthur mitinin bir parçası olan Sir Gawain ile Yeşil Şövalye arasındaki mücadele, daha önce farklı filmlerle karşımıza çıkmıştı. İlk olarak 1973 yılında “Gawain and the Green Knight” filmiyle beyazperdeye taşınan hikâyenin 1984 yılındaki “Sword of the Valiant” adlı uyarlamasında başrolü efsane aktör Sean Connery üstlenmişti. Her iki filmin yönetmeni de Stephen Week’ti.
Senaryoda da imzası bulunan Lowery bu Ortaçağ mitini olabildiğince aslına sadık kalarak, modernleştirmek için fazla çaba harcamayarak beyazperdeye uyarlıyor. Ve ısrarla “centilmen bir romantizm” hikâyesi olduğunun altını çiziyor. Mitlerin ardındaki gerçeklere odaklanarak insan karakterlerini öne çıkaran ve sürükleyici, keyifli bir macera olan “Yeşil Şövalye”, bu haftanın en iddialı filmi.
Karanlık ve komik süper kahraman
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen “Bir Daha Asla Kar Yağmayacak”, birdenbire ortaya çıkan yakışıklı bir genç adamın zenginlerin oturduğu bir siteye girip masörlük yapmasıyla başlıyor. Polonya’da masör olarak çalışan göçmen Ukraynalı Zhenia bu sayede zengin bir topluluğun içine dahil oluyor. Onlarla vakit geçirmeye başladıkça hem maddi hem de manevi sıkıntılarına ortak olmaya başlıyor ve elleri ile müşterilerini iyileştirip, gözleri ile onların ruhlarına dokunuyor.
Karanlık olduğu kadar komik ve tuhaf olan bu süperkahraman kısa zamanda müşterilerinin hayatını değiştiriyor.İlk gösterimini Venedik Film Festivali’nde yapan filmin ortak yönetmenleri Malgorzata Szumowska ile birçok filminde çalıştığı görüntü yönetmeni ve senarist Michał Englert. Zhenia’yı canlandıran Alec Utgoff’a sinefiller “Stranger Days” dizisi ile “Mission: Impossible Rogue Nation” sinema filmlerinden aşina. Filmin Polonya’nın Oscar adayı olduğunu da belirtelim.
“Snake Eyes: G.I. Joe Origins”
Yönetmenliğini Robert Schwanke’nin üstlendiği aksiyon, macera filmi “Snake Eyes: G.!. Joe Origins”, Japonya’ya giderek ninja savaşçısı olan Snake Eyes’in hikâyesini konu alıyor. Bir Japon klanının varislerinin hayatını kurtarmak için savaşa giren Snake Eyes’ın geçmişinden gelen sırlar ortaya çıkınca onuru ve sadakati sınanıyor.
“Lanetli Kardeş”
Sorunlu bir sanatçı olan Casssie, korkunç rüyalarını tuvale aktarmaya başlıyor. Ve çizdiği resimlerin bir dizi cinayetle bağlantılı olduğunu fark ediyor. Bu sırada arkadaşları ve aile üyelerinin teker teker ölmeye başlaması işlerin iyice karışmasına neden oluyor. Çizdikleri ile katil arasında bir bağlantı olduğunu fark eden Cassie, cinayetleri durdurmak ve kendisini bu kâbustan kurtarmak için geçmişi ile yüzleşmek zorunda kalıyor. Sam Barret’in yönettiği filmde Amanda Woodhams, Liam Graham, Nicola Bartlett rol alıyorlar.
“Kayıp Kız”
New York’ta yaşayan gazeteci Christian Bake, 12 yaşındaki Monique Watson’un ortadan kaybolmasıyla ilgili araştırma yapmakla görevlendiriliyor. Konuyu araştırırken küçük kızın kaybolmasıyla ilgili ilk ipucuna ulaşan Bake kariyerini riske atıp, kendisini tamamen küçük kızı bulmaya adıyor. Tek rakibi ise zaman. Filmin yönetmeni Vlad Feier.