30.10.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
Nil Kural Antalya
56. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde bu yıl Onur Ödülü alan Selma Güneri ve Ahmet Mekin, önceki gün festivalde bir sohbetle sinemaseverlerle buluştu. Sinema yazarı Mehmet Açar’ın sunumunu üstlendiği sohbette, Yeşilçam’ın iki önemli oyuncusu oyunculuk maceralarını AKM’deki Perge Salonu’nu dolduran dinleyicilerle paylaştı. Güneri, sinemaya başlamasının konuk gittiği bir yarışmayı kazanması sonucunda tesadüf eseri olduğunu aktardı. Güneri, kariyerinin başlarında senaryolar konusunda seçici olduğunu ve onları okumasının istemesinin o sıralar kibir olarak görüldüğünü ifade etti.
‘Çok şey öğretti’
Mehmet Açar, Güneri’de olduğu gibi Mekin’in de oyunculuğa gönülsüz başladığının altını çizdi ve Mekin’in sporcu geçmişinden bahsetti. Mekin kariyerinin başlangıcını şöyle anlattı:
“Bakırköy’de spor yapıyoruz, okuyoruz, o arada askere gidip döndüm. Bir dükkân açıp battık. Kenan Pars gibi tiyatrocu, sinemacı arkadaşlarım var ve beni yönlendirmeye çalışıyorlar. 1956 yılıydı. O sıralar çok parasızdım. Teklifler gelince epey düşündüm, sinema hiç düşünmediğim bir işti. Avansı alır bir daha sinema yapmam diye düşündüm. Filme başladık, bitti. Gece yattım annem birileri seni istiyorlar dedi. Yeni bir film teklif ettiler. O sene 5-6 film yaptım. Bu kulaktan kulağa yayıldı. Ben bunları beklemiyordum. Netice 2019 hâlâ sinemadayım.”
Mekin, kariyerinde disiplin, beraber yaşamam gibi çok fazla şey öğrendiğini söyledi ve “Yeşilçam, yarı amatör yarı profesyonel bir kurum. Yeşilçam çok şey öğretti. Çok iyi teknik ekiplerle çalıştım” dedi.
Tozunu yutunca...
“Bir filmden sonra bir çok film geldi. Bu işe girince kopamıyorsunuz” Selma Güneri, “Tozunu yutunca bambaşka. Sevilmeden yapılacak bir iş değil. Ruhsal olarak yoran bir meslek. Ayşe Hanım gibi davranırken ‘Stop’ denildiği anda Selma’ya dönmek çok önemli” dedi. “Selvi Boylum Al Yazmalım”ın Mekin’in kariyerinde dönüm noktası olduğunu belirten Mehmet Açar, Mekin’in bu filmle “sakinlik ve güvenirliğin sembolü”ne döndüğünü söyledi. Mekin, bu filmle ilgili olarak “Çok güçlü bir kadın imajı var o filmde. Bugüne kadar hep aşk, fedakârlık hikâyesi denir ama son zamanlarda düşünüldüğünde kadının gücünü düşünüyorum. Kendi yolunu bulan bir kadının hikâyesi o. Emek çok önemli. Her şey emek. Emeğin altı çiziliyor. Bir emek, iki güçlü kadın imajı, bu filmde önemli” dedi.