Çocukluk döneminiz yeme bozukluklarını tetikliyor olabilir!Günümüzde sosyal medyanın oluşturduğu zayıflık algısı ve bu doğrultuda hissedilen sosyal baskı, bireylerde beden ile aşırı uğraşa yol açarak yeme tutumunda bozulmalar görülmesine neden olabilmektedir. Fakat bu psikolojik ve toplumsal değişkenler her bireyi aynı oranda etkilememektedir. Uzman Klinik Psikolog İrem Göncüoğlu konu hakkında bilgiler verdi.
Çocukluk döneminde fazla süt içmek ileride alerji riskini arttırıyor!Pek çoğumuz çocukluğunda ailelerimiz tarafından mutlaka süt içmemiz gerektiği, boyumuzun uzaması, gelişimimizin tam olması için bunun neredeyse bir zorunluluk olduğuna dair öğretilerle büyüdük. Belki de bir çoğumuz benzeri bir uygulamayı çocuklarımıza yapıyor, süt içmeleri konusunda onları motive ediyor hatta belki zorluyor olabiliriz. Yapılan araştırmalar, inek/manda/keçi sütünün sandığımız kadar yararlı bir gıda olmadığını hatta yararından çok zararının olduğu konusunda bizleri aydınlatıyor. Uzm. Bio. Çiğdem Üregen konu hakkında bilgiler verdi.
4 yaşından önce başımıza gelen şeyleri neden hatırlamıyoruz? Kişiliklerimizin çocukluğumuzda şekillendiğini söylüyorlar. Ancak ilk yıllarımızı zar zor hatırlayabilmemiz oldukça ironik! Büyüdükçe, çocukken karşılaştığımız insanları, olayları ve hatta yerleri unutuyoruz. Peki çocukluğumuzu unutmamızın nedeni nedir? İşte detaylar... PEMBENAR ÖZEL
Beslenme programı sayesinde olduğunuz yaşın keyfini çıkarınİnsanoğlu doğduktan itibaren zaman içinde gelişip büyümektedir. Sürekli gelişim aşamasında olan vücudun zamanla ihtiyaçları da başkalaşmaktadır. Değişen bu ihtiyaçlar karşılanmadığı zaman vücut hastalık alarmı verebilir. Yanlış beslenme de bir çeşit vücudun ihtiyaçlarını karşılayamama durumudur. Peki, bulunduğunuz yaşa göre belli beslenme programı var mıdır?
Hayatınızın en değerli dönemi hangisi?Hayat sürecinde çeşitli evrelerden geçtiğimizi belirten Uzman Pedagog Serap Buharalı, çocukluk döneminin en olumlu ve enerjinin en fazla dışa vurulduğu dönem olduğuna dikkat çekiyor.
Çocukluk dönemi korkularıKorku, canlı varlıkların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri en doğal tepkidir. Aslında her korku, canlıyı uyaran ve kendisini savunmasını sağlayan bir düzenektir. Canlı kaçarak, saklanarak, zorda kalınca da savaşı göze alarak kendini korumaya çalışır. Genellikle, yeni olan ve bilinmeyen her şey ürküntü verir. Çocuklar için korku, gelişimin normal bir parçasıdır ve dile getirilmesi büyümenin olumlu ve sağlıklı yönde olduğunu gösterir. Çocuklar, bu normal korkular aracılığıyla çevrelerine uyum sağlamayı ve kendilerini sıkıntıya sokan şeylerle baş etmeyi öğrenirler. Hatta korku, çocukları güvende tutan bir işleve de sahiptir. Örneğin korku olmasaydı, çocuklar okul bahçesinde oynar gibi trafikte koşabilirlerdi. Anne babalar bilerek ya da bilmeyerek çocukların bazı korkuları edinmesini sağlar; caddeye fırlamamalarını, sıcak bir şeye dokunmamalarını söylerler. Bu korkuların yerleşmesi, hem çocuğunuzun korunmasına hem de sizin içinizin rahat etmesine yardım eder. Unutulmamalıdır ki korku sağlıklı bir işleve sahip olduğu gibi çocukların toplumsal ve akademik açıdan sorun yaşamasına neden olacak kadar yoğun da olabilir. Hangi korkuların normal olduğunu ve ne zaman daha ciddi bir duruma dönüştüğünü anlamak çocuğunuza yardım etmenizi kolaylaştıracaktır.