GündemSuçlu iklim değil insan duyarsızlığı

Suçlu iklim değil insan duyarsızlığı

09.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Çölleşen Anadolu gölleri iklim değişikliğinden çok insan insan kaynaklı tahribatın kurbanı oluyor. Milliyet’e konuşan uzmanlar gölleri besleyen su kaynaklarının kesilmesi ve yer altı sularının tarımda kullanmak için çekilmesinin gölleri yok ettiğini söyledi...

Suçlu iklim değil insan duyarsızlığı

Gökhan Karakaş / Can Erok - Yerkürenin tamamını ilgilendiren Paris Anlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanması ve Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle eş zamanlı yaptığımız ‘Çölleşmeden Önce Anadolu Gölleri’ yazı dizimizin sonuna geldik. İklim değişikliğinin en acımasız göstergesi olan yağış azlığı ve düzenliği, 200’den fazla doğal gölü bulunan Anadolu coğrafyasının tümünü tehdit ediyor. Orta Anadolu’da 9 gölü kapsayan yazı dizimiz ve seyahatlerimiz boyunca sorunların ortak çözümlerin ise bilinir olduğunu gördük. Yağış azlığı ve buharlaşma doğanın bir uyarısı olarak karşımıza çıksa da tüm göllerin yeraltı sularının tarım arazilerinin sulanması için pompalarla bilinçsizce çekilmesi, gölleri besleyen kaynakların önüne baraj ya da set yapılması ve yöreye uygun olmayan ürünlerin ekilmesi insan eliyle yapılan müdahaleler.

Haberin Devamı

KURTARMAK MÜMKÜN

Göllerin sulak alan özelliğini yitirmemesi için çalışmalar yapan Su Politikaları Derneği, bir rapor hazırlayarak ortak sorunların çözümü için önerilerini sıraladı. Rapor, göllerimizin mavi günlerine dönmesinin mümkün olduğunu ortaya koyuyor.

Su Politikaları Derneği Başkanı ve DSİ eski Daire Başkanı Doç. Dr. Dursun, göllerin kurtarılması için yapılması gerekenleri anlattı. Yıldız özetle  şunları söyledi: “Göllerimize sahip çıkacak güçlü bir kurumsal yapı oluşturulmalıdır. Göller ve Sulak Alanlar Eylem planında tespit edilen 303 göl ve sulak alan için belirlenen tespit ve izleme çalışmaları tamamlanmış ancak iyileştirme adımı eksik kalmıştır. Göllerinin iyileştirme çalışmaları ve sürdürülebilir olarak korunması ancak nehir havzası yönetimi anlayışı ile mümkün olur.  Göllerimizin su bütçesi hesapları iklim değişikliği de dikkate alınarak yeniden yapılmalı. Havza planlamaları düzenlenmeli. Göllere akan yüzey suları ve gölleri besleyen yeraltı sularındaki kullanımlar incelenmelidir. Göl ve sulak alanlarımızın havzalarında gölü besleyen yüzey ve yeraltı suyu çekimleri ileri teknolojik sistemlerle anlık kontrol altına alınmalıdır. Gölü besleyen kaynaklarının bulunduğu havzalarda modern sulama altyapısı olmayan sulamaların ve aşırı su çekimi yapan işletmelerin ruhsatları iptal edilmelidir.”

Haberin Devamı

Suçlu iklim değil insan duyarsızlığı

‘DEĞİŞEN İKLİME UYGUN ÇALIŞMALAR YAPMALIYIZ’

İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği Başkanı Dr. Baran Bozoğlu ise şunları kaydetti: “İklim değişikliğiyle birlikte Akdeniz Havzasında beliren riskler uluslararası raporlarda sabitlendi. Uluslararası raporlarda İç Anadolu göllerinin kuraklık riski altında olduğunun altı hep çiziliyor. Dünyada ortalama 1.1 derece sıcaklık artışı İç Anadolu’da 2 dereceyi bulabiliyor. İklim Değişikliği Uyum Kavramı Paris İklim Anlaşması’yla gündeme geldi. Anadolu göllerinin yaşaması için iklim değişikliğine uyum sağlayacak çalışmalar yapmamız gerek. Gölleri besleyen yüzey sularının tutulmaması gerekiyor. Akarsulardan su alınmamalı. Tarımsal sulama faaliyetlerinin yeni teknolojilerle yapılması gerekli. Göllerimiz yüzde 74 oranında tarımsal sulama amaçlı kullanılıyor. Yöreye uygun tarım ürünleri seçilmeli. Atık su arıtma tesislerinden çıkan suların tarımsal alanlarda kullanılmalı. Kaçak kuyular kapatılmalı, yeraltı sularını çok iyi korumalıyız.”

Haberin Devamı

‘SU KÜLTÜRÜ OLUŞTURMALIYIZ’

İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay ise ülkemizin gelecek yıllarda karşılaşabileceği iklim krizini en az hasarla atlatmak için sulak alanların korunması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Albay şu bilgileri verdi: genelinde su kültürü oluşturmalıyız. Anaokul- larından itibaren müfredata suyun önemi ve tasarrufu konuları konulmalı. Su yönetim stratejisi yeniden belirlenmeli. Asıl olan havzalardaki mevcut su potansiyelidir. Göl ve akarsuların varlığı tarımsal ve evsel açıdan değil ekosistemin devamlılığı için gereklidir. Ekosisteme zarar verecek planlamalar yapılmamalı. Su kalitesini takip edecek sistemler kurulmalı, havzanın tümünü ele alan ekosistem temelli su yönetimi yapılmalı. Su bilimleri mühendisleri suyun ekosistem temelli yönetimiyle ilgili bakanlıklarda daha çok istihdam edilmeli ve söz sahibi olmalıdır. Su yönetimi için üst kurul oluşturulmalı ve tüm disiplinler yer almalıdır.”