31.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Fatma G. Kabasakallı - Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Uluslararası İklim Değişikliği Politikaları Uzmanı Doç. Dr. İzzet Arı, Glasgow’daki “BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı” COP26 öncesi Milliyet’e konferansın önemli gündem maddelerini anlattı. Türkiye’nin ilk kez Paris İklim Anlaşması’nın imzacıları arasında katılacağı BM İklim Konferansı’nda hem Türkiye adına hem de küresel taraf ülkelerinin somut sonuca ulaşması konusunda büyük belirsizliklerin olduğunu vurguladı.
‘Yeni taahhüt açıklamaz’
BM’nin Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin iklim değişikliğine yönelik değerlendirme raporunun (IPCC) hakemleri arasında yer alan İzzet Arı, kendisinin de katılacağı COP26 Konferansı’nda Paris Anlaşması’nın “Kurallar Kitabı” olarak da bilinen uygulama kitabının tamamlanmasının beklendiğini söyledi. Arı, Türkiye’nin COP26 gündemindeki yerini ve konferansın ana gündemiyle ilgili şunları dedi:
“Türkiye’nin yeni bir taahhüt açıklamasını beklemiyorum. Ama eylül ayında Cumhurbaşkanı’nın BM Genel Kurulu’na net sıfır emisyon hedefini 2053 yılına kadar koymasıyla Türkiye’nin yol alacağı patika değişti. COP26’ya yetişmez ama Türkiye önümüzdeki yıl daha ciddi bir emisyon azaltım sözü verebilir. Türkiye ile ilgili en çok sorulan sorulardan biri ‘Bu hedef için bir yol haritası var mı? Bir diğeri de ‘Türkiye’nin finansman talebi ne kadar olacak?’ Bunlar şu an çok belirsiz. Finansman konusunda ise Avrupa ülkeleri ikili ve karşılıklı olarak Türkiye’ye yeşil fon çıkarabilir. Ancak Türkiye, Paris Anlaşması’na taraf olduğu için ve ciddi bir emisyon azaltım potansiyeli olduğu için fon alabileceğini düşünüyorum. Öte yandan Türkiye zamanlama ve müzakere olarak, herhangi bir karşılık beklemeden veya almadan Paris Anlaşması’na taraf oldu. Bunun bir şekilde karşılığını alması gerekiyor, ancak COP26 için diplomatik bir lobi çalışması olmadığını da bildiğimden, Türkiye için herhangi bir olumlu karar çıkacağını düşünmüyorum. Yanı sıra, Türkiye’ye emisyon azaltım hedeflerini artırması için ciddi bir baskı da olmadığını görüyorum. Türkiye adına da çok fazla belirsizlik var bu konferansta.
‘Belirsiz bir COP26’
COP12’den beri, daha kötü COP’lar gördüm ama bu en belirsizi. Türkiye adına da küresel çapta da. Emisyon azaltım taahhüdü ve finansman konusunda özellikle ciddi belirsizlik var. IPCC raporundaki “Emisyon azaltımlarının iyileştirilmesi yetersiz’ olduğunu belirtilmesinin ardından COP26 Konferansı’nda dünya devletlerinden daha ciddi emisyon azaltımları talep edilecek. Bir diğer önemli gündem de karbon piyasaları gelişmelerinde ilerleme olmamıştı ve henüz karbon piyasaları oluşturulamamıştı. Bu, Paris Kuralları Kitabı’nda oluşturulacak. Üçüncü önemli gündem ise, finans konusunda adımlar atılması isteniyor, ülkelerin kendi inisiyatifine bırakmak dışında başka opsiyonlar da gündeme gelebilir. Dolayısıyla bu konuda temkinli olmakla birlikte, uzun dönemli finansmanın yükseltilmesi önemli gündemler arasında yer alacaktır. 100 milyar dolarlık yeşil iklim fonuyla kaynak mobilizasyonunda bugüne kadar çok az düzeyde kaynak sağlandı. Yani burada ciddi sıkıntı var. Her ülkeden finansman sağlaması için beklenti var, özellikle gelişmiş ülkelerden, ama söz konusu 100 milyar doların yakalanabilmesini pek mümkün görmüyorum.”
Sorumluluk çağrısı
“COP26 öncesinde görülen bir başka yaklaşım ise, emisyonlar konusunda herkes yapabildiğini yapsın noktasına gelinmiş olması. Ek dışındaki Çin, Hindistan, Brezilya ve Meksika gibi ülkeler, sorumluluk almıyordu, onların sorumluluk alması için daha fazla baskı yapılıyor şu an, ki emisyonların yüzde 60’a yakını ek dışındaki ülkelerden geliyor. Bununla birlikte artık ‘eklerin’ çok zikredilmediği görülüyor.”
Seller, yangınlar, kuraklık...
İklim değişikliğinden en çok etkilenecek ülkeler arasında Türkiye de gösteriliyor. İklim krizi sebebiyle, başta Avrupa ülkeleri, Türkiye, ABD ve Asya ülkelerinde görülen, normalin üzerindeki sıcaklıklar, yağmur, sel, fırtına, hortum, dolu, yangın gibi şiddetli meteorolojik olaylar ve doğal afetler 2021 yılına damga vurdu. Türkiye genelinde 6 günde 130 yangın çıktı. Geçen yıl kuraklığın etkileri yüksek seviyede hissedilirken, 2021’in ilk yarısına ait veriler de küresel ısınma kaynaklı olağandışı meteorolojik hareketliliğin etkilerini ortaya koydu.
Sıcaklık arttı
Türkiye bu yıl mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklıkla girdi. Ocak ve şubat ayları sıcaklığı sırasıyla ortalama 5.4 ve 6.2 derece olarak ölçüldü. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre son 50 yılda görülen en sıcak ikinci ocak ayı yaşandı. Yağışların yarı yarıya azalması, kuruyan gölleri, nehirleri de beraberinde getirdi. Türkiye’nin kuraklığın en yoğun yaşandığı bölgede yer aldığı belirtilen araştırmalara göre, ülkenin neredeyse yarısı olağanüstü kurak. Küresel düzeyde sıcaklık artışlarıyla iklim krizi başta olmak üzere, yanlış bölgelere kurulan barajlar, aşırı sulama ve yanlış tarım politikaları göllerin kurumasını hızlandıran nedenler arasında sayılıyor. Göllerin kurumasıyla gün geçtikçe nüfusun daha büyük bir bölümünü etkilemeye başladığı belirtiliyor. Öte yandan meteorolojinin verilerine göre, nisan ayında ortalama sıcaklık 13,4 derece olarak ölçülürken, mevsim normallerine göre yağışlarda yarıya yakın azalma kaydedildi.