GündemTedbir talebinin reddi hak ihlali

Tedbir talebinin reddi hak ihlali

23.03.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:

Şiddet mağduru kadın, eşi hakkında aldırdığı 120 günlük tedbir kararının dolması üzerine ikinci kez talepte bulundu. Mahkemenin ‘şiddet ihtimalinin ıspatlanamadığı’ gerekçesiyle reddi üzerine AYM, 6284 sayılı yasa kapsamında önleyici tedbirin tekrar verilmemesini “hak ihlali” saydı...

Tedbir talebinin reddi hak ihlali

ASLIHAN ALTAY KARATAŞ - Diyarbakır’da şiddet mağduru Z.E adlı kadın boşanma davası sürerken eşi hakkında, tehdit, hakaret ve fiziksel şiddet nedeniyle 6284 sayılı kanun gereği 120 gün tedbir kararı çıkarttırdı.

Haberin Devamı

Tedbirin sona ermesi üzerine kadın, eşinin kendisine ve müşterek çocuklarına şiddet uyguladığını, şiddet tehlikesinin devam ettiğini, eşi ile arasında boşanma ve ceza davası olduğunu belirterek tekrar tedbir kararı verilmesi için talepte bulundu.

MAHKEME BELGE, İSPAT İSTEDİ

Mahkeme, şiddete ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı, uygulanan şiddetin veya şiddete uğrama ihtimalinin yaklaşık olarak ispatlanamadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verdi. Bunun üzerine Z.E Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuruda bulundu. Dosyayı görüşen AYM, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan “maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının” ihlal edildiğine karar verdi. AYM kararının gerekçesinde, devletin “maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkına” saygı gösterme yükümlülüğünün öncelikle, kamu otoritelerinin bu hakka müdahale etmemelerini gerektirdiği vurgulandı. Kararda 6284 sayılı kanunun 1. maddesine göre “sadece şiddete uğrayan değil, şiddete uğrama tehlikesi bulunanların da” koruma kapsamında olduğu hatırlatıldı. 

Haberin Devamı

'YÜKÜMLÜLÜK YERİNE GETİRİLMEDİ'

Kararda şu tespitlere yer verildi: “Başvurucunun içinde bulunduğu şiddet tehlikesinin tedbir uygulanmasını gerektirmeyecek şekilde ortadan kalktığına dair ilgili ve yeterli gerekçenin ortaya konulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucunun maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında, devlete ait pozitif yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirildiğinden söz edilemez.”