26.12.2021 - 07:01 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - MaNga ile 15. yıllarının heyecanı grubu sarmışken Dada Salon'da bir araya gelmiştik. Pandemi henüz lügatımıza girmemişti. Sonrası malum... maNga birçoğumuzun ekmek pişirdiği dönemde mutfağa girip onların deyişiyle "İnsanlığın dünyayla ilişkisine odaklandı" ve ortaya "Antroposen 001" albümü çıktı. Grubun ilk bağımsız albümü olan "Antroposen 001" meselesi olanların ve epeydir rock albüm dinlemeye hasret kalanların coşkuyla karşıladığı bir çalışma oldu. Biz de maNga üyelerine hayatı ve hayattan kotardıkları "Antroposen 001"i sorduk.
Sizinle şubat 2020’de bir araya geldiğimizde pandemi henüz ilan edilmemiş ilk vaka bizden epey uzaktı. 15. yılın heyecanı vardı sizlerde ve turneye çıkmaya hazırlanıyordunuz ki sonrası malum… Aradan geçen yaklaşık iki yılda neler oldu hem kişisel hem müzik hayatınızda?
Cem Bahtiyar: Açıkçası bol bol ürettik. Biraz kendi kendimize kaldık. Hem iyi hem de kötü etkileri oldu. Müzikal anlamda farklı yaklaşımlar denedik. Canlı çalma açısından biraz hamladık. Toparlamak biraz zaman aldı.
Yağmur Sarıgül: Kendimizle uzun bir süre baş başa kalmak hem çıldırtıcı hem de aydınlatıcı bir tecrübe oldu. Biz çıldırmalarımızı bu albüme döktük çünkü "Bütün dünya çıldırmış olmalı" diye düşünüyorduk.
Özgür Can Öney: Bu dönem diğer bir boyutuyla da kendimizi sorguladığımız bir alan yarattı. Bu kolay bir şey değildi hiçbirimiz için. Bunun farkında olarak, olması gerekenleri albümümüzde yansıtmaya çalıştık.
Uzun bir aradan sonra tüm bu süreçte demledikleriniz “Antroposen 001” ile dinleyicilerle buluştu. Geride kalan 17 yıla baktığımızda bu albümü nereye koyarsınız?
Ferman Akgül: Bu albüm için ilk defa oturup gruba karşı mektup yazdım. Kendimizi büyük bir geleceğin parçası olarak hissettiğimi anlattım. "Antroposen 001" diğer maNga albümlerine kıyasla hiç olmadığı kadar bütünlüklü bir yapıya sahip oldu. Şarkıların formları elbette farklı. Albümün içinde türkü de var, Almanca bir şarkı da var. Ancak biz tüm albüm boyunca topluma bir ayna tutmaya çalıştık. Bu çağda yaşadığımız toplumsal kargaşayı temel alarak sözler yazdık. Müziğimizi de buna göre oluşturduk.
Cem B.: En değişken ruh hâli bu albümde diyebilirim.
Özgür Ö.: Bu albüm insanoğlunun dünyayla ilişkisine odaklandığımız bütünsel bir temada ortaya çıkan ve hiçbir maNga işine benzemeyen bir proje oldu.
Yağmur S.: Albüm, tam olması gereken yere ve zamana kendini koydu; şimdiye. Halihazırda dünyamız daha fazla insanın müdahalesine maruz kalmaya devam ediyor ve biz hâlâ daha fazlasını istiyoruz. Bizden sonraki nesiller neler yaşayacak? Göremeyeceğimiz bu gelecek için ne kadar empatik olabiliriz? Kendi yarattığımız dağınıklığı izlerken, akıllarda kalan bir soru var. "Daha ne kadar çevremizi insanlaştıracağımızın sorusu?" Konsept albüm modeline dönüşümüzü “Antroposen 001” ile kutlarken bu soruyu hem kendimize hem de dinleyenlere soruyoruz. Tutkularımızla yarattığımız bu yeni çağ bir son mu yoksa bu cevabı başka gezegenlerde mi arayacağız?
Albüm pandemi koşullarında ortaya çıktı… Grup olarak siz de Zoom’ladınız mı sıkça yoksa bir araya gelebildiniz mi?
