30.08.2019 - 07:50 | Son Güncellenme:
MERT İNAN
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki mihenk taşı sayılan Büyük Taarruz öncesi, Yunan Orduları, Güney Marmara’dan Menderes’e kadar olan bir hat boyunca Batı Anadolu’yu işgal etmişti. Yunan ordusu, Büyük Taarruz öncesi, hafif ve ağır makineli tüfek, top, uçak ile motorlu araçlar bakımından sayıca üstün olmasına karşın Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, nihai sonuç için taarruz etmekte kararlıydı.
Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp ile birlikte Doğu ve Güney cephelerindeki birliklerin çoğunun Batı’ya kaydırılması kararı verildi. Batı cephesinde ilk kez 200 bin kişilik bir güç toplanmıştı. Mustafa Kemal Paşa, 16 Haziran 1922 tarihinde aslında kesin kararını vermişti. Kendisine karşı çıkanlara ise son sözünü söyledi: “Tarihe karşı bütün sorumluluğu kendi üzerime alıyorum...”
26 Ağustos 04.30’da
Mustafa Kemal Paşa, 18 Ağustos gecesi gizlice Ankara’dan ayrılarak otomobille Konya’ya gitti. 21 Ağustos 1922 tarihli gazetelerde, Mustafa Kemal Paşa’nın Çankaya’da bir çay ziyafeti vereceği haberleri yer alıyordu. Oysa ki Başkomutan, Batı Cephesi Karargâhı’nda, İsmet İnönü’ye 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana taarruz edilmesi emrini veriyordu.
30 Ağustos günü, beş gün beş gece süren meydan muharebesi son bulurken, Yunan ordusunun esas kuvveti imha edildi. Mustafa Kemal Paşa ise 31 Ağustos’ta muharebe meydanında gördüğü manzarayı şöyle anlatıyordu:
“Muharebe meydanını dolaştığım zaman, ordumuzun ihraz ettiği zaferin azameti ve buna karşılık, hasım ordusunun uğradığı felaketin dehşeti beni çok duygulandırdı. Sırtların gerilerindeki bütün vadiler, bütün dereler, mahfuz ve örtülü yerler, bırakılmış toplar, otomobiller, sınırsız teçhizat ve malzeme ile ve bütün bu metrukât aralarında yığınlar teşkil eden ölülerle, toplanıp karargâhımıza sevk edilen esir kafileleri ile hakikaten bir mahşeri andırıyordu.”
Köyleri ateşe verdiler
Mehmetçikler, 2 Eylül’de Uşak’a girerken, bölgeden kaçışan Yunan ve Rum birlikleri Türk köylerini ateşe verdiği gibi, birçok sivil Türk katledildi. Türk ordusu için artık kurtarılması gereken tek şehir İzmir’di. 9 Eylül 1922 sabahı önce Ahmet Zeki Bey komutasındaki 2. Süvari Fırkası ile Mürsel Paşa komutasındaki 1. Süvari Fırkası, ardından da 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa komutasındaki birlikler İzmir’e girdi.
Yüzbaşı Şerafeddin Bey, yaralı halde Hükümet Konağı’na Türk bayrağını astı. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ise Fevzi ve İsmet paşalar ile 10 Eylül sabahı İzmir’e girerken, Fahrettin Paşa ile buluşup doğruca Hükümet Konağı’na gitti. 30 Ağustos’ta kazanılan zaferin ardından Türk ordusu, sadece dokuz günde işgal kuvvetlerini yenip İzmir’i kurtardı.
