16.08.2024 - 12:24 | Son Güncellenme:
Seyfettin EKEN- Gıyasettin TETİK/DHA
Kültür ve Turizm Bakanlığı Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü görevlileri tarafından Sur ilçesindeki Hz. Süleyman Camii’nden alınarak muhafaza altına alınan Diyarbakır Sancağı, 2012 yılında Gaziantep Mevlevihane Vakıf Müzesi’ne götürüldü. 2021 yılında konservasyon işlemleri için İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvar Müdürlüğü’ne gönderilen sancak, çalışmaların ardından kente getirilerek Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanan teberrükat deposunda muhafaza altına alındı. 214 yıllık olduğu tahmin edilen sancağın üzerinde hilal şeklinde madalyonlar ile Allah (cc), Hz. Muhammed (SAV) ve 4 halifenin isminin yani sıra, Diyarbakır’ın fethine atıfta bulunarak ‘Ya Hazreti Halid’ ismi ile üzerinde üç kılıcın olduğu simgeler bulunuyor. Sancakta ayrıca Hud ve Saff surelerinden zaferi müjdeleyen ayetler, Besmele ve İhlas Suresi ile ‘Bir saatlik adalet, 70 yıllık ibadetten hayırlıdır’ hadisi yer alıyor.
Diyarbakır Vakıflar Bölge Müdürü Hakan Demir, üzerinde yazan tarih bilgilerinde 214 yıllık olduğunun tahmin edildiğini belirterek, “Sancak, bizim yaptığımız değerlendirmelere göre Hicri 1225, yani 1810 yıllarına tekabül ediyor. Üzerine düşülen notta böyle yazıyor. Bizim yaptığımız konservasyon çalışmalarında da bu sancağın 214 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bizim vakıf mülkiyetindeki tarihi eserlerimizin tamamında rutin kontrollerimiz olur. Periyodik kontrollerimiz sırasında bu sancağımızı biz Hz. Süleyman Camii’ndeki türbede olduğunu tespit ettik. Gerekli incelemeler yapıldıktan sonra muhafaza edebilmek ve gelecek nesillere aktarabilmek adına koruma amaçlı müzeye kaldırmamız gerekiyordu. Ancak burada bir müzemiz olmadığı için Gaziantep Mevlevihane Vakıf Müzesi’ne naklini gerçekleştirdik ve orada muhafaza ettik” dedi.
‘KONSERVASYON İŞLEMLERİ TAMAMLANDI, KENTE GETİRİLDİ’
Sancağın işlemlerinin ardından yeniden Diyarbakır'a getirildiğini belirten Demir, “Vakıflar Genel Müdürlüğü’müzün 25 bölgesi var, bu tür eserlerimizin korunması, muhafaza edilmesi, gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde aktarılabilmesi için yapmamız gereken teberrükat depolarımız var. Gerekli incelemelerimizi yaptıktan sonra İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez ve Bölge Laboratuvarı’na göndererek bu eserimizin restorasyonunu gerçekleştirdik. Konservasyon tamamlandıktan sonra eserimizi tekrar bölgemize getirdik. Şuanda bizim depomuzda sağlıklı bir şekilde muhafaza ediliyor. Bununla birlikte yazma eserlerimiz, hat levhalarımız, şamdanlarımız, bu tür taşınabilir tarihi eserlerimizin tamamı şuanda kendi envanterimizde, bölge müdürlüğümüzde muhafaza ediliyor. Bunlar, örneğin ışık almayacak. Hava koşulları düzgün olacak, iklimlendirme cihazlarımız olacak. Şimdi bunların hepsini tamamen bir odada sağlayacaksınız ki bu tür eserleri burada muhafaza edebilesiniz. İşte 2010 yılında biz bu sancağı tespit ettiğimizde Gaziantep’e göndermemizin nedeni de buydu. Böyle bir odamız olmadığı için bu eserimizi orada koruma altına aldık. Bu özelliklere sahip bir depo oluşturduktan sonra tekrar oradaki eserlerimizin tamamını buraya geri getirdik” diye konuştu.
‘KONSERVASYON İŞLEMLERİ 1 YIL SÜRDÜ’
Sancağın 1 yıllık konservasyon işlemlerinin ardından yeniden kente getirildiğini ifade eden Demir, şöyle konuştu:
“Tabi bu tür eserlerin restorasyon süreçleri de kısa sürmüyor. Bunlarla ilgili çeşitli incelemeler yapıldıktan sonra çürümelere karşı, boya solmalarına karşı, malzeme kayıplarına karşı çeşitli uygulamalar gerçekleştiriliyor. Bu sancağımızın da konservasyon süreci yaklaşık olarak bir sene sürdü. Şuanda konservasyonu tamamlandı ve sağlıklı bir şekilde muhafaza ediliyor. Bizim vakıf kültür varlıklarına ait eserlerimizin sergilenmesi de yine müzelerimizde oluyor. Bu nedenle Diyarbakır’da eğer uygun bir müze açarsak, bu eserlerimizin tamamını orada sergileyeceğiz.”