16.06.2020 - 15:28 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - milliyet.com.tr
Festival408 bu yıl karantina temalı. Fikir aşamasında proje ortaya nasıl çıktı öncelikle bunu öğrenebilir miyiz?
Festival408 İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Lisans Programı ile Sahne Sanatları Alanı öğrencilerinin dokuz yıldır hazırladığı bir çağdaş gösteri sanatları festivali. Sahne Sanatları son sınıf öğrencilerimiz sahne üstü için kendi orijinal gösterilerini hazırlarken Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi son sınıf öğrencilerimiz de festivalin yönetim, organizasyon ve teknik işlerini üstleniyorlar. Programlamasından bütçelendirmesine, sponsorluğundan tasarımına geniş bir yelpazede iç içe çalışıyorlar. Bu yıl öğrencilerimiz yaratım süreci sırasında gerek kişisel gerek toplumsal olarak takıldığımız ve tekrar tekrar aşmaya çabaladığımız şeylerin sahne üstüne taşındığını görüp, “Nerede Kaldın?” teması ile yol almaya karar verdiler ve festivali buna göre planladılar. Fakat festivalin açılışına bir ay kala covid-19 nedeniyle hepimiz sosyal izolasyon sürecine girmek zorunda kalınca, aniden bu soru daha manidar oldu. Önce buruk bir espri gibiydi ama ardından espriyi aşarak “Nerede Kaldın? Karantinada” şeklinde bir yanıt buldu. Öğrencilerimiz festivali iptal etmek yerine evlerinden sahnelere ve seyirciye ulaşmaya, onları online bir platformda buluşturmaya karar verdiler. Festival408, “seyircisiyle buluşamayan sahneler, sanatçılar ve ekipler karantina şartlarında neler yaşıyor ve neler yapıyor?” sorusunun yanıtını online ortamda gözler önüne sermeye yönelik bir çalışmaya dönüştü.
Gelelim içeriğe. Karşımızda nasıl bir festival var?
İstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi Bölümü öğrencilerimiz www.festival408.com websitesini karantina altında, salonu, odası, mutfağı, tavan arasıyla gezilebilen bir ev olarak tasarladı. Bir festivalde görebileceğiniz performanslar, atölyeler, söyleşiler ve konuklar online festivalde de mevcut. Sanatçı, sektör çalışanları ve atölyelerin ağırlandığı bir salonumuz, sahne sanatları son sınıf öğrencilerinin evlerini sahneye çevirdikleri orijinal video-performansların yer aldığı odaları, festival ekibinin bir festivalin nasıl yapıldığını merak eden her yaştan seyirciye süreci anlattığı mutfak, önceki festival arşivlerinin yer aldığı tavan arası ve bölümümüz öğrencilerinin diğer işlerinin gösterildiği yan komşu gibi alanlar var. Bir anlamda, “biz evden çıkamıyoruz ama bizim evimiz zaten sahne; siz bize buyurun” diyorlar.
"Sahne arkasının iş akışını dijital mecraya uyarlamak öğrencilerimiz için de bir yenilikti"
Online bir festival ile karşımızdasınız. Mevcut koşullar pek çok alanda dijitalleşmeyi zorunlu kıldı. Önceki yıllarla karşılaştırdığınızda bu sürecin artı ve eksileri neler oldu sizin için?
Festival408 özelinde bakarsak ilginç olduğunu ifade etmek gerek. Öğrencilerimizin sponsorlarını bulduğu, programlaması tamamlanmış, sahne üstü tasarımına geçilmiş, bir hafta sonra teknik provalara girilecek bir festivalin perdesini açmak üzereyken, sosyal izolasyon süreci başladı. Dolayısıyla hep birlikte her şeyi sıfırdan ele almamız ve içerik, tasarım, seyirci geliştirme süreçlerini eş zamanlı yapmamız gerekti. Sahne arkasının iş akışını dijital mecraya uyarlamak öğrencilerimiz için de bir yenilikti. Sanırım en büyük eksisi, seyirci, performansçı ve sahnenin bir araya gelemeyişinin yarattığı eksiklikken; en büyük artısı da bu alanı okuyan öğrencilerimizin alanın içerisinde sahnelerin, ekiplerin yaşadığı süreçleri belki de işin bu tarafını hiç hayal etmemiş potansiyel seyircinin gözü önüne dökme imkanı bulması ve bunu samimiyetle aktarmaya girişmesi oldu. Mekanı olup da iptal olan sezonda kira ödemeleri devam eden ekiplerden, yevmiyeli çalışan sahne emekçilerine, turne iptallerinden, işin yaratıcı tarafını sosyal medyada sürdürerek ya da arşivleriyle hareketlendirerek seyirciyle temas halinde kalmaya çalışanlara, sektörel dayanışma platformlarından kriz döneminde değişen mevzuatlara dair geniş bir mecrayı genç bir bakışla anlatma, aktarma imkanı yakaladılar.
