Bir hastanenin genel müdürü olan sanık Murat Mantuş, sağlık sektörüyle ilgili eğitimi olmadığını söyleyerek, “Ben kimseye danışmadan karar almadım. Kimseyle yalnız görüşmedim” dedi. Danışmanlık için Fırat Sarı’nın kendisiyle konuştuğunu anlatan Mantuş, “Bu konuda yasal olmayan hiçbir şey yok dedi. İnsanların tedavi olacağı hastaneyi seçme hakları var dedi. Hukuk departmanına sorup deneyelim dedik” dedi. Cironun yüzde 15’i olarak Fırat Sarı ile anlaştıklarını anlatan sanık, “Bunun içinde hekimlerin ücreti de vardı. Kalanları o ödeyecekti. Hatta hekimler fazla isterse ne olacak dedim. Ben hallederim dedi. anlaştık ve 9 aylık bir çalışmamız oldu” dedi.
“30 BİN LİRA BORÇ VERDİM”
Fırat Sarı ile arasındaki para trafiğini anlatan sanık Mantuş, “Fırat Sarı bir gün beni arayıp faturaları önden kesip kendisine gönderip gönderemeyeceğimi sordu. Ben ömrüm boyunca kanun ve kuralları hiç esnetmedim ve hukuksuz bir işin içinde olmadım olmayacağım da yapamayacağımı söyledim. Çok sıkıştım dedi. Ben de o zaman cebimden vereyim dedim. 30 bin lira gönderdim. Sonra da bana iade etti. Aramızdaki para alışverişi budur” dedi.
“ALDATILDIM KANDIRILDIM”
“Aldatılmış ve kandırılmışım” diyen sanık, “Tapeleri okuduktan sonra bunun nasıl olduğunu daha net anladım” dedi.
Karan bebeğin ölümünden sorumlu tutulduğunu anlatan sanık, “Bu bebek rahmetli olurken hastanede bebek vardı. Doktor müdahale etti. Bizim bir ihmalimiz yoktur. Tıbben bir sorumluluğumuz olmasa da benim vicdanen bir sorumluluğum var. Bu suçlamayı kabul etmiyorum” dedi.
Bugün yapılan duruşmada ilk olarak çocuk doktoru olan tutuksuz sanık Mehmet Gürül savunma yaptı. Sabit maaşla çalıştığını ve herhangi bir örgüte üye olmadığını söyleyen sanık, “Maaşların tamamı hastane tarafından verilirdi” dedi.
Mahkeme başkanının, “Fırat Sarı’nın şirketinden gelen paralar” demesi üzerine ise sanık, “125 bin lira maaşım vardı. Ben standart maaş alıyordum. Bazen kendi hesabından bazen şirketten geliyordu” dedi. Fırat Sarı ile ortak ev alıp almadığı sorulan sanık, “Fırat sarı ile ortak ev aldık. Benim 500 bin liram vardı. Borç aldım 500 bin, öyle aldık” dedi.
İlaç satıldığından haberi olmadığını söyleyen Mehmet Gürel, “İlk ilaç satıldığını duyduğumda şok oldum. Hasan Basri ve Hakan Doğukan’ın yaptığını öğrendim. Sonrasında Hasan benim olduğum hastaneye geldiğinde onu da sıkıştırdım. Hatta tapelerde de var. Hasan, “Mehmet hoca beni dövecekti” diyor” dedi.
İstanbul’da bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olmak iddiasıyla yargılanan 22’si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Önceki hafta 22 tutuklu sanık ve avukatı savunmasını yaptı. Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşma tutuksuz sanıkların savunmalarıyla devam ediyor.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, sanık doktor Fırat Sarı'nın elebaşı olduğu suç örgütünün sevk ve idaresini sanık doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtiliyor.
İddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devraldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf edip doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yapıp, Sosyal Güvenlik Kurumundan (SGK) üst sınırda ödeme almak olduğu kaydediliyor.
Sanıklar tarafından hasta bebeklerin durumunun olduğundan daha ağır gösterildiği, olması gerekenden daha uzun süre yatışlarının sağlandığı belirtilen iddianamede, bu şekilde SGK'den yüksek ücret tahsil edildiği ve bazı hasta yakınlarından fazla para alındığı anlatılıyor.
Bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği, örgüt adına karlı görünen hastanelere yatırıldığı bildirilen iddianamede, karın çoğunun sağlık çalışanı olan örgüt üyesi sanıklarla paylaşıldığı ifade ediliyor.
Esas amacın, bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil, maddi açıdan en fazla kazanç elde edilmesi olduğu iddianamede belirtiliyor.
İddianamede, sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen için 10 bebeğin ölümü nedeniyle "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık" ve "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak" suçlarından 10 kez, "resmi belgede sahtecilik" suçundan da 11 kez uygulanmak üzere toplam 177 yıl 6'şar aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapis cezası talep ediliyor.
Sanık Gıyasettin Mert Özdemir'in ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapisle cezalandırılması isteniyor. 8'i kadın 44 sanık hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülüyor.
İddianamede, "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edilen sorumlu hastaneler ve şirketler için de tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, bunların kapatılıp mal varlıklarına el konulması talep ediliyor.
Soruşturma kapsamında İstanbul'da 9, Tekirdağ Çorlu'da 1 hastanenin ruhsatı iptal edilmiş, bu hastanelerde tedavi gören bebekler ve hastalar ambulanslarla kamu hastanelerine sevk edilmişti.
Öte yandan yenidoğan çetesine ilişkin soruşturmayı yürüten Büyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'yi makamında ölümle tehdit edenler de tutuklanmıştı.