Patrik Meletios’un büyük ihaneti
Tarihçi Prof. Dr. Uğur Üçüncü, Büyük Taarruz sırasında Fener Rum Patriği olan Meletios Metaksakis’in, Yunan orduları adına giriştiği faaliyetleri, zaferin 97’nci yılında Milliyet okurları için paylaşırken, şu bilgileri verdi:
“Meletios, 1921’de İngiliz kralından Sevr Antlaşması’nın değiştirilmesini rica etti. Patrik Meletios, 5 Mart 1921’de Edremit halkının Yunanistan idaresini istediğine dair Londra’ya telgraf gönderirken, Büyük Taarruz öncesinde İstanbul Rumlarını Yunan Ordusuna katılmaya davet etti. Polis Müdürlüğü, Meletios’un bu faaliyetlerini Dahiliye ve Harbiye Nezareti’ne bildiren belgeler arşivlerimizde mevcut. Patrik Meletios, dünya kamuoyunda, Türk Yunan savaşını Müslümanlarla Hıristiyanların savaşı gibi göstermeye çalıştı.” Meletios’un, İstanbul’daki Rumca yayın yapan gazetelerin müdürlerini 10 Ağustos 1922 sabahı makamına çağırdığını belirten Prof. Dr. Üçüncü, “Gazetecilerden Yunan işgaline destek isterken, beraberlik içinde olmalarını, zamanın ruhuna aykırı davranmamalarını, meseleyi particilik uğruna yıpratmamalarını isteyerek, eleştiri hakkını yabancı basına bırakmalarını tavsiye etti. Meletios, İstanbul’daki Yunan subay ve askerlerin mali durumlarının düzeltilmesi adına yardım çabalarında bulundu. Patriğin bu faaliyetleri Anadolu Rumlarını ve Ortodoks Türkleri rahatsız edince, Papa Eftim (Pavlos Karahisarithis) liderliğindeki Türk Ortodoksları, tepki olarak 1 Nisan’da Kayseri’de bağımsızlıklarını ilan ettiler” diye konuştu.
Havacıların fedakârlığı
Zaferin isimsiz kahramanları Türk havacılardı. Büyük Taarruz öncesi büyük fedakârlıklarla faal uçak sayısı 17’ye çıkartılmış, 26 Ağustos saat 06.00’dan itibaren 18 hava görevi başarıyla tamamlanmıştı. Tarihçi Selman Yaşar’ın araştırmalarına göre Batı Cephesi Komutanlığı, taarruz öncesinde yayınladığı bir emirle, Yunan uçağı düşüren havacılara bin lira ödül verileceğini duyurdu. Ancak kahraman pilotlarımız, düşürdükleri uçak sayısını karargaha bildirmeyip ödülden vazgeçti. Taarruzun ilk iki günü yapılan keşif uçuşlarında Türk uçakları, Yunan 2. Kolordusu’nun tüm hareketlerini anında Başkomutanlık karargâhına ulaştırıyordu.
Türk uçakları ayrıca Yunan uçaklarını yığınak yapılan bölgeye yaklaştırmıyordu. Savaşın en kritik safhalarında elde edilen bu bilgiler sayesinde hızlı hareket etme imkânı elde edilmişti. Böylece Türk uçakları, taarruzun planlandığı şekilde, emniyetle sevk ve idaresini sağlıyordu. Türk kuvvetleri İtalyan yapımı Spat uçaklarını kullanarak, Yunanlıları avlamış ve geri çekilmeye zorlamıştı. Büyük Taarruz süresince Türk Kuvvetleri’nin üç uçağına karşılık, Yunan Ordusu 27 uçak kaybetti. Kuva-yı Havaiye Müfettişliği tarafından Türk havacılarının yaptıkları faaliyetler 23 Eylül 1922 tarihinde Milli Savunma Bakanlığı’na gönderilen raporda, “Düşman keşif uçakları keşfe devam edemediğinden harekâtımız örtülü kalmış ve kendi uçaklarımız mükemmel şekilde keşiflerini yapmışlardır” ifadeleri yer aldı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, son denetlemelerini Akşehir’de gerçekleştirdi (üstte). Yüzbaşı Şerafeddin Bey, İzmir’in işgalden kurtarılmasından sonra bir grup askerle Hükümet Konağı’na Türk bayrağını çeken ilk kişiydi.