Festival hazırlıkları muhtemelen evlerden gerçekleşti. Bu noktada ekip içi iletişim ve koordinasyonu sağlamada neler yaptınız?
Bu süreçte hemen herkes gibi biz de dijital dünyanın olanaklarını kullandık. Festivali düzenleyen sahne ve gösteri sanatları son sınıf öğrencilerimizle düzenli görüntülü online toplantılar yaptık. Sahnenin organizasyonu detaylı ve planlı bir proje yönetim sürecidir; normalde yürütecekleri süreci bildikleri için online ortama adapte ederek çözümler bulmaları ve bunları toplantılarda bir araya getirmeleri çok zor olmadı. Konuklarla röportajlar görüntülü toplantı platformlarında gerçekleştirildi; atölyeler sosyal medyada canlı yayın olarak yapıldı ve kayıt kalitesi uygun olanlar web sitesinin son haline taşındı. Yaratıcı süreçte video-performanslarını gerçekleştiren sahne sanatları son sınıf öğrencilerimiz video kayıtlarını internet ortamında toplayarak Öğr. Gör. Aylin Suzan Kalem ile çalıştılar ve birbirlerine geribildirim verdiler. Tabi ki boş mekanda çalışmakla evin bir köşesinden çalışmak farklı bir süreç doğurdu ama bedensel, kamusal ve teknolojik unsurların birlikteliğine zaten gerek programımızın yapısı, gerek kuşak dolayısıyla yatkın ve meraklı bir ekibimiz vardı. Bu da elbette bizler için de bir şanstı.
Çalışmalar sürecinde kimlerden ne gibi destek aldınız? Pek çok kurum ve kuruluş projede yer aldı sanırım...
İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin ve İletişim Fakültesi’nin öğrencilerimize çok desteği oldu tabi. Öte yandan öğrencilerimizin görüştüğü hemen her kurum ve birey, bu projedeki hedeflerini ifade ettikleri anda destek verdiler. Alan içerisinden çok kıymetli isimler ileride bu alanda var olmak isteyen gençlerle samimi bir platformda bir araya gelmeyi çekinmeden kabul etti. Örneğin salonda ağırladığımız konuklarımız arasında Arter, Tiyatro Kooperatifi, İKSV Tiyatro Festivali, İstanbulimpro, Koma Sahne, Tiyatro Bereze, Tiyatrohane, Performistanbul, Biriken, Tiyatro Hemhal, Tiyatrokuka, Banu Açıkdeniz, İlyas Odman, Gülbaba Müzik’ten Ahmetcan Taşdemir, etkinlik ve deneyim tasarımcısı Bora Aksoylu, etkinlik tasarımcısı Murat Ali Aydın, prodüksiyon amiri Muzaffer Karataş, müzik yapımcısı Serkan Taşçı, müzik menajeri Ufuk Sarı ve yaratıcı endüstrilerin bilinen ismi Tolga Dizmen yer alıyor.
Bundan sonraki dönemde de dijitale ağırlık vermeyi düşünüyor musunuz? Yoksa çalışmalarınız corona virüs sonrası dönemde eskisi gibi mi kurgulanacak?
Seyirci, sahne ve performans ilişkisi içerisinde dijital uygulamalar çok uzun zamandır farklı biçimlerde yer alıyor. Hakkıyla yapılan muhteşem işler olduğu gibi sıradan denemeler de hep mevcuttu. Covid-19 salgın süreci bazı uygulamaları bir süreliğine zorunlu kıldı. Arşivlerini açan sahneler de oldu; dijital ortamlarda eşzamanlılık ilkesine uygun birliktelikler yaratmaya çalışanlar da. Seyirci olarak da bazı mekânsal, zamansal ya da finansal olarak erişemediğimiz kaynaklara erişim imkanlarımız oldu. Öte yandan performans ve seyircinin birlikteliği sosyal bir birliktelik, bir nevi arınma sürecidir; bu ihtiyacın kaybolacağını sanmıyorum. İkisi birlikte farklı şekillerde yürüyecek diye düşünüyorum. Festival408 açısından ise sürece dair öğrenci inisiyatifiyle dijital bir arşiv oluşturulması anlamında önemli bir adım oldu. Mezun adaylarımızın oluşturduğu genç kuşak bu ihtiyacı görerek karşılık verdi; seneye nasıl bir süreç olabileceğine de yine onlar karar verecek.
Kaynak: Festival408
ihsan.dindar@milliyet.com.tr