Kültür SanatAramızda çok İvan var!

Aramızda çok İvan var!

18.12.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Nâzım Hikmet’in yazdığı, Kenan Işık’ın yönettiği "İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?", bürokrasiye ve insanın zaaflarına (İvanlar’a) yönelik bir eleştiri...

Aramızda çok İvan var

Aramızda çok İvan var!

Nâzım Hikmet’in yazdığı, Kenan Işık’ın yönettiği "İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?", bürokrasiye ve insanın zaaflarına (İvanlar’a) yönelik bir eleştiri...

ELİF KORAP

İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?", Nâzım Hikmet’in bürokrasiyi, insanın zaaflarını eleştirdiği oyunu. Oyun Sovyetler Birliği’ndeki bürokrasiyi eleştirmek için yazılsa da evrensel bir bakış taşıyor. Çünkü hepimizin birer İvan’ı var. Öyleyse sorunun yanıtı ne: İvan İvanoviç yaşadı mı?
Bakırköy Belediye Tiyatrosu Nâzım Hikmet’in "İvan İvanoviç Var Mıydı, Yok Muydu?" oyununu Yunus Emre Kültür Merkezi’nde sahneliyor. Kenan Işık’ın yönettiği oyun, 1957 yılında Moskova Satir Tiyatrosu’nda sahnelenişinin ikinci günü yasaklanmıştı.

İktidar, şehvet ve güç
Oyun, sıradan bir tesviyeciyken üst düzey bürokrat olan, iyi niyetli, dürüst Petrof’un, İvan İvanoviç ve çevresindeki diğer insanların yardımıyla iktidarın cazibesine kapılarak içinde yaşadığı topluma ve kendisine yabancılaşmasını ele alıyor.
Bürokrasiyi dosyaların arasına sıkışmış bir tahtakurusuna benzeten Kenan Işık’ın rejisinde İvan’ı değil, İvanlar’ı izliyoruz. 6 farklı İvan, insanın farklı zaaflarını temsil ediyor.
"İktidarın bir tarafında şehvet varsa, diğer tarafında güç var, bir tarafında haz varsa, diğer tarafında baskı var. Bunların hepsi, içimizdeki İvanlar. Her İvan’ı farklı bir oyuncu oynuyor."
Oyunun, Sovyetler Birliği’nde geçse de sosyalist sistemi değil, tüm sistemlerdeki bürokrasiyi hicvettiğini belirtiyor Işık: "İvan çok karmaşık bir karakter. Çok saf, devrime katılmış ve aslında sosyalizmin çok tipik, sağlam üyelerinden biri olması gereken biri. Bu özelliklerinden dolayı politik göreve getiriliyor, ama ondan sonra içindeki İvanlar onu rahat bırakmıyor. İnsan iktidara geldiği zaman kendisini diğerlerinden farklı görme duygusuna kapılıyor ne yazık ki. Oyun, Sovyetler Birliği’ndeki sisteme karşıymış gibi algılanmamalı. Nâzım’ın burada yaptığı, çok inandığı sistemi eleştirmek değil; sistemin yerleşmesi, gelişmesi için değişmesi gereken bürokratları, bürokrasiyi göstermek."

Süregelen bürokrasi
Oyunun dekoru, bürokrasinin tarih boyunca yakamızı bırakmadığı görüşünü destekler nitelikte:
"Sahnenin ortasında iki tane sütun var, bunlar binlerce yıl öncesine bir gönderme yapıyor. Onlar da birer dosya dolabı gibi. Bürokrasinin tarih içinde süregeldiğini, iktidarla birlikte devrolduğunu, bugüne taşındığını gösteriyorlar bir anlamda. Bürokrasi, dosyaların, çantaların, dolapların arasına gizlenmiş bir tahta kurusu, bir böcek."
Oyun, Petrof’un hatasını anlamasıyla, umutla, bitiyor. Işık ise hataların anlaşılması için Türkiye’de çok çabaya ihtiyaç olduğu görüşünde: "Türkiye’de de insanların içlerindeki İvanlar’ı fark edeceklerini umut ediyorum. Türkiye’de bazı şeylerin düzelmesi gerek. Nâzım, oyunların alenen kaldırılışından rahatsız olduğunu dile getiriyor. Bunlar Devlet Tiyatrosu’nda çok yaşanan şeyler. Örneğin geçen sezonda DT’de oyun kalksın, kalkmasın tartışmaları hepimize yansıdı."

‘Çarka yenildik’
Işık, yıllar önce BBT için farklı bir amaçla yola çıktıklarını, fakat eleştirdikleri bürokrasinin tuzağına düşüldüğünü belirtiyor: "O zamanlar Zeliha Berksoy’la alternatif bir tiyatro yapmak istemiştik. Şehir Tiyatrosu’ndaki bürokrasiden uzak bir iş yapmak istedik. Maddi karşılık beklemeden çalışmanın işe yarayacağını düşünüyorduk. Ama bu amacımız gerçekleşmedi ne yazık ki. Zaman içinde, çark burayı da kendine benzetti. Burası da şimdi bürokrasiyle boğuşan sıradan bir tiyatroya dönüştü. Bu Türkiye’nin çok genel bir problemi."





SANAT