Cem B: Çok Zoom yapmadık. Her fırsatta buluşmaya çalıştık. Ama tam kapanma esnasında "Habil ve Kabil"i birbirimizi görmeden kaydettik.
Ferman A.: Biz kuşak olarak eski dönem diye adlandırabileceğiniz bir nesilden geliyoruz. Bizim için önemli olan hep yüz yüze buluşmalarımız olmuştur. Bu aynı oranda sahnelerimize de yansımıştır. Biz seyirciyle varolan bir grup olduk. Bunun için sanal etkileşimler hep belli bir yere kadar bizi idare etti. Ama elbette sosyal mesafeyi korumak için bu tarz şeylere biz de başvurduk.
maNga hep meselesi olan işler yaptı, şarkılarında hem bunu söyledi. “Antroposen 001”i de doğuran tüm olumsuzlara karşı neler hissediyorsunuz? Müzikal anlamda sizi beslediği aşikâr…
Cem B.: Ben kendimi özellikle son dönemde biraz pesimist ve biraz isyankâr buluyorum.
Yağmur S.: Yeni nesilden umutluyum. Dünya vatandaşlığı istiyorlar ve haklılar. Üzerinde sağlam durabildiğimiz bir dünya olmazsa ülkeler de olmaz insanlık da. İklim krizi, mülteci sorunları ve açgözlülük en büyük problemlerimiz. Bunların hepsi bize bu albümü yaptırttı.
Ferman A.: Dünya hem hızlı hem yavaş o kadar düzensiz ve adaletsiz bir hâl aldı ki. Albüm şarkılarının duygusal farklılığı da bu yüzden. Yine de umutla bitiriyoruz. İnsanlığın doğuşundan bugüne kadar bir yol arayışındayız. Özellikle bizim neslimiz iki dünya arasında sıkışmış bir nesil. Bu da yolculuğumuzda bugüne farklı bakmamıza neden oluyor. "Dünyanın sonuna doğmuşum” dememizin üzerinden geçen on iki sene sonra “Batan dünyanın mallarıyız” diyoruz. Kendimizi gereğinden büyük ve yüce gördüğümüz çıkmaz bir zamanın zararlarını hissettiğimiz bir çağdayız. Hep daha fazlasını istiyoruz. Pandemi ile gelen süreçte hem kendimizi hem de on yedi senelik kariyerimizde geldiğimiz noktayı sorguladığımız bir albüm “Antroposen”. İğneyi yine önce kendimize batırıp toplumsal eleştiriler getiriyoruz. Her şeyden önemlisi bu albüm ilk bağımsız albümümüz. Bizi her yönüyle çok heyecanlandırıyor.
‘Almanca şarkı bize has bir delilik’
Albümde bir de Almanca şarkı var… Neden Almanca? Özellikle orası için bir şeyler yapmak var mı aklınızda?
Ferman A.: Benim ikinci dilim Almanca. Avrupa turnesi için yabancı seyirciye yapmıştık. Şimdi albüme ekledik. İlk defa Türkiye temelli bir grubun Almanca parça yapmış olması da yine bize has bir delilik. Bu şarkıda bize sözlerde Erci-E eşlik etti. Şarkının sözlerini o ve ben oluşturduk. İsmine “Einfach” dedik.
maNga NFT’ye çok yakışacak
Albümün lansman konserinde NFT biletler de satışta olacak ve manga da NFT evrenine girmiş olacak. Buralarda yapmayı planladığınız başka şeyler var mı?
Ferman A.: maNga NFT’ye çok yakışacak. Çünkü yıllardır ordaymışız gibi bir evrende yapıyoruz tasarımlarımızı. Spa koleksiyonu geliyor. Lansman konserimizde de 24 adet Golden Circle bilet sattık. Bu bilete sahip olan hayranlarımız Bostancı Gösteri Merkezi konserimizde soundcheck saati bizimle oldu. Konser öncesi onlarla tanıştık. Hepsi çok heyecanlıydı. Bizler de en az onlar kadar keyif aldık bu durumdan. Bu sistemi daha da büyüterek devam edeceğiz.